little bug n summer

180 25 8
                                    

"Yani bütün geceyi bir yabancıyla geçirdin, öyle mi?"

Son bir buçuk saattir arkadaşına açıklamaya çalıştığı gibi, evet bütün gece o yabancının kollarındaydı. Olumlu anlamda başını sallayarak oturduğu koltukta biraz daha kıpırdandı, bir türlü istediği rahatlığa ulaşamıyordu.

"Ve onunla saatler boyu konuştunuz, her şeyini biliyorsun, öyle mi?"

Jungkook bir şeyleri anlamaya çalışırken çok komik oluyordu, sürekli soru sorup kaşlarını kaldırıyor, bir yandan da elindeki kalemi ısırıyordu.

"Evet, evet küçük Jeon ne mutlu sana! Dediklerimi anlayabilmişsin ama artık soru sormayı kesemez misin?" gözlerini kapatarak derin bir nefes verdi. "Başım korkunç bir şekilde başım ağrıyor, sahi neden böyle oldu ya?"

Nedenini gayet tabii biliyordu ama konuşmak olsun işte, daha iyi olduğunu hissetmek ve hissettirmek için çabalıyordu. Arkadaşı söylenmeye başlamışken kenarda duran sigara paketini aldı eline, hafifçe gülümsemişti.

"Kaç zamandır ne uyuyor, ne de doğru düzgün bir şeyler yiyorsun, ağrısın başın oh olsun sana," Huysuzca söylenen çocuğa aldırmadan bir sigara çıkardı, yakarken tekrar yükseldi karşısındaki ses. "Ha bir de sigara içiyorsun, ben sana ne diyeyim be ufaklık?!"

Sırıtarak dumanlar saçan sigarayı havaya kaldırdı hafifçe, rengi şirin bir şekilde pembeydi. "Ama küçük Jeon," bir nefes aldı sigarasından, bir nefes ve bir gece. "Onun gibi kokuyor, çilek ve sigara!"
Çilek aromalıydı, eh, bundan da alerjisi tutmazdı herhalde. Ona göz devirip kendini başka koltuğa atan arkadaşına baktı bir süre, ansızın aklına gelen şeyle keyiflendi, "Sen aşıksın, anlatsana aşk nasıl oluyor?"

Jungkook aptal bir şekilde sırıttı, ne diye sormuştu ki bunu? Anlatamazdı, konuşmakta pek iyi olmamakla birlikte kafası böyle şeylere çalışmazdı. Koskoca, yirmi bir yıllık sayısalcıydı o, şimdi aşık olmanın olasılıklarını hesapla desen hiç durmaz on-on beş tane tablo dökerdi önüne. "Ya ufaklık, ne bileyim işte şey gibi.. Sanki böyle amfide herkesin çözemediği tek soruyu sen çözmüşsün de profesörler tüm gün senden bahsetmiş, dokunma olasılığın sıfır ama sen yine de kendini bunları hesaplarken bulmuşsun ya da bi-"

"Ya da bir küçük ağustos böceğisin, yaza ilk defa rastlayan. Öyle büyük hissediyorsun ki onun karşısında, gülsen sana aşık olacakmış gibi. Şarkılar söylüyorsun gece boyu, insanlar gürültü ediyor bu diyorlar. Yaz seni görmüyor, sen yaza daha çok aşık oluyorsun, birden kış bastırıyor sonra, nerede benim yazım diyorsun, gitti diyorlar. Gelir diyorsun, geliyor evet ama ağustos böceğinin ömrü bir yaz bir de kış eder."

Sözünü keserek devam eden Jimin'e baktı bir süre Jungkook, "Evet, evet ben de öyle bir şeyler söyleyecektim işte." Şaşırmıştı, bu çocuğun kendini iyi ifade edebildiğini biliyordu ama böylesine değil. Oturduğu yerden kalkarak onun kucağına atladı, sevesi, böyle içine sokası gelmişti ufacık bedenini.

"Ah, aman da benim ağustos böceğim! Kayıp mı oldun sen kışın ortasında, üşüttüler mi seni? Ay gece gördüğün sarhoş adama mı yanıyorsun, aman da aman ufaklığım sen ne hisliymişsin öyle!" Kıkırdayarak, dalgayla söylediği bu cümleler Jimin'in kalbini eziyordu. Sevmişti tabii, dalga geçilmezdi ki böyle şeyle canım. Sadece tek bir gece geçirdiği adama ilgi duyması saçmaydı evet ama, olağan bir şeydi.

Nasıl olsa güneşim demişti ona değil mi?

Güneşim,

gecemi aydınlatan, içimi ısıtan demişti.

"Küçük Jeon, deme öyle."  Arkadaşının kollarından sıyrılıp biraz kenara kaydı, aşk denen şey bu muydu bilmiyordu fakat günler, geceler boyu onun kokusuyla, onun sesiyle uyumak istemişti. "Arayalım onu ne olursun," Duraksadı, bulsa ne olacaktı ki? Para yetersizdi, dahasını istiyorum mu diyecekti? Tek istediği tekrar sarılmaktı oysaki, bir geceliğine ona ev olan kollara bir daha sahip olmak. "Bulalım evet!"

"Yüzüne tükürmek için mi?"

"Sarılmak için!"

Böyle aptalca düşünen arkadaşına kaşlarını çattı Jungkook, o herifi gebertmek isteyeceği yerde sarılacağım diyordu. Böyle sevecen olamazdı, bu denli sevmiş hiç olamazdı. Kızmayacaktı ama, o da böyle şeyler yaşamıştı, Taehyung'tan ilk görüşünde etkilenmişti. Sakince konuşmaya çalışacaktı.

"Aptalsın ufaklığım, çok aptalsın. Bulamayız, adını bile bilmiyorsun onun."

"Ama kokusunu biliyorum."

Güldü, küçük bir çocuk gibi olmadık şeylere umut bağlıyordu Jimin.

"Ne yani, insanlara 'durun sizi bir koklayalım.' mı diyeceksin? Üstelik nerede bulacağımızı bile bilmiyoruz, saçmalama be ağustos böceği."

"Gözlerini biliyorum," dedi tekrar umutla. "Dudaklarını, saçlarını ve boynundaki izi biliyorum. Görsem bir kere daha, kesin tanırım."

Görmeyecekti bir daha, en az arkadaşı kadar o da biliyordu bunu ama kötü düşünmek istemiyordu. Bir gece dilemişti ve gecesi ona verilmişti, kaybetmek istemiyordu. Tesadüfleri, Tanrı'nın getirdiğine inanırdı, bu bir şanstı ve kaybederse bir daha elde edemezdi.

Gece ona verilmişti, güneş oluvermişti.

'Çilek,' aklına gelen şeyle bir sigara daha çıkardı. 'Çilek ve sigara. Bir de gece gibi kara.'

____________

strawberries n cigarettes | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin