Korkma kalbim

90 3 0
                                    

-Her şeyi.
-Ne mesela?
-Seninle Galata kulesi’ne çıkıp fotoğraflarını çekebilirim.
    -Sen dünyanın en iyi adamısın gailba...
Babam hep,  “Hayat sana karşılığını vereceğini bildiğin birine yaptığın iyiliklerle güzelleşir” derdi. İşte bu
Ondan öğrendiğim en güzel şey olmuştur. Başak benim karanlıklara saklanmış meleğim ve en iyi arkadaşım...

   Tüm bunlarla birlikte aslında bir de erkek kardeşim var. Adı Buğra ve benden dört yaş küçük. Aramıza, kaybettiğimiz anne ve babamızın acısı geldi otırdu. Birbirimize sarılmamız gerekirken uzaktan bakmayı tercih ettik.
Bir bakıma şu an yaşadığım hayata mecbur kaldım diyebilirim. Ama biliyorum ki her şeye rağmen şükretmek elimizde...

    Bazı günler evden hiç çıkmam. Bütün gün boyunca resim yaparım. Yirmi sekiz yasında bir adamı sadece suluboya takımındaki mavi renk bile mutlu edebiliyor. Tek şikâyetim mavi boyamın çok cabuk bitmesi... Evet, sevdiğim renk mavi. Tüm dünyayı kaplayan bir rengi bu kadar çok sevmek gerçekten güzel bir şey. Mavi boyalarımın bitmesi konusunda aynı şey geçerli değil tabii...

     Çocukluğumdan kalma iki alışkanlığım var. Birincisi suluboya ile sürekli duvarları maviye boyamak, ikincisi ise sürekli karanfil ciğmenek. Bu süreklilik tüm anılarımı kapsamasa da, karanfil çiğnemeyi seviyorum. Kardeşim Buğra ile bir keresinde evdeki bütün karanfinlleri çiğnemiştik.  Annem bunu aşure yapacağını gün fark etmişti,
çünkü “Anne bize karanfil al” diyemiyorduk. Bir çocuğun bakkaldan leblebi tozu yerine karanfil alması da oldukça ilginç zaten.

     Hayatınız bir bakıma çocukluğunuzdaki gibi ilerliyor ya da çocukken yapmadıklarınızı büydüğünüzde geç kalmışlığın verdiği pişmanlıkla yaşayarak bitiyor. Babamın biri mavi diğeri beyaz iki vespa motoru vardı. Bu motorlardan birini bana diğerini Buğra’ya bıraktı. Babamdan kalan en değerli hediyelerimiz işte bu motorlardı. Bir de boynumuzda taşıdığımız hakem düdükleri... En sevdiğim renk mavi olmasına rağmen beyaz vespa benim olmuştu çünkü Buğra da maviyi severdi ve ben kardeşime asla kıyamazdım.

    Kardeşimle ne kadar aynı ailenin içinde büyümüş olsak da çok farklı insanlar olduk. O çok sevdiği gitarının ve motorunun sevdasında kaybolurken, ben kitapların ve denizlerin aşkıyla yaşamıma devam ettim. Buğra üniversite eğtimi için Muğla’ya gitti, bense tüm öğrenimimi İstanbul’da tamamladım. Buğra resim yapmayı hiç sevmedi, ben gördüğüm her şeyi resmettim, en çok da gökyüzünü...

       İki farklı insandık, anlaşamazdık ama birbirimize mecburduk, çünkü biz kardeştik ve hicbir şey bunu değiştiremezdi.

             Hayat dönüm noktalarından ibaretti, bir de yolunuzun keşitiği insanlardan... Bu ikisi aynı şeydi aslında, karşınıza çıkan her insan sizin dönüm oluyordu. Ben bu dönüm noktalarını yaşamımın her evresinde gördüm. Meğer görmek de yetmezmiş bazen... Üzerine uzun uzun düşünmek lazımmış. Ben bunu hiç yapmadım. Umursamadım ve hep bundan daha kötü ne olabilirki diye düşündüm.

       Hayat Öyle değilmiş işte...

Her zaman daha iyisi olabileceği gibi daha kötüsü de olabilirmiş Ben tüm bunları yaşayarak öğrendim... Bir yanım Madam Eleni’nin gözlerinden denizi izlerken diğer yanım Başak’ın gözlerinden karanlıklara dalmış. Ben hiç ben olmamışım ve kendi küçük dünyamda kaybolmuşum...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 23, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Benim küçük dünyam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin