Arada flasbackler olabilir,fotoğraf Yalın iyi okumalar.
Ölüyorum demiştim. Çünkü öyleydi. Ege ne kadar uğraşırsa uğraşsın sonum buydu.
"Nasıl yani?" dedi Hayal.
"Kanserim. Lösemi. Bu işte başka bir şey yok." dedim sakince.
"Sadece bunun için bu kadar üzülmüyorsun di mi?" dedi yüzüme bakarak.
"Duymak istemezsin. Pek matah bir şey değil.''
"Hey ben anlattım. Sıra sende. Dinliyorum." dedi ısrarla.
"İki sene önce kanser olduğumu öğrendim. Abim doktor. Benden üç yaş büyük. Hemen benim üstüme düştü. Ama hayatını benim yüzümden mahvetmekle meşgul. Başka bir şey de yapmıyor. Ben ölünce çok üzüleceğini biliyorum. Ama dinlemiyor. Evde ölüm kelimesi yasaklı kelime aslında şu an rahatça söylüyorum." dedim. Gözlerimde yaşlar birikmişti.
"Peki başka kimse yok mu yanında?" dedi.
"Annem babam. Babam genelde işte. En fazla Ege'yleyiz. Arkadaşlarım kanser olduktan sonra benden uzaklaştı. Tek arkadaşım Ege. Abim ve doktorum da."
"İyileşirsin belki. İmkansız mı ki?" dedi.
"Henüz uygun ilik bulamadık. Tedavi görüyorum ama bazen çok ağırlaşıyorum işte. Yakında saçlarım dökülecek bir de komple. Hatta başladı bile."
"Umudunu kesme. Belki olur. Ben de senin için dua edebilirim. Ama dualarım pek tutmaz." dedi hafifçe gülerek. Sonunda biraz gülmüştü. Ben de güldüm.
"Ben de çok karamsar olabilirim ama senin daha umutlu olman lazım." dedi. Öyleydi ama işte olamıyordum. Ben düşünürken Ege odaya geldi.
"Eve gitme zamanı." dedi neşeli bir sesle. Ama hiç neşeli değildi. Sorunun ben olduğuma yüzde seksen emindim.
"Yani akşamları burada kalmayacağım?" dedim.
"Evet zaten her gün de gelemezsin. Hadi toparlan bakalım."
"Tamam maviş. Hey bak bu arada bu Hayal. Oda arkadaşım. Bu da abim Ege." dedim Hayal'e dönerek. Hayal tedirginlikle Ege'ye bir bakış attı. Ege ona hafifçe elini kaldırıp selam verdi ve mükemmel gülüşüyle güldü. Ben Ege'ye hazır olduğumu söylerken onun dalmış olduğunu farkettim.
"Hey Ege? Hadi gidelim." dedim. Önüne geçip elimi suratına doğru salladım.
"Ta..tamam geliyorum. Tanıştığımıza sevindim Hayal." dedi el sallayarak. Ege niye dalmıştı bilmiyorum ama merak etmiştim.
"Abi?" dedim o araba sürüyordu ben de ön koltukta oturuyordum. "Noldu canım?''
"Niye o kadar daldın içeride hı?"
"Hiç. Kafam dağınık biraz. Çok uzun süredir çalışıyorum." dedi kafa sallayarak.
"Ah kıyamam ben sana. Eve gidince sana masaj yaparım olur mu? Sonra çay da demlerim belki annem de güzel bir şeyler yapmıştır yanına yersin. Enerjini toplarsın." dedim peş peşe sıralayarak.
"Sağol Verda ama gerek yok. Sen kendine bak." tabi çünkü ben kanserliydim. O yorgunluktan geberirken öncelik bana. Dinlenmek de neymiş? Hakkı değil onun.
"Bir kere itiraz etmezsen dişimi kıracağım. Ben iyiyim. Kötü olan sensin." dedim.
"Tabi." deyip gözünü yola sabitledi. Ne zaman hüzünlenecek olsa gözlerini bendem saklıyordu. Eve gidene kadar tek kelime etmedi. Sadece sustu ve gözünden birkaç damla yaşın aktığına tanık oldum. Eve geldiğimde ben abime verdiğim sözü yerine getirmiş çayını alıp yukarı çıkarken duraksadım. Ege ve annem konuşuyordu. Ege deli gibi ağlıyordu. Annemdense artık göz yaşı çıkmıyordu. Konu benimle ilgili miydi acaba? Bu sefer yüzde yüz emindim. Yere çöküp onları gizlice izledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umrumda Değil
Teen Fiction"Ona aşık olmak istemiyorum. O yani.. O yakında ölecek ve ben kendime tekrar acı çektirmek istemiyorum. Ama zaten aşık oldum bile." diyordu. Beni bu halimle sevebilen bir insan.. Dağılmış haldeyim. Berbat görünüyorum ve o güzel halimi bilmiyor. Tekr...