wishes

234 31 6
                                    

Son birkaç dakikadır hiç hareket etmeyen gecesini izliyordu, gözleri karanlığa alışmış olacak ki daha iyi görebiliyordu onu. Beyaz tenine eşlik eden koyu kahve, ufacık gözlerini hiç ayırmıyordu ondan, güzel bir detay olan burnunun üzerinde yanaklarına doğru uzanan belli belirsiz çilleri vardı, ince dudakları yüzünü tamamlarken tek bir kusurunu dahi bulamamıştı Jimin, yalnız boynunda derin bir kesik izi vardı.

Şimdi inceleme sırası yerdeki çocuktaydı, kendine göre oldukça koyu tenli olana baktı. Küçük görünüyordu, yine kendine oranla büyük gözleri ve dudakları vardı. Sarhoşluktan olsa gerek burnu, yanaklarıyla birlikte kızarmıştı. Güzel çocuktu, sahi onu hiç bu kadar güzel görmemişti daha önce. Sonunda aralarındaki garip sessizliği bozmaya karar verdi, ne konuşacağını bilemiyordu. Yıllar sonra buluşan iki eski dost gibi ikisi de nereden başlayacağını bilmiyordu söze.

"Adım..."

Sessizliği bozan yerdekiydi, Jimin endişeyle lafını yarıda kesti.

"Hayır, hayır ismini öğrenmek istemiyorum." başını olumsuz anlamda salladı, Yoongi sözü yarım kalmış bir şekilde omuz silkti. Jimin durmadan 'gece' diye mırıldanıyordu. Bir süre daha sessizlikten sonra Yoongi artık yerde oturmaktan rahatsız olduğunu hissetti.

"Burası soğuk."

Cevap gecikmemişti, "Burası sıcak," ardından Jimin ayakkabılarını çıkarıp yorganın altına girdi, "Gel, burası sıcak." ikiletmedi Yoongi, bu ondan çekinmiyor veya kötü bir amacı olmadığını biliyordu. Aynı düşünceler Jimin'in zihninde de dönüyordu. Saniyeler sonra o da yorganın altındaydı, ikisi de bu odaya sevişmek için girmemişti. Bunun da farkındaydılar, birbirlerinin aklını okuyormuşçasına hiç yaklaşmadılar yatakta. Yine Yoongi bozuyordu sessizliği,

"Yalnız kalmak, bu gece için çok korkunç geldi gözüme. Diledim, Tanrı'dan bir an önce bana güneşi getirmesini diledim." duyduklarına güldü sarı saçlı olan.

"Ben ise ondan güzel bir gece dilemiştim, kimin dediğini yapacak dersin..?"

Titrek bir nefes alırken yalvaran gözlerini Jimin'e dikti, kendi dileğinin gerçekleşip gerçekleşmemesi umrunda değildi. Bu gece, burada şefkat istiyordu sadece. Normalde hiç böyle biri değildi ama birkaç saatliğine maskesini çıkarsa ne olurdu ki?

"Senin dileğini gerçekleştirsin, sadece... Beni burada yalnız bırakmazsın, değil mi?"

Olumsuz anlamda başını salladı böceğe benzettiği çocuk, yalnızlık ne demek bilirdi. Belli ki Yoongi bununla yaşıyordu, içinde bir şeyler kırıldığını hissetti bir anlığına. Hayır, hayır yalnız bırakmazdı onu. Biraz ona doğru kayarken mırıldandı.

"Eğer anlatırsan geçer, ağlarsan da geçer ama doğru kollarda ağlaman lazım. Orası ben değilim, anlatmakla idare edebilir misin bu gece?"
Yoongi'den ses çıkmamıştı. O da aralarındaki mesafeyi biraz kapatarak gözlerini yakınındaki çocuğun kirpiklerinde gezindirdi, narin olduklarını düşündü. Çoğu kez ıslanmışlardı, gözlerinden gördüğü kadarıyla neşesi daha çok dışındaydı, içi acıyordu güneşinin. Bu yüzden Yoongi'yi kabul etmişti belki de.

"Anlatacak pek bir şeyim yok, sıradan bir hayatım, etrafımda onca insan ve her geçen gün yalnızlaşan bir benliğim var." gözlerini kapatarak bir çırpıda söylemişti bunları. Karşıdan ses gelmeyince Jimin'in sıradan hayatını da dinlemeye hazır olduğunu anladı. Eh, bu gece konuşacaktı, çünkü Yoongi acıyordu.

Yoongi her zerresine kadar acıyordu,

her yanı ağlıyordu.

Jimin onu dinlerdi, onunla ağlardı.

Bilmiyordu ama hissetmişti işte,eh, gece uzundu.

Yoongi'nin yalnızlığı gece kadar çoktu,

Jimin'in merhameti güneş kadar güzeldi.

Ortada dilenen bir gece bir de güneş vardı,

bir de bunları dileyen iki sarhoş adam.

O saatler boyu Min Yoongi ufak bir gece, Park Jimin ise ele avuca sığan bir güneş oluverdi.

________

strawberries n cigarettes | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin