Sabah uyandığımda yatakta sadece ben vardım. Anadan doğma çıplaktım ve üstüme ipek lacivert örtü örtülmüştü. Gözlerimi ovalayıp doğrulmaya çalıştım. Arkamda hissettiğim keskin ağrıyla inledim.
"Sikeyim seni Park Chanyeol!"
Dün gece aklımda belirirken gözlerimi kapattım. Söylediği gibi yavaştı. Nazik dokunuşları, öpücükleri tüm vücudumu sarmıştı.
Beni satın almış olsa da, dün gece beni rahatlatmak için çok nazik davranmıştı.
Tabi ya, ilerki zamanlarda böyle olmayacaktı. Alışmam için böyle davranıyordu. Aşağıdan gelen zil sesi ile sıçradım. Kimdi acaba?
Üstüme yerde bulduğum tişörtü ve boxerı geçirdim. Tişört Chanyeol' undu. Onun gibi kokuyordu.
Aşağı adeta koşarak inip kapıyı açtım.
Daha önce hiç görmediğim birini karşımda görmeyi beklemiyordum. Sarı saçlarının arasına kahve tutamlar karışmış genç ince çatık kaşlarıyla bana bakıyordu. Güzel bir yüzü ve hoş bir vücudu vardı. Boyu hemen hemen Chanyeol kadardı.
Yalnız gelmediğini arkasından gelen esmer çocukla anladım.
"Şu poşetleri taşımama yardım et seni pi- oh? Sende kimsin?"
Esmer çocuk şaşkınca durup kapının önündeki pervaza yaslandı. Uzun olan daha soğukkanlı davranıyordu.
Kapıyı tamamen açıp onları içeri davet ettim. Chanyeol'un arkadaşlarıydı muhtemelen.
Şaşkın şaşkın bakarak salona doğru yol aldı.adımer olanın yakışıklı bir yüzü vardı. Kahve tonu parlak saçları ve harika bir fiziği vardı. Sanırım Chanyeol'un çevresi hep böyleydi. Bu ihtişamlı eve, ihtişamlı Chanyeol'a yakışan bir çevreydi. Her şey ona yakışıyordu, ben hariç.
On yedi yaşında, kendine hiç bir bakım uygulamayan, buraya gelirken getirdiği bir kaç kıyafetten başka bir varlığı olmayan biriydim. Chanyeol' a yakışmak bir yana, uzaktan izlemeyi bile haketmeyen değersizin biriydim. Gelin görün ki onun fahişesiydim. Düşüncelerimi hoş bir ses böldü.
"Sana kimsin diye sordu?"
Uzun çocuk kaşlarını çatmış ve oldukça soğuk bir tavır sergileyerek sordu. Siyah kazağının altındaki boyun dövmelerini görmemek mümkün değildi. Deri ceketini çıkarıp koltuğun kenarına koymuştu.
İkili garip bakışlarla beni süzerken tırnağımın kenarındaki derileri soymaya başladım. Ne zaman gerilsem bunu yapardım. Şırfıntı Baekhyun hangi deliğe kaçtıysa çıkıp cevap vermeliydi. Çünkü utangaç Baekhyun tırnak soymakla meşguldü.
"Baekhyun."
Çok kısık bir sesle söylediğimde esmer olan tek kaşını kaldırdı.
"Baekhyun?"
Daha ne öğrenmek istediklerini anlamamıştım. Baekhyun işte. Başka da yok.
"Tanrım. Algılamakta zorluk mu çekiyorsun? Neden her soruya on dakika sonra cevap veriyorsun?"
Sarı saçlı uzun olan sinirle soluyup konuştu. Ses tonunu yükseltmişti ve bu titrememe yeter de artardı bile.
"Sehun, korkutma çocuğu."
Esmer olan derin bir nefes alarak bana döndü. Ürkek bakışlarıma baktı ve kaşlarını indirdi. Demek sarı sırığın adı buydu. Sehun.
"Geç ve koltuğa otur."
Esmer olan gözüyle koltuğu işaret ettiğinde yavaş ve korkar adımlarımı koltuğa yönelttim.
"Bak, Baekhyun. Chanyeol'un evinde olduğunun farkındasın değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BOSS -chanbaek-
Fanfiction"Hayır Bay Park! Ben buraya bunun için gelmedim. Üzgünüm ama kendinize başka bir sex oyuncağı bulun." "Çok geç Baekhyun, amcan senin yerine sözleşmeyi imzaladı bile." -