Bölüm 4

17.3K 210 11
                                    

Azad'ın söylediklerinin üzerinden iki gün geçmişti. İki gündür tam bir şekilde anlatması için peşinde geziyordum. Gerçekleri öğrenmek benimde hakkımdı. Güney hiçbir kadına dokunmamıştır, emindim hatta fazlasıyla insan sevdiğini bilirdi.

Yapmamıştı.

Azad'ın psikolojik sorunları kesinlikle vardı. Günü günü hiç tutmuyordu.

Sabah Kahvaltı sofrasına Azad'ın zoru ile indirilmiştim. Her yerim sızım sızım sızlıyordu. Tenimde yanıklıklar vardı. O günden sonra Azad'a karşı buzdan duvarlarımı daha sıkı örmüştüm.

Azad çatalını bırakıp "Baba işe gidiyorum bir istediğin var mı?" Dedi. Adamın sesi midemi bulandırıyordu. Duymak istemiyordum. "Canın sağlığı oğul." Cihan amcayı oldum bittim sevmiyordum. Sevemiyordum. Belki de Güney'i sevmeyişinden olabilirdi.

Azad ayağa kalktığında Sema daye ayağıyla dürtüp kalkmam için kaş göz işareti yaptı. Azad çoktan avluya inmişti. "Kocanı geçirmek için daha ne bekliyorsun Nefes?" Cihan amcanın uyarısıyla sindiğim sandalyeden kalktım. Sema daye ise 'Ben sana demiştim' bakışlarını atıyordu.

Göz yaşlarımı geri iterek hızlı adımlarla aşağıya indim.

Azad telefonu ile uğraşıyordu. Telefonunu cebine koyup bana doğru döndü "Nefes xanim demek kalkabilmiş." Alay dolu sesiyle "İstediğin bir şey var mı karıcığım." Dedi.

"Bir daha bu eve gelmemen." Kahkahası tüm avluyu sarmıştı. "Amin güzelim Amin. Ama bir isteğim olacak bu eve gelen hiçbir erkek ile konuşmak, temas, gülüşmek yok. Kural iki çiğnediğin vakit ne olacağını gayet iyi biliyorsun." Deyip gitti.

Azad'ın saçma sapan kurallarını kaale almayıp yukarıda ki Cihan amcanın yüzünü görmemek için ilk girişteki mutfağa girdim. Melek ve annesi Şilan hanım vardı. Güney'in dediğine göre yıllardır burada çalışıyorlardı.

Melek beni görünce "Hanımım bir ihtiyacınız mı var?" Diye mırıldandı. Kafamı iki yana sallayıp "Hayır, sadece burada oturacağım." Dedim.

Kaç dakika sürdü bilmiyordum ama konaktaki tüm kızlar mutfağa gelmişlerdi. Beritan, Dicle, Jiyan, Sema daye hepsi oturduğum masaya gelmişlerdi. Son olarak Zilan elindeki küçük tepsi ile içeriye girdi.

"Ee yeni gelin nasıl gidiyor?" Dedi Beritan. Azad'ın kardeşi idi. Dicle ise Güney'in, Jiyan ise en büyük gelinleriydi. Beritan'ın hiçbir şey umrunda değildi hatta kimsenin sanki evden bir ölü çıkmamış gibi. Bu fazlasıyla canımı sıkıyordu. Sorusuna karşılık omuzlarımı silkip dolu gözlerimi kaçırdım.

"Nefes bir an önce atlat. Mecbursun tüm aşiret çocuk bekliyor. Bir erkek torun yok Karahanlı aşiretinde. Tek umut sensin." Dedi Jiyan. Jiyan'ın üç aylık bir kızı vardı. Azad'dan bir çocuk? Ah, hayır bu imkansızdı.

"Annemi arayacağım, beni almasını isteyeceğim." Dedim. Bu akşam annemi arayacaktım. Dayanacak gücüm kalmamıştı.

"Yapma." Dedi kısık sesle daye. Zilan buzdolabına yaslanıp delici bakışlarını üstümde gezdirdi. "İstediğin kadar dene ama, olmaz be Nefes'im." Dedi Jiyan. "Neden olmasın? Kimse beni zorla tutamaz burada! Annem alacak beni. Alır beni bırakmaz."

"Azad bırakır mi sence Nefes?"

"Jiyan annem beni almak istedikten sonra kimse önünde duramaz. Anlıyor musun?" Zilan yaslandığı yerden uzaklaşıp "Nefes, babo diyor ki çeki düzen versin kendine. Kimse senin nazını çekemez anlıyorsun?"

"Her neyse kızlar, Akşama misafir var!" Dedi Daye konuyu dağıtmak için. Aklıma annemi aramayı not edip sürahide ki suyu bardağa doldurdum. "Yemek yapacağız, Jiyan sen Nefes ile lahmacunun içini hazırla, Zilan sende Azad'ın sevdiği tatlıdan yap kızım, Şilan yavrum sende Babonun yanına git isteği varmıymış sor gel." Zilan'ın annesi aklınca iş dağıtımı yapmıştı. Bir nebzede olsa iş yaparsam Güney aklımdan çıkar diye önüme konulan soğanları doğramaya başladım. Jiyan ise maydanozları ince ince doğruyordu.

TÖREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin