Baharın Anlatımından
"tut ki sen bir şiiri çok iyi yazsan
ya da çok iyi bir şiir yazsan
bir saatin aralıksız işleyişi
bir çocuğun bir sokak kedisini sevişi
bilmem ki sanki güzel bir akşam gibi
onun için her akşamı iyi yaşamalıyım
yani kıskanılan onu
demek istediğim hepsi"Turgut Uyar
Her sabah olduğu gibi ezberlediğim satırları kağıda döküyordum. Bunu her sabah yapardım. Her ne kadar annem bu durumdan hoşlanmasa da ben yine de her sabah saat dokuz gibi kalkar, yüzümü dahi yıkamadan aklıma gelen ilk şiiri veya bir satır cümleyi not alırdım. Kapının gıcırdaması ile bakışlarım kapıya çevrildi. Yüzümdeki gülümsemeyle Umut Bulut'u karşıladım. Bulut kokulu Bulut'um... Bulutlar nasıl kokar bilmiyorum ama, Bulut'un deyişiyle "Pamuk şekeri gibi kokuyordurlar, hani çocukların çok sevip yediği şey ya, ondan". Yanıma kadar gelip, dizlerimde olan ellerimi çekti. Yüzüme baktı, baktı sonra kucağıma oturdu. Bu sabah Bulut için farklı bir sabah olmuş anlaşılan... Fazla durgun.
"Bulut'um?"
"Hmm..."
"Noldu ablacım?"
Bi süre cevap gelmedi. Hatta bi süreden hallice bi zaman diliminden sonra hiç bir şey gelmedi. İyice yerleşti kucağıma. Kollarını belime doladı. Bende kıvırcık olan saçlarıyla oynamaya başladım. Sonra bu bücürün okula geç kalacağı gerçeği ile yüzleştim.
"Kalkmayacak mısın?"
"Yok."
"Peki neden?"
"Bugün okula gitmesem? Seninle birlikte bende dedemin yanına gelsem? Olmaz mı?"
Ne diyordu bu çocuk? Her sabah okula gitmek için can atan çocuk mu diyordu bunu?
"İyi misin? Kavga mı ettin biriyle? De bana ablacım."
Başını eğdi.
Hıçkırdı.
Başını kaldırdı.
Dolu dolu olmuş gözleriyle bana baktı.
Dayanamadım çektim göğsüme.
Sustu. Sustu ama usul usul döktü gözlerindeki yağmur taneciklerini."Abla..." deyip eğdi tekrar başını. "Güneş'i gördüm... Ama sınıftaki bir çocukla."
Ve bir hıçkırık daha çıkıverdi. Benim Bulut'um, mis kokulum. İlk aşk sendromuna tutulmuş. İyi de daha sekiz yaşında bu çocuk. Çok erken yahu! Güneş; Bulut'un sınıf arkadaşıydı.
"Hmm. Demek Güneş başkasıyla konuştu diye sen bu haldesin öyle mi?"
Başını ,evet' anlamında aşağı yukarı salladı. Ne denirdi ki şimdi? Çenesinden tutarak yüzünü yüzüme kaldırdım.
"Bulut?"
"Hı?"
"Sence," dedim başımı dikleştirerek. "Güneş hiç buluttan vazgeçer mi?"
Biraz düşündü. Sonra yüzü daha fazla düştü.
"Güneş bulutsuz da yapar abla. Mesela yağmurlu bir günde Bulut nasıl Güneş'siz kalabiliyorsa bence Bulut da Güneş'siz bir günde gayet de tek başına kalabilir."
Gözlerim yuvalarından çıkarcasına açıldılar.
"Bu cevabı kabul etmiyorum. Sen benim defterlerimi mi karıştırıyorsun? Çok ayıp Umut!"
"Ya abla lütfen gitmeyeyim bugün. Nolur."
"Kalk ayağa bücürük. Biraz sarılalım sonra doğru odana hazırlanmaya!"
Sımsıkı sardık birbirimizi. Âh benim minik prensim...
"Abla, sen benim yaşımda hiç böyle hissettin mi?"
![](https://img.wattpad.com/cover/154970159-288-k668827.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hatıram Olsun İstedim
Roman pour AdolescentsHatıralar geri döner mi? Gittikleri yerde kalmazlar mı? Kalsalar ne olur? Kalan umutlar bir bir dökülemezler mi? Kalan üzülmez, giden değer bilmez olunca; kalmayan umutlar dökülemedi. Dönmeyi bile becerememiş bir hatıra... Hiç dönmeseymiş, umudumu b...