Duyduğum siren sesleriyle gözlerimi yavaşça araladım.
"Neredeyim ben?". Oksijen maskesi yüzünden sesim boğuk çıkarken sadece nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum. Her yer bulanıktı.
"Şu anda ambulanstasınız. Bir kaza geçirdiniz. Birazdan hastanede oluruz."
Yanımdaki adamın açıklamasıyla aklıma geçirdiğimiz kaza geldi. Hatırladığım son şey İdil'in kanla kaplı yüzüydü.
"İdil, o iyi mi?"
"Arkadaşınızlada ilgileniyorlar merak etmeyin. Bunları düşünüpte kendinizi yormayın."
Bir süre sonra ambulansın kapısı açıldı ve sedyeyle birlikte yavaşça aşağı indirildim. Bedenim hissizleşmisti. Hiç birşey hissetmiyordum.
Koşarak yanımıza gelen doktorlar ambulans görevlisinden bilgi almak için ona bakıyorlardı.
"Asena Yaman. 17 yaşında. Lunaparkta korku trenine binmişler ve bir duvara çarpmışlar. Enkazın altında kalmış. Sol kolunda, iki bacağında ve kaburgalarında kırıklar olabilir.Boyun kemiği zedelenmiş. Akciğerleri çökmüş. Solunumu düzensiz. Nefes almakta zorlanıyor. Diğer değerler stabil. Kafa travması var. 10 dakika önce bilinci yerine geldi. "
"Tamam. Hadi arkadaşlar hemen acile alıyoruz hastayı."
Durumum baya kötüydü anlaşılan. Hareket edemiyordum. Boynumdaki boyunluğu yeni fark etmiştim ve evet nefes alamıyordum. Çok zorlanıyordum.
Doktorun sözleriyle sedye yeniden hareket etmeye başladı. Bir süre sonra durduğumuzda acile geldiğimizi anladım. Doktor bana doğru eğildi ve " Merhaba Asena ben Ayaz. Bundan sonra seninle ben ilgileneceğim. Birazdan akciğerlerine bir tüp takıcam. Canın çok acıyacak ama bu senin daha rahat nefes almanı sağlayacak. Sakın korkma."dedi gülümseyerek.
Şu anda olduğum durumda kim olsa korkardı. Birazdan akciğerlerim delinecek ve ben korkmayacağım öyle mi? Tabiki korkuyordum hemde deli gibi. Ama hiçbirşey yapamıyordum.
Korkum biraz daha artarken kendimi sakin olmaya zorluyordum. 'Sakin ol Asena. Sakin ol. Sadece sana yardım ediyor. Daha rahat nefes alacaksın. Sakin ol'. Oksijen maskesi nefes almama ne kadar yardımcı olsa bile çok zorlanıyordum.
"Hemen bir damar yolu açalım.1 ünitede kan hazırlayalım. Hasta çok kan kaybediyor." Sağ kolumda hissettiğim küçük acıyla doktorun dediğini yaptıklarını anladım.
"Göğüs tüpünü ve neşteri alabilir miyim?"
"Hemen hocam." Adam doktorun uzattığı eline neşteri verdiğinde canımın yanmasına kendimi hazırlamaya çalışıyordum.
Biraz sonra akciğerlerimin üstünde hissettiğim acıyla bütün hastanede yankılanan boğuk bir çığlık kaçtı ağzımdan.
"Şşş sakin ol. Bitti."
Vücudumda hissettiğim rahatlamayla derin bir nefes aldım. Artık eskisi gibi zorlanmıyordum.
"Beyninde hasar oluşmuş mu bakmak istiyorum. Hastayı tomografiye alalım. Ali sende ameliyathaneyi hazırla tomografiden sonra ameliyata alıcaz vakit kaybetmememiz gerekiyor. Hadi arkadaşlar hızlı oluyoruz."
Doktorun sözleriyle etraftaki asistanlar onu onayladılar ve sedye yeniden hareketlendi. Göz kapaklarım ağırlaşmaya başlarken kendimi daha fazla zorlamadan karanlığa bıraktım.
***
Bütün duvarları resimlerle kaplı bir odadaydım. Odanın duvarları taştan yapılmış gibi duruyordu. Grimsi rengi ve hafif çıkıntılı olmasından anlayabilirdiniz bunu. Aydınlatma için tavanın ortasına küçük bir ampul takılmıştı. Odanın bir köşesinde tek kişilik bir yatak vardı. İçerideki tek eşyanın bu olması ve resimlerin bulunduğu çerçevelerin tozlu olması bu odanın çok kullanılmadığı anlamına geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HESTİA KABİLESİ
PertualanganKaan ve Asena... 7 yıl önce kaybettikleri doğa kaşifi babalarının izinden giderek, asırlardır saklanan Hestia Kabilesi'nin gizemini çözebilecekler mi?