Tanıtım videosu da eklendi,resim Ege :)
İşte buradaydım. Üniversitede olmam gereken yıllarımı içimdeki kanser hücrelerinin beni bitirmesine göz yummakla meşguldüm. "Seni çok sevdiğimi ve elimden geleni yapacağımı biliyorsun değil mi?" İşte bu da abimdi. Yoksa doktorum mu demeliydim ? Bir çeşit rol çatışması işte. "Bırak artık Ege. Git ve kendine bir hayat kur." Ege 25 yaşındaydı. Benden üç yaş büyüktü. Ama ona genelde abi demezdim. Ege ve ben çok yakındık. Hastalandığım zaman 20 yaşındaydım. İki senedir bununla uğraşıyordum. Aslında ben değil o benimle uğraşıyordu. Ben üsteledikçe yenik düştüğümü gün geçtikçe daha acılı bir şekilde hissediyordum. "Üstelik daha bir hayatım bile olamamışken." diye düşündüm. Ege okulu bitirir bitirmez uzmanlaşmak için büyük bir çaba sarfetti. Zordu ama onun sebepleri vardı ve çok da zekiydi. Benim hastalığımla ilgili bilgilerle boğuşup duruyor. Bazen kendimi onun hayatına engelmişim gibi hissediyorum. Çoğunlukla yorgun argın döndüğü işinden bir parçayı da eve taşıyordu. Yani beni. Bazen onu bilgisayarıyla birlikte uyur vaziyette buluyordum. "Verda."dedi yarı kızgın ve yarı bıkkın sesiyle. Çünkü bunları çok fazla tekrarlamaya başlamıştım. "Rehabilitasyona gitmeni istiyorum." dedi sıkıntılı bir sesle. "Sonunda deli olduğum konusunda hemfikir mi olduk yoksa?" dedim gülerek. Ona biraz neşe katmak için kendimi zorluyordum. "Deli değilsin." derken ellerini saçlarımda gezdirdi. Bir tutam saçın elinde kaldığını farkettim. Ege hiç bir şey görmemiş gibi elini silkeledi. "İşte gerçekleşiyor." dedim sıktığım dişlerimin arasından. Ben de ne zaman olacağını bekliyordum. "Verda bak.." dedi Ege beni rahatlatmak ister gibi. "Yine çıkacaklar biliyorum." dedim diyeceği şeyi duymak istemiyordum. "En kötüsü de ne biliyor musun?" dedim tekrar bir şey söylemesine izin vermeyerek. "Bu halde kimseyi kendime aşık edemem." Eskiden güzelliğime oldukça düşkündüm. Ama elimdekilerin değerini bilmem gerektiğini yeni farkediyordum. Benin gözümde fazla olan birkaç kiloya şimdi ne kadae ihtiyacım vardı anlatamam. "Sen iyileş de bir çaresini bulursun." dedi. "Hala böyle düşünmen güzel." dedim sakin bir sesle. "Sen de düşünsen iyi edersin." dedi. "Ah saate bak uyumazsam yarın bayılırım. Sen de uyu yarın erken kalkmalıyız."dedi saatine bakarak. Ben de saate baktığımda yine konuşmaya daldığımızı farkettim. Günün çoğunu uyuyarak geçiriyordum ama Ege her gün uykusuzdu. İçimden "Tanrım en azından beni düşünmüyorsan Ege'yi kollar mısın? O daha iyi bir çocuk." dedim. "İyi geceler sarışın." deyip alnımdan öptü. Işığımı kapatırken ben de ona "İyi uykular maviş." dedim. İkimizin arasında bir espriydi. Ertesi gün annem yemekte yine Ege'ye arkadaşlarından birinin kızını överken Ege yine her zamanki surat ifadesini takındı. Annem ne zaman bunu yapsa Ege karşı çıkarken ben de ona destek olurdum. Çünkü bunu istemiyordum. O benim abimdi. Sadece benim. Ama ne yazık ki bu sefer desteklemeyecektim. Ege'nin var olan bütün sosyal yaşamına sekte vurduğum günden beri evle iş arasında mekik dokumaktan ve benimle ilgilenmekten başka bir şey yapmıyordu.Artık onu paylaşamamayı umursamıyordum. Yakında onunla olmayacaktım çünkü. Benden destek beklercesine suratıma baktığında "Yalnız başınasın." dedim. "Ne? Hadi ama Verda. Hep destek olurdun." dedi sitem dolu bir sesle. "Artık değil. Artık birini bulup bir hayat kurmalısın. Annem haklı. Ben de son bir şans olarak hala olmayı isterdim." derken Ege suratıma sert bir şekilde baktı. "O ne demek öyle? Son şans?" dedi annem. "Zaten anne olamayacağımı düşündüğümüze göre en azından ölmeden önce yiğenimi kucağıma almayı isterdim yani." dedim. Ölmek kelimesi evimizde yasaktı ve yasaklı bir kelimeyi kullanmıştım. Ama kimse bana çok fazla kızmazdı. Kanser avantası. "O zaman alamayacaksın çünkü sen iyileşene kadar evlenmeyi düşünmüyorum!" dedi Ege bana bağırarak. Bana bağırmıştı. Ege bana asla sesini yükseltmezdi. "Vazgeç artık seni aptal! Çünkü ölüyorum ve bu yüzden hayatının en güzel zamanını harcıyorsun!" dedim hırsımı alamayarak. Ama gözyaşlarım hızlıca gözlerimden akarken annemin derin hıçkırıklarını duydum. Ege'nin masadan sinirle kalkışını izledim ve ben de masadan kalktım. Merdivenlere yöneldiğimde kanımın bütün hücrelerimden çekildiğini hissettim. Annem büyük bir çığlık koparırken "Acaba büyük sonum böyle mi oluyor?" diye düşündüm. Ege başımı merdivenlere çarparken son anda kurtarırken ona gülümsedim. En azından onun kollarında ölüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umrumda Değil
Teen Fiction"Ona aşık olmak istemiyorum. O yani.. O yakında ölecek ve ben kendime tekrar acı çektirmek istemiyorum. Ama zaten aşık oldum bile." diyordu. Beni bu halimle sevebilen bir insan.. Dağılmış haldeyim. Berbat görünüyorum ve o güzel halimi bilmiyor. Tekr...