Bir yere gidiyorduk ama nereye çözememiştim şehirler arası yolculuk gibi bir şeydi şu an yaptığımız. Savaş' a hayalimdeki ikimizin evini anlatmıştım ama üzerinden çok zaman geçti anlatalı. ilk sevgili olduğumuzda bir buçuk yıl önce. gözlerden uzak bahçesi olan ahşap bir ev istediğimi söylemiştim. içi Turkuaz kahverengi oda takımlarıyla döşenmiş olacaktı. çatı katı Savaşla benim odam. Minik bir balkon bahçesinde küçük bir havuz ve bol meyve ağacı. Savaş arabayı durdurdu.
" in arabadan " dedi
Lan dalgamı geçiyordu yolun ortası nerde olduğumu bile bilmiyordum. bırakacak mıydı beni burda. ah salak bu çocuk. Gövdesi gelişse de kas yığını olsa da beyni basmıyordu!!
" insene " dedi tekrar. İnmeyeceğimi bildiği için kalkıp kapımı açtı
"İn Aybike " dedi
İstemsizcede olsa indim. gözlerimi siyah bir bezle bağladı.
"Yürü" dedi
Bana emir vermesinden nefret ettiğimi bile bile aynı şeyleri yapıyordu. ama korkmaya başladım aklıma binlerce kötü şey getirdim. ne yapacak bana diye düşünmekten kendimi alamıyordum.
"Dur önce telefonu ver " dedi
İmdaatt!! diye bağırmak istiyorum beni kesin ateşe falan verecek öldürecek.
"Savaş korkuyorum yürümeyeceğim ve telefonu vermeyeceğim " dedim
Elimden telefonumu alması 1 saniyesini bile almamıştı. Yürümediğim için beni sırtına doğru attı. düşmemem için bacaklarımdan tutuyordu ama ben Savaşın sırtına vurup imdat sapık var diye bağırmaktan kendimi yırttım resmen orda.
" Az yeseydin seni taşımakta bu kadar zorlanmadım " dedi gülerek
"AA yalancı ! hani en zayıf kız bendim senin için? "
"Ne bileyim o seni kucaklamadan önceydi" dedi ve yine güldü. en sonunda yere indirdi beni. gözlerimi açtı. karşımda duran yer evet o yer benim hayalimdeki evimizdi. ahşap ev bahçesinde havuz ve meyve ağaçları. hayalimden daha güzel bir yerdi.
"Sen sen sen mükemmel birisin " dedim ve koşarak savaşa sarıldım.
"Sapıklara sarılma " dedi
Vurdum bir tane "korkuttun beni eşek " dedim
"Elin çok sert acıyor bak " dedi
Vurduğum yeri öptüm " geçmiştir umarım" dedim
"Geçmez mi " dedi. elimi tuttu. "Içeriyi görmedin" dedi. kapıdan içeriye girdik.cennetti burası. Turkuaz kahverengi mobilyalar şirin bir mutfak. inanılmaz biriydi Savaş. üskat da istediğim gibiyse ya. savaşı çekiştirerek üst kata çıktık. ben odaya koşarak girdim hayalimdekinden daha da güzeldi her şey. dolabın içi benim savaşta olan kıyafetlerimle doluydu. diğer yarısı da kendi kıyafetleriyle. ona bir kez daha koşarak sarılmak isterken fazla sert çarptığım için yatağa düştük.
"Sakarlığın çok işe yarıyor " dedi yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına götürürken.
"Biliyorum" dedim öyle içten güldüm ki bunu söylerken evet sakardım. Bu arada benim parfümüm kokuyordu.
"Bu koku nerden geliyor ben parfüm sıkmadım bugün " dedim koku benim kokumdu. ben savaşın üstündeyken. o beni altına aldı bu defa yastığa başımı koydum. yastık benim parfümüm kokuyordu.
"Ben her gece burada senin kokunda uyuyorum " dedi
"Seni seviyorum " dedim ve savaşı öptüm. Ayrılık sevgimizi daha da güçlendirmişti. onu özlemiştim. ama o beni daha çok özlemişti. çünkü ben onun kokusuyla uyuyacak kadar aptal aşık değildim.