Ceylan Gözlü

8.8K 633 74
                                    

"Beni mi takip ediyorsun sen?"

İşaret parmağını bana doğru sallayan aynı zamanda da sinirle bakan o ceylan gözlüye bakakaldım.

Onun otobüste benim yerime kart basan kızla aynı kişi olduğunu fark etmem sadece birkaç saniyemi almıştı. Bana mı soruyor tüm bunları diye düşünürken bir an arkama bile dönüp baktım. Elimle kendimi işaret ederek, kaşlarımı havaya kaldırdım.

"Bana mı diyorsun!"

Kocaman açtığı ela gözleri enteresan, egzotik bir güzellikteydi.

Egzotik dedim değil mi?

Şimdiye kadar onunki gibi büyük ve güzel bir çift göz görmediğim içindi bu şaşkınlığım muhakkak.

O otobüste çözülmeyen dizlerim hala yere sağlam basmamı garanti ederlerdi ama işte şimdi dikkatimi çekmişti bu kız. Gözlerim onun gergin ama dolgun dudaklarına, oradan gözlerine, öfkelendiği anda hareket eden göğsüne kaydı. Neler oluyordu bana böyle? Kafamı kendi kendimi, azarlarcasına sağa sola salladım.

"Evet! Sana dedim. Başka biri mi var burada?" diye çemkirdi.

Ufak tefekti ama fazla cesurdu. Bakışlarım dikkat çekici gözlerine kilitlenip kaldı bir süre. O ela gözler aslında sakin bir deniz gibiydi, tek farkı mavi olmamalarıydı ama geriye kalan tüm hareketleri fazlasıyla hararetliydi.

"Seni takip ettiğimi de nereden çıkardın!" diye kendimi savunurken onu incelemeyi bırakarak, sıkıntıyla içimi çektim. Durumun traji komikliğiyle başımı salladım.

"Buradan bakınca, öyle görünüyor," diyerek itirazıma inanmadığını belirten sözleri beni çileden çıkardı. Az ilerimizde dikilen yüksek ve ihtişamlı gökdeleni ona işaret ettim.

"Ben oraya gidiyorum. Sen nereye gidiyorsan oraya gidebilirsin."

Bu asabi tavrının anlamsızlığına oldukça bozuldum. Onunla aynı yerde inmiş olmamızı nasıl bu kadar saçma şekilde yorumladığını aklım almıyordu.

Toplantıya geç kalmıştım ve küçük bir kızın, kafasından uydurma problemleriyle uğraşacak zamanım yoktu. Onu ve laflarını umursamadan yanından geçerek holdinge doğru ilerlemeye başladım.

"Ben de oraya gidiyordum ama," derken bu sefer kızgınlık yerine sesinde bariz bir şaşkınlık oluşmuştu.

"Tamam, güzelim."

"Ben senin güzelin falan değilim. Ağzını topla!" derken gözlerinden ateş püskürüyordu.

"Tamam. Ağzımdan kaçtı. Kusura bakma," dedim gayet içten şekilde.

Arkamda bıraktığım kız, "Her önüne gelen kıza diyorsan artık, kaçar tabi. Zampara..." diye mırıldandı kendi kendine. Ben de güldüm onun bu lafına ve hiç ses etmedim. Muhtemelen dediğini duyduğumu düşünmemişti.

Sadece Nazenin'e güzelim, yavrum diye seslenirdim. O zararsız bölgeydi çünkü. Peki ya bu kız? Sadece iki dakikadır tanıdığım kızın tekine güzelim demek de nereden çıkmıştı? Kızlara ki çok fazla kızdan bahsediyorum böyle sevgi sözcükleri kullanma gereği bile duymazdım.

Sonra bir baktım kız birkaç koşar adımda yanımda bitti. Bense yolumdan şaşmadan hızlı hızlı holdinge ilerliyor, ona bakmıyordum.

Ardından "Sen de mi mülakata gidiyorsun?" diye oflayarak soludu. İster istemez bu hali karşısında sırıtıverdim.

"Evet. Abim ve babam birazdan aynı bir mülakattaymışımcasına geç kalışımla ilgili beni terletecekler ama bu bir işe giriş mülakatı kesinlikle olmayacak," diye geçirdim içimden.

Kızgın Tavada Aşk -Kitap OlduHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin