8. Bölüm

103 16 140
                                    

Ayna - Gelincik
Cihan Mürtezaoğlu - Saf Kuşlar

Ayna - GelincikCihan Mürtezaoğlu - Saf Kuşlar

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Yusuf'un Anlatımından



"Aç şu telefonu Cem!" diye kükredim.

Duyduklarımdan sonra sinirlerim iyice bozulmuştu. Ne demek Melike ve Cem? Bizi ayakta uyutup birbirilerini sevmişler. Tamam sevsinler ona lafım yok. Ama ayrı ayrı. Niye birbirilerini sevmişler? Cem'e zerre kadar güvenmiyordum. Güvenmemekte haklı çıkarmıştı beni. Elimdeki telefonu mutfak tezgahına fırlattım. Geldiğimden beri masada oturan Melike'ye döndü bakışlarım. Sessizce ağlıyordu. Başı öne eğilmişti. Kimsenin başı sevdalandığı için yere eğilmemeliydi. Melike'nin bile. Ali'nin yanındaki boş sandalyeyi çekip oturdum. Melike benim gözümün nuruydu. Olmayan kız kardeşimdi benim o. Onun tek bir damla gözyaşına kıyamazdım ki ben.

"Güzelim," dedim ılımlı bir sesle. "Attığı mesajı bize de gösterir misin?"

Burnunu çekerek masada duran telefonunun şifresini girip bana uzattı. Ali de hemen bana daha çok sokuldu. Yandan bir bakış attım ona. Omuz silkti. Gözlerimi devirdim bu hareketiyle. Bazen içinden küçük bir oğlan çocuğu çıkıyordu. Elimdeki telefona dönerek o mal değneyinin yazdıklarımı okumaya başladım.

"Gelincik çiçeğim.. Melike'm..
Binlerce gelinciğin içinden seni seçti yüreğim. Şimdi yine tek bir gelincik solmasın diye senden vazgeçiyorum. O gün Bursa'da senin yanından ayrıldıktan sonra yapamayacağımı fark ettim. Yusuf abi ile ikimiz hakkında konuşamazdım. Sana olan sevdam elimi kolumu bağladı. Yapamadı. Sonra o günün gecesine kadar düşündüm. Sevdama rağmen senden geçmeye karar verdim. Sen gitmeye... Şirkete istifa dilekçemi gönderdim. Senin yaşayıp nefes aldığın bir şehirde hiçbir şey olmamış gibi yaşayarak sana azap çektiremezdim. Biliyorum, seni soldurdum. Bir gelincik kendi kendine solmaz. Ben bir gelinciğin solmasına sebep oldum. Bu yüzden, gidiyorum. Hayatınızdan. Geçiyorum. Ömrümden, senden... Hoşça kal solmaya yüz tutmuş gelinciğim."

"Korkak." diyebildim sonunda.

Resmen korkup kaçmıştı. Kimden korkuyordu? Benden mi? Benden korkmasını gerektiren ne yapmıştım ki ben ona? Hiçbir şey. Hep içimizdeydi bu çocuk. Ailesi yoktu. Allah'tan başka kimsesi yoktu. Biz girdik sonra hayatına. Görünen o ki Melike de kalbine. Ama şimdi hiçbirimizle konuşmadan çekip gitmesi içimde bir şeylerin parçalanmasına sebep oldu. Ali'nin sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım.

"Bu işte bir iş var," dedi şüpheyle. "Başka bir şey var eminim." dedi yükselerek.

Ne demek başka bir şey var? Ne olabilirdi ki? Melike burnunu bilmem kaçıncı kez çekerek yerinde dikleşti.

Hatıram Olsun İstedimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin