BÖLÜM 1

44 11 0
                                    


Ve ....güneş en güzel ışığı ile bile boş ;çünkü gölge olmadan ne manası vardı ışığın.

Sen Allah'la beraber olunca,
O, daima varlığının işâretlerini sana hissettirir...

| Mâlik El Şahbaz

Soluk benizli çocukları vardı çöllerin ve biz yürüdükçe samyeli eserdi güli ruhsar kokunla.

İşte böyle başladığı aşinalığı ile en güzel aşk.Samira ...Bahçenin büyük sütunlarından ilerlerken sonbaharın en sararmış köşesinden bakıyordu sanki.

. O zamanlar dünyanın en önemli ve merkeziydi. Irak, 637 yılında Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra döneminde İslam'ın merkezi haline getirilmiş ve başkent Kûfe'ye taşınmıştır. ile arasındaki da Irak sınırları içinde olmuştur. Bu savaşın ardında bu bölge günümüze kadar süren farklı ve mücadelelerine sahne olmuştur. döneminden sonra bu bölgeye hakim olmuş ardından 1055 yılından itibaren hakimiyetine girmiştir

Yıllarının en can alıcı güzelliğiyle yaşıyordu bu şehir.Gözleri cennetten bir parça ,sesi Davudi nağmeli,yüreği bir okyanus gibi derindi.Sırrını veren ,kendi bile bulamazdı o okyanus da söylediği sözcüğü.

Bağdat'ı sıkıntı dolu bir kent olarak betimleyen Fuzûlî'nin, Anadolu topraklarına varma isteği gibi fokur fokur kaynıyordu Samira.İçinden kaçmak ,boğulurcasına yok olmak isteği vardı.

Halbuki Bağdat o kadar güzeldir ki ;Tanrı'nın verdiği veyaTanrı hediyesi manâsına gelmekte.(Modern farsçada) Başkaca bir önde gelen iddiaya göre Bağ(bahçe) ve dad(verilen) kelimeleri ile oluşup Verilen bahçe, Tanrı hediyesi Bahçe manasına gelmektedir.

Ama cennet insanın içinde değilse her yer cehennemmiş demek ki. Kâh Musasın tura dağında, Seslenmektesin, kâh yusufsun kör karanlık zindanların da, Şimdi ise nuh misali, Kendi tufanında boğulmaktaydı.Sonra dediki, Allah; Her sıkıntının ardından, O gönül'e tecelli ve teselli ile gelir. Yeter ki seni evde bulsun(. Hz.Mevlana)Kapının aralığında süzülen ışıklar gece ile karışmaya başlamıştı.Rüzgarın uğultusuyla dış sese kulak misafiri oldu. Gelen bir askerdi Moğol ve Haçlı savaşlarından bahsediyordu.

Yüreğindeki sıkıntının hançer kısmını bulmuştu sanki Samira, sesin sahibini karşısında görünce.

Öyle bir irkildi ki hemen bahçenin sonunda buldu kendini.Sadiyim ben dedi ve evin terasına çıkarıldı;evin yardımcıları tarafında.Allah'ım ilk defa böyle cesur hakikatını içinden haykıran bir insan ile karşılaşmıştı.

Yaşamanın sırlarını bileydin

Ölümün sırlarını da çözerdin;

Bugün aklın var, bir şey bildiğin yok

Yarın, akılsız, neyi bileceksin? Dedi Ömer Hayyamın beyidiyle....

Hacer gibiydi çölde tek sessiz ;ama Rabbine sığınmış.Elini yüreğinin üzerine koydu ve 'Ben yine de nefsimi temize çıkarmıyorum.Çünkü nefis şiddetle kötülüğü emreder'. (Yusuf süresi 53. Ayet) Dedi. Ama Sadi'yi çok merak etmişti.Avluya inince ilk işi evin yardımcısına onu sordu.

_Kimmiş bu Sadi?Neciymiş?Pek garip buldum?

Dudak büktü yardımcı sonra devam etti.

_'ın kentinde doğmuş. Çocukken babasını kaybedip dedesi ve amcası tarafından yetiştirilmiş. Daha sonra'a gidip 'nde öğremini tamamlanmış.

30 yıl boyunca ve 'yı dolaştıktan sonra ,memleketi 'a dönecekmiş

_Anladım,dedi Samira.Ela gözlerinin ışıkları parladı,kırık tebessümüyle yürüyerek.Avlunun bahçesindeki gülü eğip koklarken;şadırvanın başında oturdu.Yara aldı yüreği kanadıkça tutuşan alev gibi.O dalıp dursun merdiven inen Sadi Samirayı gördü.

SAMİRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin