3.BÖLÜM

17 3 0
                                    

   Karanlıkta Başak'ın sesinin nerden geldiğini anlamaya çalışırken Antoine "Başak mıydı o?" diye soruyor.
Alice nerden çıktığını anlamadığım el fenerini alttan yüzüne tutarak "Evet" diye cevap verip tebessüm ediyor. Arka cebinden minik bir el feneri daha çıkarıp bana uzatıyor, tüm dişlerini göstererek gülümsüyor, "Ben size Kevin halleder demiştim." diyor ve ekliyor "Kevin ne kadar daha elektrik hattını kapalı tutabilir bilmiyorum. Biran önce sığınaklara gidelim." dedikten sonra aşağı kata doğru koşmaya başlıyor. Antoine'la bende arkasından koşuyoruz.

   Nihayet karanlıkta bir yerimizi kırmadan -5. kata inmiştik. -5. katta indiğimizde koridorun karşı tarafında, karanlığın ortasında bir el feneri ışığı sağa-sola, yukarı-aşağı haraketler yapıyor.
Antoine nefes nefese kalmış fakat yinede neşeli sesiyle "Başak!" diye bağırıyor.
Başak'ta karşılık veriyor "Hadi millet acele edin!"
Koşmaya devam ederek içeri giriyoruz. Başak "İçerdeler!" diye bağırıyor ve eliyle duvara doğru 4 parmağını kapatıp baş parmağını kaldırarak herşeyin yolunda olduğunu işaret ediyor. Birkaç saniye sonra elektrik geliyor ve robotik ses kaldığı yerden saymaya devam ediyor "2,1". Pencerelere kapanan özel alaşımın çok daha kalını duvarın her iki tarafından sığınağın girişini kapatıyor.
Başak Alice'e sarıldıktan sonra dağınık bir şekilde topladığı açık kahve tonlarındaki saçını açarak savuruyor, normalde hafif esmer olan yüzü heyecandan bembeyaz olmuştu. Ela rengi gözleri ise hala ışıl ışıl parlayarak bakıyor. Başak Antoine'a sarılırken Alice elimdeki el fenerini alıyor ve karşıda duran dolaplardan birine koyuyor.
Başak yanıma geliyor ve kısa bir sarılmadan sonra "Bizi çok korkuttun, dün gece doktor iyi olduğunu söyledi ama şimdi nasılsın?" cevap vermeme fırsat vermeden kulağıma doğru "Alice'i zor sakinleştirdik seni baygın görünce çok ağladı." diyerek sırıtıyor ve kısa bir sessizlikten sonra ben cevap vermeyince tekrar soruyor "Nasılsın?"
"İyiyim merak etme ama su içersem daha iyi olucam." diye cevap veriyorum ve ekliyorum "Kevin nerede, Yuri onunla mı, sığınakta neden bizden başka kimse yok?" sesimi biraz yükselterek "Ve artık lütfen dün neler olduğunu birileri anlatsın." diyorum.
Başak sesimi yükseltmeme şaşırarak garip bir şekilde yüzüme bakıyor.
Alice yanıma gelerek "Sakin ol Umut" eliyle arkamda sıralanmış ranzaları göstererek "Geçte şöyle otur, sorularının hepsinin cevabını alıcaksın. Önce biraz soluklan." dedikten sonra Antoine'ın yanına gidiyor. Bana en yakın ranzanın alt yatağına oturuyorum. O sırada Başak elinde bir matarayla yanıma gelip oturuyor ve matarayı bana uzatıyor. Mataradaki suyu hızlı bir şekilde içip Başak'a teşekkür ediyorum ve yüzüne bakıp "Az önce için kusura bakma lütfen kafam hala karmakarışık." diyorum.
Başak gülümseyerek bana bakıp "Önemli değil, Antoine sana su getirmeye gittiğimde anlattı. Zor uyandırmış seni" diyor.
Karşıda duran Antoine'a bakıyorum, bu seferde Alice'e birşeyler anlatıyor. Alice onlara baktığımı görünce bana bakarak gülümsüyor ve Antoine'la birlikte yanımıza geliyorlar. Alice elimden tutarak oturduğum yerden beni kaldırıyor "Sorularının cevaplarını alma zamanı." diyerek Başak'a bakıyor ve "Hadi gidelim" diyor.
Başak'la Alice önden Antoine'la ben ise arkalarından gidiyoruz. Antoine'a dönerek "Nereye gidiyoruz biliyor musun?" diye soruyorum.
Antoine kafasını sağa-sola doğru çevirerek bilmediğini ifade ediyor. Bir sürü ranzanın ve karşısında duran dolapların arasından geçiyoruz, sonunda karşımıza duvar çıkıyor.
Antoine kızlara alaycı bir tavırla "Kızlar gerçekten nereye gittiğimizi sizde bilmiyorsunuz değil mi?" diye soruyor.
Kızlar birbirine bakarak gülüyorlar ve Başak eliyle yeri işaret ediyor. Ne demek istediğini anlamadan yere bakmaya başlıyoruz.
Başak biraz daha bize bakıp güldükten sonra iki beton duvarın birleştiği yere doğru eğilirken tam o sırada oradan bir rögar kapağına benzer kare bir kapak açılıyor. Başak'ta dahil hepimizi aniden açılan kapak yüzünden irkiliyoruz. Biri kapaktan başını çıkararak bize bakıyor, loş ışıkta bize bakan kişinin siyahi biri olduğunu anlayınca rahatlıyorum. Bu Kevin'dı.
Kevin korktuğumuzu farkederek "Sakin olun millet, beni tanımadınız mı yoksa takımınızın beyni Kevin ben." diyerek kendini övüyor ve kapaktan aşağı duvara sabitlenmiş merdivenlerden iniyor. Bizde ardından sırayla aşağı iniyoruz. İnince karşımıza küçük bir koridor çıkıyor, koridorun sonunda ise yanında ekran olan bir kapı duruyor. Kevin'a bakıyorum, o kadar çok terlemiş ki kısacık siyah saçları bile terden parlıyor.
Benle Antoine'a bakarak "Sizi yeniden görebilmek güzel" diyor ve minik koridorun sonundaki kapıya doğru ilerliyor. Kapının yanında duran ekrana bir şifre giriyor ve kapı açılıyor.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 29, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Yeni DünyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin