Buraya geldiğimizden beri bedenen yaptığım tek şey uyumaktı. Sokağa dahi çıkmıyordum. Bir yere gidecekmişim gibi hazırlanıyor lakin evde oturarak buraya getirdiğim kitapları bitirmek için sürekli parmaklarım sayfa çeviriyordu. Bazen Yoongi hyung ile saatlerce konuşuyor; onun da bok gibi geçen tatilini dinliyordum.
Bir de... Onu izliyordum. Yaz mevsiminde olduğumuzdan İlsan sıcaktı ve sanırım o; evde sigara içmek istemediğinden sürekli balkona çıkıyor, bazen saatlerce bazen on dakikalığına balkonda sigara içiyordu. Onu ne zaman görsem genellikle sigara içerken düşünüyordu. Gözleri bir noktaya dalıyor; oradan ayrılmıyordu. İçimdeki merakın büyüklüğü beni korkutuyordu hatta. Merak, insana her şey yaptırabilirdi ve ben bu merak sayesinde onunla tanışmak istemiyordum. İstediğim tek şey, onu daha fazla izlemekti.
Buraya geleli ise; bir hafta olmuştu.
Mutfaktaki sandalyeyi düzelterek pencerenin önüne kurulduğumda annem dış kapıyı açtı; eve girdi. "Ben geldim, Namjoon-ah!"
Anneme çoğu kez onu izlerken yakalandığımdan rahat bir tavırla omuz silkip önüme döndüm. O sırada evin balkon kapısı aralandı, pembe saçlı adam balkonda göründü.
Elindeki sigara paketinin yanı sıra diğer elinde tuttuğu defter ve kalem ilgimi çekmişti bu sefer. O da benim gibi sandalyesini düzeltti -buna gülümsedim çünkü ben gibiydi- ardından mermere koyduğu defteri açarak bir şeyler yazmaya başladı.
Diğer yandan sigarasını yakmayı unutmadı tabii. İzledim onu; kalem tutuşunu, arasıra yutkunuşunu ve hıçkırışını. Neden, neye, yas tuttuğunu bilmek istedim. Sevgilisinden mi ayrılmıştı? Ailesi mi ölmüştü? Bilmek istedim.
Bir de... Tüm acılarını dindirmek için, onu öpmek istedim.