Heart old and testified
Tell me that I'm not crazy
Dağılmıştım. İçimde bir şeylerin toz tanesi kadar küçük parçalara ayrıldığını, ardından aldığım derin nefesi geri verdiğimde aynı toz tanelerinin her yere saçıldığını hissetmiştim. Masalara, yerlere, duvarlara... En çokta bu küçük parçalar Shawn'ın yüzüne çarpmıştı sanki. Fakat bir farklılık vardı. Bu durum beni ne kadar fazla dağıttıysa onu o kadar fazla güldürmüştü.
Bana söylediği cümleden sonra, yüzündeki tebessüm henüz silinmemişken, yerle yeksan olmak kelimesinin anlamını sorgulamaya başlamıştım. Çok geçmeden ise bu kelimenin bende şekil bulduğuna karar vermiştim. Ölmeyi dilemiş, dileğim kabul olmayınca kendimi öldürmek için bulabileceğim eşyayı bakışlarımla aramıştım. Aramalarıma cevap gelmemişti. Eşyaların da ruhum ve düşüncelerim gibi kayıplara karıştığını anlayınca işe dönmemiz gerekiyor moduyla dolu bedenimi, zorla hareket ettirerek terk ettiğim sandalyenin üzerine bırakmıştım.
Bayılma taklidi yapmayı düşündüm. Uyandığımda verdiği cevabın değişmeyeceğinden emin olduğum için bu ihtimali eledim. Eğer gerçekten zor durumda kalırsam, bayılıp bir daha uyanmamayı ya da her uyandığımda tekrar ve tekrar bayılmayı düşünebilirdim.
Kafamı tam arka tarafta bulunan, sorgu odasının arkasından birileri sorguyu dinleyebilsin diye bulunan cama vurmayı düşündüm. Yüksek ihtimalle arkadaki sesleri burayı iletmiyordu ve sağlamdı. Güzel yüzüme acıyarak bu ihtimali de rafa kaldırdım. Raftaki kitapların üzerime devrilmesini umursamadım.
Shawn'ı öldürmeyi deneyebilirdim. Emindim ki, beş dakika içinde ölen kişi ben olurdum. Birincisi parmaklarım kısaydı. Boğazında tuttuğum ellerimi arkadan birleştiremezdim. Birleştirsem bile boyumun ondan kısa olmasından kaynaklı olarak yorulur ve bırakırdım. Ayrıca karşımda gerçek bir polis vardı. Benim gibi sahte olanlardan, bir bok bilmeyenlerden değildi o. Tek hamleyle yerde olma ihtimalim yüksekti.
Artık ihtimallerim bile kalmamıştı ki, Tanrı bana acıdı. Bir ışık geldi ve düşüncelerimi aydınlattı. Evet, tam anlamıyla böyle olmuştu. Aydınlanma yaşamıştım. Ben polistim ve belimde bir silah vardı. Gerçek bir silah. Böyle sıktığında insan öldürenlerden ya da korkutmak için belinden çıkardığında gerçekten korkutanlardan olan bir silaha sahiptim.
Bir ihtimal daha vardı işte. Önce onu sonra kendimi öldürürdüm.
"Genelde normal insanlar önce nereden tanıdığımı falan sorarlar." Omuzlarımı dikleştirdim. Oturduğum yerin kaydığını hissediyordum, ayrıca bacaklarım titriyordu. Bunların hepsinin üç sebebi vardı. Birincisi korku, ikincisi yalan bulamama kaygısı, üçüncüsü ise aptallık. Bu kadar hızlı hareket etmenin getirdiği aptallık hissi baskın olandı.
"Ben normal bir insan değilim. " Kaşlarını anlık olarak çattığında eş zamanlı olarak dudaklarını yaladığını görmüştüm. Birkaç kere daha yutkundum. Kendimi zengin erkek avına çıkmış kadınlar gibi hissetmeme ramak kalmıştı. Sanki beni etkilemek için üstün bir çaba sarf ediyordu. Ya da ben ondan etkilenmek için bahane arıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Antitez |Shawn Mendes|
FanfictionSaat on iki çeyrekken ve ben, benden geçip onda kalmışken gözlerimle gözleri birkaç saniyeliğine de olsa buluştu. Önce karnımdan kasıklarıma doğru ince bir sızı yayıldı. Ardından göğüs kafesim kendi kendini imha etme yolunda ilerleyen kalbime bir to...