Tükenmekte olan umudumu yeşerten tek varlığımsın!!!
Kulaklarımda uğuldayan sesler var fakat ne konuşan kişi, nede söylediği sözler kulaklarıma ulaşamıyor. Sare, Milay'ın isteğini dinlemeyip onu uykuya mahkum bırakmıştı. Bu yaptığına kızmam gerekirken ben sadece boş gözlerle etrafa bakıyordum.
Kaba ellerimi tutan narin parmaklar gevşediğinden beri, o kurumuş dudaklarıyla bana "Gitme!" dediğinden beri hayattan soyutlanmış gibiydim. Yanından geçtiğim Kayra ve Eylül bile şaşırdı sanırım bu halime. Çünkü Kayra üstüme atlamamış, soru bile sormamıştı. Ben ise sarsak adımlarla odamı bulma çabasındaydım. Milay'ın küçük olarak gördüğü hata hayatına maal oluyordu çünkü. Duyduklarımın etkisi beni boşluğa sürüklüyordu. Uygulamam gereken tedavi tamamen boyut atlamıştı. Tedavi sürecinde belkide Milay 'ı aylarca uyutmak zorunda kalacaktık. Birde kafa tasındaki çatlak var tabiki.
Hastalığı artık ilaç tedavisi ile halledilemeyecek kadar ilerlemişti. Eğer tedavisini yarım bırakmayıp, kontrollerine devam etseydi bunlar olmazdı. Peki ya ben ben nasıl ilacı bıraktığını anlamadım. Bana neden o zamanlar söylemedi. Eğer ailemin sürüklemesini önemsemeyip yanında kalsaydım. Hiçbir şey böyle olmazdı. Tedavisi sonuçlandığında yanında olsaydım.
Kafayı yemek üzere iken odamdaki deri koltuğa bırakmıştım gergin vücudumu. Düşünmekten, gerginlikten ve en çokta çaresizlikten yorgun düşen gözlerim kapanmak üzereyken odamın kapısı sert bir şekilde açıldı. Baygın gözlerimi kapı eşiğinde duran Eylül'e çevirdim. O ise bana kızgınlık ve korku dolu gözlerle bakıyordu. Odanın içine bir adım daha atıp kapıyı arkasından kapatmıştı. Hızlı adımlarla yanıma gelip gözlerime bakarak konuştu.
"Berk bey, Milay'a kötü bir şey mi oldu? Yoğun bakımdan çok kötü bir durumda çıktığınızı görünce korktum ama şimdi hazırım ne olduysa lütfen bir anda söyleyin," dedi.
Bense şaşkınlıktan bir karış açılmış ağzımla ona bakıyordum. Ne saçmalıyor bu kız diye. Ben ona ne saçmalıyorsun bakışı atarken bağırmaya başladı.
" Devrim misin Berk misin her ne halt isen işte. Hazırım!! Yolunda gitmeyen şeyi söyle artık yoksa bir daha konuşturmam seni!" diye haykırınca oturduğum yerde dikleşip yan taraftaki tekli koltuğu işaret edip oturmasını ima ettim.
Eylül bir işaret ettiğim elime, bir yüzüme bakarak gözlerini devirdi. Başka bir zamanda bu haraketi bana karşı tekrarlasaydı eminim ki sinirlenirdim. Ama şu an bunu düşünecek halde değildim. Bende omuzlarımı silkerek tekrar arkama yaslandım. Eylül bu haraketim üstüne gözlerini daha da belerterek bana baktı.
"Sana söylüyorum duymuyor musun? Ya cevap versene be adam Milay'ın nesi var, noldu?"
"Eylül bir dakika sakin olur musun! Kafam zaten karman çorman senin sayende kelimelerimi seçemiyorum." dedim
Eylül sakin kalmaya çalışarak gösterdiğimde oturmayı reddettiği yere oturdu.
"Berk sen böyle davrandıkça sakin kalma sürem düşüyor. Hadi artık!!"
"Milay'ın ilaç tedavisi ile atlattığını zannettiğimiz hastalığı aslında tam olarak tedavi edilmemiş. Aslında doktor tedavi etmiş ama Milay tedaviyi kabul etmemiş."
"Berk ne demek istediğini anlayamıyorum. Düzgünce anlat lütfen."
"Milay iyi olduğunu düşünüp doktorundan habersiz ilaçlarını kesmiş. Son kontrolünden ise doktor bunu fark etmemiş ve iyileştiğini söylemiş. Tabi Milay o günden sonra kontrollerine gitmediği için hastalığın tam olarak geçmediğini fark edememiş. Şu an ise uygulayacağımız tedavi Milay'ı belkide bir aya yakın bir süre uyutmamıza sebep olacak. Ve tedavi ilki gibi sadece ilaçlarla değil tıbbi cihazlarlada devam edecek. Ama Milay'ın vücudu şu an tam olarak toparlanabilmiş değil o yüzden Milay için tedavi çok ağır geçecek. "
" Sen ne dediğinin farkında mısın? Benim arkadaşım böyle bir şey yapmamıştır. O iyi olduğu için tekrar hastalanmamak için herşeye dikkat eder. Ve sen kalkmış bana ilaçları habersiz bıraktığından bahsediyorsun. Milay bunu yapmaz. Milay hastalığından nefret ediyor. Hayır, hayır yalan söylüyorsun. Milay böyle bir hata yapmış olamaz. "
" Eylül!! Kes sesini. Kimse yalan söylemiyor. Milay tüm bunları bana kendi ağzıyla söyledi. İster inan ister inanma umrumda değilsin. Ama sen arkadaşına destek olmak yerine köstek olmayı seçersen, onu üzecek bir söz söylersen bozuşuruz haberin olsun. Sorularınız bittiyse çıkabilirsiniz Eylül Hanım. "demiştim tüm sinirimle.
Eylül olduğu yerde şaşkın şaşkın bana bakıyordu. Ben ise gün içinde yaşadıklarımın üstüne eklenen sinirle tekrar bağırmıştım.
" Neyi bekliyorsunuz Eylül Hanım çıkın hemen! "diye.
Eylül bağırışım üstüne yerinde zıplamıştı. Dolu dolu gözlerle bana bakarak konuştu.
"Yazık! Gerçekten çok yazık hemde. Doktor olmuşsun, bir zamanlar arkadaşımın kalbini çalmışsın ama sen adam olamamışsın. Ben bu odadan çıktıktan sonra Milay'ın ailesini arayacağım ve sevk edilmesini sağlayacağım. Ve siz çok bilmiş Doktor Bey sinirinizi başka hasta ve hasta yakınlarından çıkara bilirsiniz. "
" Bunu yaparsın. Yapamazsın demeyeceğim. Ama ülke içinde bulabileceğiniz benden iyi bir kardiyolog yok. Haa birde hatırlatmak isterim Milay reşit ve bizim verdiğimiz ilaçlarla uyuyor. Böyle bir durumda onu uyandırıp iznini alabilirim ama bu tedaviyi uzatmaktan başka bir işe yaramaz. İkimizde bunu istemeyiz demi. Şimdi seçim sizin Eylül Hanım. Ama asla unutmayın ben Milay'ı hiçbir yere yollamayacağım! "dediğimde Eylül sinirle arkasını dönüp kapıyı çarparak çıkmıştı.
Ben ise sınıra dayanan sinirimle bütün odayı birbirine katmıştım. Sesleri duyup gelen görevliler bile beni tutmayı başaramamıştı. En sonunda odamdaki lavabo aynasına attığım yumrukla elim parçalanmıştı. Uğultuların içinden bana kükreyen Sare dışında herşey bir bulanıklığa bürünüyordu.
Gözlerimi açtığımda bir hasta odasında kolumda serum, elimde sargıyla yatıyordum. Yanımdaki koltukta kitap okuyan Sare uyandığımı anlamamıştı. Yerimden hafifçe doğrularak serumu çıkarmaya çalıştım. Sare o esnada hareketlerimi fark etmiş olacak ki elinde ki kitabı bir anda kafama vurdu. Şaşkın ve acı dolu gözlerle ona bakarken elim başıma gitmişti.
"Bana bak doktor günlerdir uykusuz ve aç geziyorsun. Bide yetmezmiş gibi günlük dozun üstünde kafein tüketmişsin. Bide utanmadan gizlice serumu çıkarmaya çalışıyorsun. Ben böyle olacağını biliyordum zaten. Allahtan başında beklemişim. Dinlenmen lazım Berk. Sende bunu biliyorsun ama neden kalkmaya çalışıyorsun ki?? "
" Sare nolur bi sus ya!! Kafamı patlattın kızım. Ama mecazi anlamda değil, gerçekten kafamı patlattın. Kaç sayfa o kitap be? "
" Haa kitap mı? 783 sayfa ya. Off ne diyorum ben ya. Patlattığım gibi geri toplarım sen hiç merak etme. Biliyorsun işim bu.. Şimdi o sesini kes ve yat. Dinlenmen lazım. Hadi Berk!! "
"Off Sare bağırıp durma bana. Daha sonra dinlenirim şimdi Milay'ın yanına gitmem lazım. Çekil hadi!"
"Berk sen delirdin mi vücudun çok bitkin ve sen dinlenmeyi reddediyorsun. Yok öyle birşey. Hem Milay iyi uyuyor, sende uyuda dinlen biraz."
"Sare anlamıyor musun yoksa anlamak mı istemiyorsun. Milay'ın yanında olmak istiyorum. Verdiğimiz ilaçlar onun vücudu için çok ağır eminim şu an senin söylediğinin tam zıttı şekilde canı yanıyordur. Ve sen Milay'ın canı yanarken bana burada halsizlikten bayıldığım için dinlenmemi söylüyorsun. "
" Canı falan yanmıyor. Milay'ın vücudu zannettiğimizin dışında çok sayıda ilaca karşı antikor oluşturmuş. İlaçların dozları onun için hafif bile diyebilirim. "
"O ne demek ya? Nasıl verdiğimiz ilaçlara karşı çok sayıda antikor üretebilir?"
"Bu kız senin beyin hücrelerini öldürüyor kesin. Sanada mı açıklayayım birde!"
"Sare iki dakika sus nolur!"
"Ön görülerimize göre Milay önceden çeşitli sayıda ilaç kullanmış kullandığı ilaçların antikoru ve bileşenlerinden oluşan antikorlar şu an verdiğimiz ilacın etkisini vücut içinde yitirmesine sebep oluyor. Buda demek oluyor ki. Tedavimiz bir kez daha yön değiştirdi."
"İnanamıyorun!!! Milay çocukluğundan beri ilaçlardan nefret eder. Bu açıdan bakarsak bakış açımız değişir. Ve tek bir sonuç ortaya çıkar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İLKLERİMİN SAHİBİ
Non-FictionYaşanan yanlış anlaşılmaların sonucunda yaşanan aşkın,acının,göz yaşının büyüttüğü masum ruhların hikayesidir...