Kim Bu Ya?!

0 0 0
                                    

Allaha şükür Alya ile aynı sınıftaydık. Çok sevinmiştik bu duruma çünkü bu okulda birbirimizden başka tanıdığımız kimse yoktu ama tanışırdık ya.

Ben arkadaş olmadan yapamayan kızlardanım. Her iddiasına varım ki, ikinci teneffüsde en az iki arkadaş bulurum. Dördüncü teneffüsde de bir maç yaparız okulun ön bahçesinde herhalde.sonrasıda müdürün odası derken arkadaşlığımız güçlü temellerini atmış oluruz. Her zaman söylediğim bir söz vardır:
Arkadaşın iyisi, müdürün odasında belli olur. Bugüne kadar almadığım ceza kalmadı. Gerek ailemden gerekse okulumdan o kadar çok ceza aldım ki artık işlemiyor.
Bunların benim için bi önemi yoktu gerçi. Babamın işi dolayısıyla bi okulda en fazla iki yıl kalabiliyordum ve buna güvenerek sınırları iyice zorluyordum.

Babam 'iki ay içinde taşınacağız 'diye başlayan bir cümle kurduğunda, hemen bir plan yapıp okuldaki ceza kotamı nasıl doldururum diye düşünürdüm. Aksi taktirde o okuldan namım duyulmadan gidemezdim. Bu yüzden de bu okula ben gelmeden namım gelmişti.

Sınıftaki diğer öğrencilerin bakışları bu yüzden üzerimizde sürekli gezinirken biz hiç istifimizi bozmadan, alışık olduğumuz durumun verdiği gururu bir kez daha yaşıyorduk.

Eminimki, öğrenci dosyalarımız öğretmenlerin eline geçmiştir şimdi ve sınıfa girince bize ülkenin seri katiliymişiz gibi cins cins bakacaklardı. Sonrada koskoca bir okul yılını bize zehir edeceklerdi. Derslerde ya ilgilenmeyecekler ya da fazla ilgiden boğacaklardı. Bazı öğretmenler bu kadar cezayı ailevi sorunlarımıza bağlayacak, okula ailelerimizi çağıracaktı. Kimisi de en ufak bir hatada bize daha büyük cezalar verip, akıllarınca kendi disiplin cezalarını uygulayacaklardı.
Öğretmen sarrafı olmuştum artık.
Ama bu yaptıklarım ne ailevi meselelerin nede başka birşey. Tamamen eğlence meselesiydi benimki. Gençliğimin değerinin bilmek, yarın yokmuş gibi zaman azmış gibi eğlenmek her anın tadını çıkarmak istiyordum. Bunu bazı hocalar anlamıştı ama yaptığım yaramazlıkları bir saatten sonra kendi rahatları için katlanılmaz bulup ergenliğe filan yormuşlardı.
Yine de ben usanmadım, arkadaşlarım da hiç bıkmadı. Hep benimle oldular. O yüzden her okulda ikinci dakkada birini bulurum.

Ders zili çaldığında meraklı bakışlar üzerimden kalktığı için sevinirken diğer yandanda 'acaba hangi hoca dosyayı inceledi ve beni yargılamaya geliyor' diye düşünüyordum. Alya yanımda oturmuş hala sınıfı inceliyordu. O rahattı çünkü benim kadar çok cezası yoktu. En ağı cezası kınama idi. Benim ki...

Sınıftaki herkes kendi alemindeydi. Taki sınıf kapısına nöbetçi olarak koydukları öğrenci 'korkut geliyo lan!'diye bağırana kadar. En arka köşede birbirlerinin içlerine düşme dercesine giren sevgililer, öğretmen masasının üzerine çıkmış dans eden öğrenci ve ona alkışlar ile eşlik eden öğrenciler... Hepsi bir anda ne yapacaklarını şaşırmış yerlerine oturmuş hatta birde kitap bile açmışlardı. Onların bu hallerine hayret ederken aklımda iki sor vardı:
Birincisi, kim bu öğretmen ve ondan neden bu kadar korkuyorlar?
İkincisi, okulun ilk gününden ne bu enerji?

Ayrıca siz 12.sınıf öğrencisisiniz, üniversite sınavı diye bişey var. Evet böyle bir cümle kuracağım benimde aklıma gelmezdi ama yaz boyunca istangram da üniversite sınavına giren öğrencilerin, ibreti alem olsun diye paylaştıkları fotoğraflara maruz kalmıştı bu gözler. Normal di bu şu an herhalde. Lütfen normal olsun yoksa burdan çıkınca bir psikiyatrist bulmam gerekebilirdi. Aksi taktirde Mayıs Durmaz olmak bunu gerektirirdi çünkü. Soyadımın hakkını vermeliyim dimi?

Sınıftan çıt çıkmazken içeriye giren orta boylu, bıyıklı, kel bir hoca elindeki çantasıyla masasına yöneldi. Herkes ayağa kalktığında hoca dik dik sınıfa bakıyordu. Bu hocaya ne şakalar yapılırdı ya, üstü açık Ferrari.
Hocam gözümü aldı ışığınız demek geldi içimden ama sınıfın haline bakılırsa hoca baya istikrarı sağlamış, bayrakları asmıştı ve adeta 'burası benim çöplük hadi başka Kapıya 'diyordu. Şansımı başka hocada denemeye karar verip bende ayağa kalktım.

Hocanın Komutuyla herkes oturdu. Yanımdaki oturan Alya resmen titremek üzereydi. Elimle bir çimdik atıp onu kendine getirdim. Bana döndüğünde

"noldu ya? "diye sordum. Gözüyle hocayı işaret edip kısık sesle bana cevap verdi.

" Şu karşındaki Hobbit kılıklı hoca, cevabını yeterince açıklamıyor mu? "diye kısık sesle söyleyince gülmeden edemedim. Hatta bir de dönüp ben bakma istedim gerçekten Hobbit e benziyormu diye. Dönmez olaydım. Hocanın kenafir suratı bana bakıyormuş o esnada ki karşıkarşıya geldik.
Hemen gözlerimi kaçırıp hiç bir şey olmamış gibi davranmaya çalışacaktım ama çok geçti artık.

"Sen. Bak bakim buraya "hoca bana seslendiğinde hala o tarafa bakmıyordum. Alya kaş göz işareti ile 'seni çağırıyor' diye Uyarsada, hoca bağırana kadar duymamazlıktan geldim.

" kime diyorum evladım ben!yeni! "anlaşılan hoca yeni olduğumu biliyo. Kalk Mayıs kalk. Sana mart ayları geldi diyerek içimi rahatlatmaya çalıştım. Yavaşça ayağa kalktım ve" ben mi hocam? "diye sordum kendimi göstererek.

" Yok ben. Ne diye gülüyordun bakalım. Akıl hastanesine giden yolu mu şaşırdın? "
Aferim. İyi laf sokuyon hoca, şimdi otur. Sıfır. Tabiki bu sözleri içimden dedim. E malum g.t Yemez.

" Yok hocam ben... Şey.. Aslında "kekeleyerek konuşuyordum ama bu hocanın çokta umrunda değil di anlaşılan. Beni dinlemeden ikinci sorusunu sordu hemen. Allah tan ki bildiğim yerden geldi soru.

" Adın ne senin "diye tok ve düz bir sesle sorunca, daha fazla ezilmemek adına başımı dikleştirdim ve cevap verdim

" Mayıs hocam. Mayıs Durmaz "

Hoca aldığı cevapla yüzüme bile bakmadan kafasını salladı ve arka sıralardan bir çocuğa
" Uraz , müdürün odasına git Mayıs Durmaz'ın dosyasını iste gel. Bakalım kimmiş bu Mayıs Hanım "dedi.
İşte şimdi korktuğum başıma geldi. Bu hoca o kadar disiplin cezasını görürse bana okulu dar ederdi.

Uraz adındaki çocuk hocayı onaylayarak sırasından kalktı ve sınıftan çıktı. Henüz adını bile öğrenemediğim hoca sanki hiç bir şey olmamış gibi işleri ile meşgul olmaya devam ediyordu. Ben korkudan dudaklarımı kemirirken bu olayların bütün suçlusu olan benim pek değer verdiğim arkadaşım Alya, beni teselli ediyordu. Daha okulun ilk gününden, hemde suçlu ben olmadığım halde ceza alacaktım. Bu sefer annemin elinden kurtulamazdım işte.

Dakikalar geçtikten sonra sınıfın kapısı çalındı ve içeriye elinde pembe renkte bir dosya ile Uraz girdi. Ben korkulu gözlerle ona bakarken o, bana hafifçe gülümsedi. Neydi şimdi bu ya? Kim bu çocuk? Mutlu mu olmuştu ben ceza alıcam diye.
Ben bunları düşünürken Uraz çoktan elinde tuttuğu kirli mazimi, şuan ki ölüm fermanımı kel kafaya verdi ve yerine geçti. Hala bana gülmeye devam ediyordu. Ben bu gülüşe bir anlam veremezken daha fazla uğraşmak istemeyerek hocaya döndüm. Gözlüğünü takmış dosyada aleyhime bir şeyler arar gibi didikliyordu sayfaları. Her şey açık değil miydide bu kadat inceliyordu bu. Çarşaf gibi dosya yapmışımdır bunca sene. Disiplinler, uyarılar havada uçuyordur. Bittim ben.

Yorum lütfen...
Nasıldı.??

Uzun bir bölüm oldu galiba ama ben uzun bölümleri okumayı fazla sevmediğim için burada kesip başka bir bölümden devam ediyorum.

Keyifli okumalar.😉😘

Menekşe Tarlasında Güller Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin