Etraftan binlerce insan askeri yağıyordu elf kalabalığının ortasına.
Kral Alon, karısına hemen içeriye girip saklanmasını ve presese gözkulak olmasını söyledi.
Kraliçe Flea:
"Lütfen, Alon sende bizimle gel!" dedi, bebeklerinin ağlama sesleriyle birlikte.
"Halkımın bana ihtiyacı var Flea! Siz içeri girin ben sizi bulacağım." dedi Kral Alon. Kraliçe ikna olmamış görünüyordu ama gözleri yaşlı bir şekilde birkaç elf muhafızıyla beraber şatonun içine girdi.
Halk, kralın gözleri önünde bir bir katlediliyordu.
"Muhafızlar saldırın!""Lütfen Flea sakin ol, bu saldırılar ilk defa başımıza gelmiyor, bir kaç saate geri püskürtürüz bu hainleri." dedi kulağa pekte sakin gelmeyen sesiyle Kraliçe'nin değerli dadısı Gulia.
"Hayır! Bu sefer çok fazlalar Gulia. Çiçeği ve prensesimi korumam gerekiyor!"
Kraliçe Flea, insan türünün ne için geldiğini çok iyi biliyordu. Bebeğini, Dadı Gulia'ya emanet etti ve çiçeğin bulunduğu şatoda ki gizli odaya doğru yola çıktı.
Upuzun koridorları, gizli mahzenleri geride bıraktı. Ve çiçeğin bulunduğu yere ulaştı.O sırada,
Birsürü insan, elfleri tek tek kılıçtan geçiriyordu. Elfler savunmasız anlarında yakalanmışlardı. Bugün mutlu günleriydi ve böyle bir şeyi beklemiyorlardı.
Bu insan ordusunun başı olan Ronald yüksek bir yere çıktı ve bağırarak:
"Tek bir şey istiyoruz! Bize onu verin ve daha fazla canınız yanmasın!"
Kral Alon çiçeğin ne kadar güçlü olduğunu biliyordu ve koparılması durumunda ne gibi büyük ve kötü sonuçlar doğuracağını da.
Bu yüzden şöyle söyledi:
"Çiçeği size verirsek bu Avalon'un felaketi olur!"
Umursamadı Komutan Ronald.
"Bunu siz istediğiniz!"Kraliçe Flea, saksıda bir fanusun içerisinde olan çiçeği nazikçe eline aldı ve fanusu çıkardı.
Çiçek büyüleyiciydi ve asırlar önce daha canlı türleri oluşmadan önce bu topraklarda büyümüştü. Eşi benzeri yoktu. Elfler buraya yerleştikten sonra bu çiçeği farketmişlerdi.
Tuhaf bir aurası vardı. Etrafında ki başka çiçekler ve otlar daha gür ve daha güzel görünüyor, diğer çiçekler mevsimi geçince ölürken, etrafındaki çiçekler ölmüyorlardı.
Elfler bunu farkedince çiçeği kökleri ve toprağıyla beraber zarar vermeden kendilerine daha yakın bir yere taşıdılar.
Çeşitli deneylerinden sonra, çiçeğin yapraklarını koparıp sıvı hale getirdiklerinde bir çeşit iksir oluştuğunu farkettiler. Çiçeğin yapraklarını koparmak çiçeğe zarar vermiyordu çünkü saniyeler içerisinde yeni yapraklar oluşuyordu.
İksiri test ettiler ve bir sonuca varamadıklarını zannettiler. Taa ki 50 yaşlarına geldiklerinde bile hala 30'larında gösterdiklerini farkedene kadar. Bunu bütün elfler denedi. Hep aynı sonucu verdi. İksir kanlarına karıştığı için çocuklarıda iksiri içmeseler bile aynı etkiyi gösteriyordu. Sonra çiçeği koruma altına aldılar ve şatonun gizli saklı bir yerine gizlediler.Komutan Ronald:
"Hepsinin işini bitirin ben Alonu halledeceğim" diye bağırdı ve koşarak Kral Alon'un yanına gitti.
"Sizi alçaklar! Sizin hiç mi merhametiniz yok, Bütün halkımı katlettiniz!" dedi Kral.
"Çiçeği bize verin yoksa soyunuzun sonunu getirim!"
Kral Alon gözlerinden alevler çıkarcasına bir hışımla kılıcını çekti ve Komutanın üzerine yürüdü!
Komutan, Kral'ın saldırısını engelledi ve kulağına yaklaşarak şöyle söyledi:
"Ne kadar da bencilsiniz, sizi iğrenç yaratıklar, senin işini bitirdikten sonra karını ve kızınında işini bitireceğim!"
"Seni pislik!" dedi Kral Alon.Söylediği son sözler bunlardı.
"Haydi askerlerim, artık şatonun içine hücmedebiliriz!" dedi.
Kraliçe Flea, çiçekle beraber dadı Gulia ve bebeğin olduğu odaya daldı.
Dadı Gulia:
"Flea, kral... kralımız..."
cümlesini bitiremeden şok içinde bayıldı.
Flea'nın radikal bir karar vermesi gerekiyordu.
Ya şatoda kalıp halkını korumalıydı, ya da prensesi alıp kaçmalıydı.Şatonun içerisinden insan askerlerinin sesleri geliyordu.
![](https://img.wattpad.com/cover/157307385-288-k191945.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ELF 1: Element Koruyucusu
FantasiaElfler, Avalon'un en zeki ve becerikli yaratıklarıydılar. Yaradılışları evrenin varoluşu kadar eskiydi. Bir yıkım oldu. Geriye sadece tek bir elf kaldı. 'Lumier' Geriye kalan son elf.