şalvarlar fora

1.5K 316 37
                                    

"Asma artık suratını, mutlu ol. Bak birazdan tren kalkacak. Yoksa seni zorla götürüyorum diye kızgın mısın?"

"İlk kez köyden ayrılıyorum, bu yüzden biraz gerginim can."

"Alışırsın. Rahat mısın orada peki? Ayaklarını uzatmamı ister misin?"

"Utanırım, kalsın böyle."

"Peki, sen nasıl istersen."

"Gidince nerede kalacağız?"

"Gülser'in evinde."

"Arkadaşın beni istiyor mu bakalım can, ya zaruriyetten evet dediyse?"

"Zaten çok kalmayacağız orada. En kısa zamanda ikimiz için uygun bir yer ayarlayacağım."

"Ellerimi tutar mısın?"

"Ver bakalım. Neden bu kadar soğuk?"

"Can..."

"Söyle?"

"On sekiz yaşında olmak çok zormuş. Bunu şimdi, tam da on sekizim bitmek üzereyken anlıyorum."

"Reşit olmaktan mı bahsediyorsun?"

"Hayır. Liseyi bitirip köye geri döndüğünde sen on sekiz yaşındaydın bense sadece on. 

Annen beni yıkıyordu. Bedenimi kaldırmaya çalışırken belini incittiği için kızgındı. Seni kapı aralığından görmüştüm. Kollarımla göğsümü sakladım. O zamanlar güç bela hareket eden bacaklarımı kendime çektim. Sen annene dönüp kıza ne diye eziyet ediyorsun dedin. Annen engelli bir kıza bakmanın zorluklarını haykırdı. Sense kapıyı tamamen açtın ve çık, ben yıkarım dedin. Annen su dolu tası yere atıp çıktı. Göz göze geldik. Ben ağlamaya başladım. Sen özür diledin. İşte o an dedim ki kendi kendime, on sekiz ne güzel yaş. Hem kafa tutuyor hem boyun eğebiliyorsun. İkisi bir arada nasıl barınır, sende öğrendim."

"On sekiz olmanın nasıl hissettirdiğini çoktan unuttum."

"Güzel bir his. Kalbinde birileri kar yürüyüşüne çıkmış gibi."

"O halde en başında neden zor olduğunu söyledin?"

"Çünkü kar geride kalan bütün sesleri yutar."

"Yazın kafandaki gürültüden şikayetçiydin, şimdi de sessizlikten mi şikayetçisin?"

"Kafam hala gürültülü. Sessizleşen kalbim."

"Sana bir şey söyleyeyim mi?"

"Tabii."

"On sekiz aslında hayatın en melankolik dönemi, işte bu yüzden zor."

"Ben de senin yaşına geldiğimde, eğer gelebilirsem demek istiyorum, bu melankoliden kurtulacak mıyım?"

"Hayır, aslında bir yere gitmiyor ama sen onu görmezden gelmeyi öğreniyorsun."

"Büyümek görmezden gelmeyi öğrenmek demek mi?"

"Çoğunlukla."

"Ama ya istemezsem, can? Ya yüzleşmeyi tercih edersem?"

"Senin gibi hayalperest insanlar için yaşam olaylarını somutlaştırmak çok kolay. Ama yüzleşebileceğin bir düşman yok aslında. Yalnızsın. İçinde hep bir iç savaş korkusu var, biliyorum ama o savaş hiçbir zaman gerçeğe dönüşmeyecek. O yüzden kılıcını yere bırak, küçük savaşçı. Koruman gereken bir krallık yok."

"O halde ben neden yaşıyorum?"

"Kendinde öldürmen gereken bazı yanlar olduğunu ve o yanlarını öldürdüğünde yaşama amacını gerçekleştireceğini sanıyorsun. Belki de yapman gereken o yanlarını yeniden keşfetmektir. Belki de sandığın kadar kötü değillerdir. Melankoliyi öldürmek mi istiyorsun? Kılıcın ona işlemez. Ama onu işine yarayacak şekilde değiştirebilirsin. Zaten bu da bir nevi görmezden gelmek demek oluyor."

"Benim elimde kılıç, sırtımda kocaman bir zırh var. Sen bana diyorsun ki şalvarını giyip çiftliğe yerleş."

"Tam olarak söylemek istediğim bu. Ve işte tren kalkıyor!"

"Çiftliğe doğru!"

"Şalvarlar fora!"

..

"İyi ki varsın, can... Ama korkarım ben ne kadar büyürsem büyüyeyim, hep senin yaşında olmak isteyeceğim."

Kumrular Göç EtmezHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin