Bölüm 5

13.7K 178 10
                                    

Azad ölümümdü...

Kıyafetlerim sorun olduğu için çarşıya inip uzun elbesiler almıştık Azad'la. Araba ile eve dönerken "Hamile kalırsan seni rahat bırakacağım." Dedi

şaşkınlığımı üstümde atıp  "Ne anlamda?" Dedim.

"Birlikte olmayacağız. Onun sonrasıda olmayacak." Sözlerine inanmıyordum o yüzden ağzıma pranga çektin.

Kanadımın yarısını kesmişler gibi bir acı vardı içimde. Güney'i ölümünden otuz dört gün geçmişti. Mezarlığa gitmem Azad tarafından yasaktı.

Bir şey demeyeceğim anladığında arabayı sessiz söğüt ağacının olduğu bir yere park etti.

İkimizde sustuk.

Söyleyecek o kadar cümle vardı ama susmayı tercih ettik.

Azad'ın peşinden koştum haftalarca Güney ve Zelal olayını anlatması için ama ağzını bıçak açmamıştı.

"Azad." Dedim titrek bir nefes alarak. Karşıya odaklanmış gözlerini bana çevirdi "Hım?"

"Ban-na lütfen Güney ile Zelal arasında yaşananı anlatır mısın?" Yüzünün rengi çekilmiş sinirden damarları belli etmişti kendini. "Zamanı geldiğinde."

"Zaman, zaman, zaman, ve zaman.. Bıktım Azad bir şeyler artık kafamda rayına otursun. Lütfen yardım et." Bir süre damarlı ince ve uzun parmaklarıyla direksiyona vurdu.

"Karşılığını alırım?"

Kim Azad'ın karşılıksız bir iş yapabileceğini düşünebilirdi ki?

"Hayır." Dedim net çıkan sesimle.

"Keyfin bilir. Çünkü ben istediğimi her türlü alıyorum."

"Sen ne iğrenç bir adamsın!" Ağzımdan çıkan kelimelerin pişmanlığını hemen sonra yaşamıştım ama artık çok geçti.

"Ne dedin sen?" Dedi sakin ama her an sinirden patlayacak bir ses tonuyla.

"İğrenç adamsın dedim."

"Hangi cesaretle?" Ellerini ince koluma dolayıp koltukta tam ona doğru dönmemi sağladı. "Nefes sınırımı zorluyorsun. Zorlama karşında başka Azad görmek istemiyorsan kapat o çeneni."

"Yemin ediyorum ki bıktım. Kafayı yiyeceğim her günüm bir odada geçiyor ya dört duvar arasında. Bunalıyorum neden anlamıyorsun? Birde üstüne sen Azad!" Günlerdir hıçkırarak ağlamak istiyordum ve tam da şuan ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım. "Olduğum olarak kabul etmiyorsun. Her şeye karışıyorsun. Kıyafetime bile bu kısıtlamaktan başka bir şey değil." Ağlamamdan ne kadar çok anlaşılıyordu hiçbir fikrim yoktu ama tek bildiğim ağlayışımın arttığıydı.

"Zelal kuzenimdi evlenecek bir kadın bulamadığım için dayem ve bav (babam) Zelal ile evlenmemi istediler. Ama Zelal güzel kızdı. Kapıldım onun güzelliğine. Kuzen dediğime aldırma kan bağımız yok anne tarafından üvey dayımın kızı. Zelal bana birisini unutturdu. 2 yıl içinde söz ve nişan oldu. Hiçbir şeyi aceleye getirmedik. Hem ayrı bir ev almıştım Zelal için. Konaktan gidecektik yeter ki Zelal'ım mutlu olsun, kafamda bu düşünce vardı." Derin bir nefes alıp "Bilir misin?" Dedi yüzümü incelerken. Boğazımı temizleyip "Neyi?" Dedim. "Güney benim küçük kardeşim. Ama aynı anneden değiliz annemin üstüne kuma gelmişti Leyla abla. Güney doğdu aramızda 4 yaş ara ile. Annesi 5 yaşına kadar büyüttü. Daha sonra Leyla abla felç kaldı aklın duracak kadar kanlar akardı o kadından kovalarca kanları annemlerin banyoya taşıdığını unutmam. Kanama sebebi hiçbir zaman bulunamadı ama ölmesine yakın kanser olduğu anlaşıldı. İş işten geçmişti artık Leyla abla Güney 7 yaşındayken öldü. 2 yıl felçli yaşamını sürdürdü. Her neyse Güney ile anlaşamazdık. Güney çok sinsi ve fesat biriydi. Annemi sevmezdi buna hak verirdim. Annesi yoktu beni annemden kıskanırdı. Biz öyle böyle büyüdük Güney ile aramızda problem aldı başını gitti. Saçma bir savaş açtı Güney. En sonunda bir şey öğrendi deliye döndü rahat durmayacağını biliyordum, öyle de oldu. Zelal ile birlikte oldu, zorla. İntihar etti Zelal. Kaldıramadı. Yani anlayacağın sadece senin acın varmış gibi davranma Nefes. Sevdiğim kadını toprağın altın koydum ben. Hemde senin sevdiğin adam yüzden."

Gözlerim dolu Azad'ın dediklerini dinliyordum. Yapamazdı Güney, çünkü öyle bir adam değildi benim sevdiğim tanıdığım aşık olduğum adam. "Bu olay ne zaman oldu." Kafasını kaşıyıp "2 yıl." Dedi

"Bir süre içinde dediklerimi yap sonra karışmayacağım." Dedi

"İstanbula'a dönebilir miyim?" Dedim heyecanla "tabii ki hayır.. Yine konakta yaşayacaksın senden izinsiz sana Bir şey yapmayacağım."

-

Konakta avlunun etrafına toplanmış olan ahali bizi çağırmıştı. Azad hiç fikrimi sormadan kardeşlerinin olduğu yere götürdü. Azad'ın kendinden dört yaş küçük olan kardeşinin hanımı Dicle "tu çawa ye?" Dedi bana bakarak. Kürtçe bilmediğim için Azad'a dişlerimin arasında "Ne dedi?" Dedim fısıltı şeklinde. O da aynı şekilde fısıldadı  "Yenge nasılsın, dedi."

"iyiyim Dicle sen?" Kafasını gülerek sallayıp "Allah'a şükür iyiyiz." Dedi eliyle karnını okşarken dört aylık hamileydi. "Bremin yüzünü gören cennetlik." Diye dalga geçti Baran, Azad ile. "Beriya ku hûn ji hişê xwe bistînin." (Kafanı kırmadan kalk git şuradan) Baran ve Azad arasında geçen kürtçe atışmaya çok yabancı kalıyordum. Azad dahi gülerken ben kafamı bir ona bir buna çeviriyorum. Kimse bana çeviri yapmıyordu ki.

Azad'ın lise ikiye giden kardeşi yanıma oturup "Nasıl gidiyor yengem?" Dedi Dildar. "Gördüğün gibi Dildar." Diye mırıldandım. "Düzelir her şey Yengem Bila xwe nekujin." Son dediğini anlamamıştım ve yüzüne  bakmaya devam ettim. Neden hemen 2. Kanala geçiş yapıyorlardı? Azad'ın nefesini boynumda hissedince Azad'a yine fısıldadıyıp "Ne dedi?" Dedim.

"Üzme kendini, dedi Nefes." Kafamı salladım zaten Dildar abileri ve yengeleriyle konuşmaya dalmıştı. "Bir ara sana kürtçe öğretmeye çalışayım."

"Olur." Diye mırıldandım.

Azad'ın annesi sofraya kurmaya kızı Dildar'ı çağırınca bende peşinden gittim.

Mutfağa girince tavuğun kokusunu aldım. Çok güzel kokuyordu. Zinar anne beni görünce yüzünden hiç düşmeyen gülümseme ile "Nasılsın kızım?" Dedi saçlarımı okşarken.

"Eyiyim anne sen nasılsın?" Güney'in annesi olarak bildiğim kadın aslında Azad'ın annesiymiş.. Güney neden yalan söylemiş olabilir ki? Diye düşünmeden edemiyordum..

"Şükür keçamin iyiyiz." Gülümseyip tepsiye bardakları, çatalları ve kaşıkları koyup masanın üstüne düzgünce dizdim.

Büyük uzun masaya yemekleri koyup ev ahalisi çağırıldı. Kadın ve erkek ayrı yemezdi bu konakta.

Bu akşam Azad'ın babası Şirwan ağa yoktu.

Yiyebileceğim kadar yemek koyup didiklemeye başladım yemeği. Mutfakta iken tavuğun kokusu çok güzel geliyordu ama şimdi yiyesim yoktu. Oyalana oyalana birkaç tane salata yemiştim zaten o arada herkes yemeğini yeyip evin erkekleri çalışma odasına çıkmıştı.

Kadınlar masayı toplayıp oturma odasına kahve istemişlerdi. Yorgun olduğumdan reddettip odama çıktım.

Mide bulantımı bastıramayınca uyuma kararı aldım.













TÖREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin