that long years

154 25 13
                                    

Vücudunda hissettiği acıyla gözlerini araladı Yoongi, ilk başta ne olduğunu anlamasa da kucağındaki çocuğu görünce her şey canlanmıştı zihninde. Geç saatlere kadar sessizce oturmuş, ardından uyuyakalmışlardı. Gerçi bu durum Yoongi için geçerliydi, Jimin ilk dakikalardan sonra onun kucağında sızmıştı. Hala ellerini tutarak uyuyordu, boynunda kesik ve yavaş nefeslerini hissediyordu. Onu uyandırmamaya çalışarak kucağında yan çevirdi, böylece yüzünü görebiliyordu. Parmağının tersiyle belli belirsiz yanağını okşadı, nedenini bilmediği bir gülümseme sarmıştı dudaklarını Yoongi'nin. Dağılmış saçlarına baktı küçüğün, şimdi renkleri sarıydı, sürekli saçlarını boyatırdı Jimin. Yoongi onu ilk gördüğünde kahverengiydi, en doğal hali. Buruk bir şekilde gülümsedi aklına dolan yıllarla.

"Büyüdün çocuk, beni de kendine katıp öyle güzel büyüdün ki!" 

Sahi, ilk lisedeyken görmüştü onu. Böcek, demişti o zaman da, bir böcek gibi fazla hareket ediyor. Hiç yaklaşmamıştı, Jimin'in hayatına insanlar girmiş, insanlar çıkmıştı fakat Yoongi bu yıllara hiç dahil olamamıştı. Hep uzaktan, ona fark ettirmeden izlemişti. Ona uyum sağlayamazdı Yoongi, hep neşeli, hareketli ve yerinde duramayan bir çocuktu Jimin. O bunu beceremezdi, onun da neşesini bozmaktan korktuğu için tek bir an olsun karşısına bile çıkmamıştı. Yıllarca onu gözlemiş, onu sevmiş, ona muhtaç kalmıştı. Yoongi'yi asıl yalnız kılan Jimin'in hiç yanında olmamasıydı. O gece de sadece biraz gürültüden uzaklaşmak istemişti, Jimin son zamanlarda hep bu bara geliyordu ve Yoongi barlardan pek hoşlanmazdı. Yine de Jimin'i izlemek en güzel geceleri oluyordu. Rastgele girdiği bir odaya onun da gireceğini nereden bilebilirdi ki?

Gözleri şişmiş dudaklarına takıldı, bir kerecik öpse kimselerin haberi dahi olmazdı ya.  Eğildi küçüğünün üzerine, nefesini kendi dudaklarında hissediyordu. "Şimdi seni öpsem, bir Tanrı görür. O da sesini çıkarmaz ya zaten, baksana yıllardır susuyor." Dudaklarını biraz aşağıya kaydırarak çenesine bastırdı, geri çekilirken fısıldamıştı, "Ama onca zaman sonra seni böyle gizlice öpmek istemem." kucağındaki bedeni yavaşça kaldırıp kenara bıraktı, ateş gibi yanıyordu. Dün gece dediği gibi, hasta olmuştu. Onu orada bırakmaya içi el vermedi Yoongi'nin, tekrar onu kaldırarak koridorun sonuna doğru ilerledi. Hareketlendiğini hisseden çocuk kollarını boynuna dolayarak birkaç mırıltı bıraktı havaya. Bar kısmına geçen Yoongi dün Jimin'le ilgilenen çocuğu görmüştü hemen, masaları siliyordu. Son zamanlarda bu çocukla da sık sık karşılaşıyordu, yeni bir arkadaşı olmalı diye düşündü. Biraz daha yaklaşmıştı.

Taehyung Jimin'i çoktan unutmuştu bile, sabaha kadar çalışması gerekiyordu ve ortalardan kaybolduğundan beri aklına dahi gelmemişti. Şimdi görüş alanına giren adamın kucağındaydı, ilk olarak fazlaca endişelendi, Jimin ona Jungkook'un emanetiydi. Başına bir şey gelse fena olurdu, korku dolu gözlerle Yoongi'ye yaklaştı.

"Uyuyor, sadece uyuyor." diye fısıldadı Yoongi, işte bu cümle Taehyung'un hayatını kurtarmıştı. Yabancının onu yavaşça kenardaki koltuğa yatırıp alnına bir öpücük bırakmasını izledi, yüzü tanıdık geliyordu. Barda birkaç kez gördüğünü hatırlıyordu onu, hep arka masalarda oturur, pek iletişime geçmezdi. Yanında bir de sürekli gülen arkadaşı vardı, onun tam tersi. O arkadaşını da geçen gece Jimin'in yanındayken fark etmişti. Aradaki bağlantıyı anlayamayan çocuk omuz silkerek Yoongi'nin çıkmasını bekledi, ardından Jungkook'a arkadaşının hala burada olduğunu belirten bir mesaj atmıştı. Bazen Jimin'i gerçekten kıskanıyordu, sürekli hoşlandığı çocuğun yakınlarında, hatta ve hatta en yakınındaydı. Bir yandan da ona ısınıyordu, fazla hareketli, garip ve neşeliydi öncelikle. Taehyung'a hep sıcak davranır, iyi gününe denk gelirse ona yardım dahi ederdi serviste. Birkaç kere sahnede dinlediği kadarıyla sesi de gayet hoştu. Eh, onu da arkadaşı olarak kabullenebilirdi pekâlâ.

Düşünceleri onu oyalarken Jungkook girdi içeri, çoktan barın kapanmış olduğunu düşünüyordu aslında, akşama doğru açılırdı burası. Fazladan mesai yapmış olan Taehyung'a ufak bir gülümseme sunarken gözleri Jimin'i aramıştı, bu sırada barmen çocuk aklına not etmişti, 'arkadaşını önemsiyor.' yandaki koltukta yatan Jimin'i eliyle işaret etti hemen. Ardından birazdan barı kapatması gerektiğini de ekledi.

"Şey, ben teşekkür ederim. Yani Jimin biraz baş belasıdır ve bütün gece seni burada kalmak için zorladıysa üzgünüm.."

Omuz silkti karşısındakine, gerçeği söyleyecekti. "Aslına bakarsan bir ara kayboldu ve sonrasında sabaha kadar onu görmedim, özür dilemesi gereken benim. Erkek arkadaşı onu yanıma getirmese tamamen kayboldu sanacaktım." başını eğdiği yerden kaldırdığında Jungkook'un değişen yüz ifadesini izlemişti.

"Jimin'in bir erkek arkadaşı yok." bu sefer Taehyung'un da yüz ifadesi değişti.

"Ama biri onu kucağında buraya bıraktı ve öptü, yani alnından."

Fazlaca ciddileşen çocuk arkadaşının olduğu koltuğun önünde diz çökerek yavaşça seslendi, kolay kolay uyanmazdı Jimin. Saçlarını da okşamaya başlamıştı ki yavaşça gözlerini araladı, yorgun hissediyordu kendini, başı ağrıyor ve gözleri yanıyordu. Karşısında arkadaşını görünce mırıldandı,

"Küçük?"

"Ufaklık." aynı şekilde karşılık almıştı, pekâlâ Jungkook onunla konuşacaktı ama burada değil, daha doğru düzgün uyanamayan ufaklığı kucaklayıp ayağa kalktı. Taehyung'a tekrar teşekkür etmişti, zaten başka türlü iletişim kuramazdı, beceremiyordu. O an için Taehyung'un aklından tek bir şey geçiyordu ve bunu yanlışlıkla dile getirmişti,

"Bir ara beni de öyle taşısana."

Küçük Jungkook, küçük hayalleri ve güneylerde bir küçük arkadaşı. Üçü birden olabildiğince sırıtmışlardı bu söze. Başını olumlu anlamda salladı karşısındaki çocuğun yüzü kırmızıdan mora doğru bir renk yolculuğuna çıkarken. O an ortada eve götürülmesi gereken bir Jimin olmasa oturup kim altta kim üstte olacak muhabbeti bile yapardı. Jungkook böyleydi, sürekli utanır fakat açık kapı gördüğünde depar ata ata girerdi içeri. Kapıdan çıkmadan önce olabilecek en çapkın sırıtmasını takınıp Taehyung'un yüzünü mordan pembeye çevirecek olan o cümleyi söyledi;

"Güneydeki güçlü arkadaşım seni havalara bile uçurur, taşımak ne kelime!"

____________
vhope yazıyorum, yayınlamak yokscjfhekhvıcmel

strawberries n cigarettes | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin