sen| Doğu Kapısı

579 85 185
                                    

Düğüne bir hafta kala Jennie gece yarısı yatağından çıktı. Dadısı yatağın sağ tarafında, sallanan sandalyenin üzerinde uyuyakalmıştı. Önceden hazırlayıp yatağının altına sakladığı çantayı ve siyah pelerinini aldı. Pelerinini geceliğinin üzerine geçirip vakit kaybetmeden küçük kütüphaneye geçti. Yatmadan önce mutfaktan aldığı sıvı yağı kapının menteşelerine sürdüğü için kapı gıcırdamamıştı. Dadısı sıvı yağ ile ne yapacağını sorduğunda dudakları için balm hazırlayacağını söylemişti Jennie.

Kütüphanesinin içinden geçip aşağıya inen ince merdiveni parmak uçlarında indi. Yapılan kutlamada içkiyi fazla kaçıran askerler durdukları yerde uyukluyorlardı. Arada yüzlerine konan sinekleri elleriyle kovuyor sonra uyumaya devam ediyorlardı. Jennie çantasını boynuna çapraz bir şekilde geçirip pelerinin başlığını indirdi.

Dışarıda yağmur yağıyordu. Mutfaktan daha sonra da eski yolunu izleyerek kilerden geçip arka bahçeye çıktı. Köprünün iki yanında yağmurdan ve soğuktan şikâyet eden askerleri atlatıp Doğu Kapısı'na ulaşmalıydı. Keskin açılı ve devasa kapıdan geçtiği an arkasına bakmadan koşacaktı. En yakın köyden bir at satın alacak ve sabaha kadar güneşe doğru at sürecekti. Şatonun soğukluğunu üzerinden atabileceği, Solemne Prensesi Jennie olarak değil annesinin ve babasının kızı Jennie olarak yaşayabileceği bir yere gidecekti. Hayvanların peşinden koşup, ağaçlara tırmanacak, çamurla oynayacak ve geceleri yıldızlara bakarak uyuyacaktı. Belki daha sonra babasını görmeye gelirdi.

Dikkatli adımlar atıp meyve ağaçlarının arkasına gizlenerek köprüye yaklaştı. Askerlerden ikisi sıcak bir içecek getirmek için şatoya girmiş ve köprünün her iki yanında üçer asker kalmıştı. Jennie taşlı yola baktı. Ağacın dalları zemine çarpık gölgeler düşürüyordu. Taeyong'un her zaman altında oturduğu kiraz ağacının arkasında bekledi bir müddet. Askerler devriye gezmek için birazdan köprünün yanından ayrılacaklardı.

Mutfak tarafından çöpler çıkarılırken Jennie kendini ağaca yasladı. Heyecandan elleri karıncalanmaya başlamıştı. Saniyeler dakikalara devrilirken mutfaktan çıkanlar içeri girdi. O sırada Doğu Kapısı açıldı ve birkaç dakika sonra içeriye yüklü at arabaları girdi. Jennie durup düşündü. Bugün günlerden neydi? Perşembe, diye geçirdi içinden. Perşembe günleri dışarıdan en iyi sebze, meyve, et ve diğer yiyecekler şatonun mutfağına gelirdi. Eğer o arabalardan birine binebilirse çıkışı daha kolay olurdu. Bir kedi gibi sessiz ve görünmez olmalıydı. Pelerinin başlığını biraz daha aşağı çekti. Sırtını duvara vererek ilerledi. Başlık yüzünden gözünün önünü bile görmüyordu fakat atların çıkardığı seslerden yaklaştığını anlamıştı.

Bir kuş sesi duyduğunda başını kaldırdı. Duvarın hemen üstündeki dalda mavi bir kuş duruyordu. Jennie kuşu hemen tanıdı. Geçen üç hafta boyunca bu kuş sürekli onun odasının penceresine konmuş ve ona arkadaşlık yapmıştı. Jennie kuşa onu kovar gibi bir el hareketi yaptı.

"Git hadi."

Sesini alçak tutmak için çabalıyordu. Yağmurdan ıslanan pelerini ince geceliğini de ıslatmış ve vücuduna yapıştırmıştı. Jennie esen rüzgârla titredi. Daha kalın bir şeyler giyebilmiş olmayı dilerken kuşa baktı.

"Git lütfen."

Kuş öterek Jennie'nin koluna kondu. Islanmış tüyleri, duvarlara belirli aralıklarla konulmuş meşalelerden gelen ışıkla altın renginde parlıyordu. Başını yana eğip Jennie'ye baktı. Jennie onu hareket ettirmeye korkuyordu. Bu yüzden kolunu açarak ilerlemeye devam etti. Mavi kuş uslu bir şekilde Jennie'nin omzuna çıkıp ona yardımcı oldu.

Bahçedeki küçük havuzun etrafından dolanan Jennie heykellerin arkasına saklandı. Kalbi onu korkutacak şekilde hızlı atıyor, gümbürtülerini tüm vücudunda hissediyordu.

Cold Cherry | JenyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin