🖤 × 💚

216 32 17
                                    

ek bölüm.

"🔒"

saatin kaç olduğu hakkında hiçbir fikrim yok, gözlerim kapanmaya çalışıyor, zihnim onlara açılmalarını emrediyordu sanırım. cidden, saat kaç?

kaç saattir uyumuyorum ya da kaç gündür?

seninle uyumak istiyorum. kollarının arasına saklanıp, kendimi güvende hissederek uyumak istiyorum.

neredesin? en son konuşalı bir yılı geçti sanırım. artık saymıyorum. deli gibi özlüyorum, kabuslarla uyanıyorum.

ailem iyice korkmaya başladı, psikoloğa gidiyorum. yarın beşinci seansımız hatta. iki tane ilaç içiyorum her gün. birisi, duyduğum seslerin bitmesini sağlıyor, sakinleştiriyor beni. diğeri de hayal görmemi engelliyor.

kendimi resmi bir deli gibi hissediyorum.

mükemmel.

bir kız olsaydım beni sever miydin shin-chan?

bilemiyorum, sanırım evet. ama bir kız olsaydım bu zamana kadar sana böyle yakın da olamazdım..

hatırlıyor musun shin-chan?

sana hatırlamıyorum diyerek kaçındığım şeyi. deli gibi sarhoş olup seni öptüğümü. o zaman ne tepki vermiştin? görebilmek isterdim.

ertesi gün okula gelmemiştin. alttan alttan hatırlayıp hatırlamadığımı imâ etmiştin ve senin bu hâlini gördükçe içten içe kırılırken, sana olan bu yakınlığımı kaybetmemek için yalan söyledim.

hatırlıyorum tabii ki de.

bazen antrenmanlarda çok yorulurdun, eve giderken  durmamı söyler, banka otururdun. sana aptal aptal bakarken beni çağırırdın. koşarak gelirdim yanına. bu hâlime düz bir bakış atardın ama içten içe gülmek istediğinin farkındaydım.

bir keresinde, otobüsle dönerken omzumda uyuyakalmıştın. sonra bu bir alışkanlık oldu. yorulduğunda omzuma yatıp uykuya dalıyordun. uyuyamamıştın bir keresinde, nefeslerin fazla hızlıydı ve bunun sebebinin kendim olmasına dair dualarım sona ermek bilmiyordu.

saçlarını okşadım shin-chan.

itiraz etmek istedin, sonra uykun geldi. şaşkındım, saçınla oynadığımda mayışman kadar tatlı bir şey yok bildiğim.

yumuşacık saçlarınının donattığı kafanı incitmekten korkar gibi omzuma yumuşakça koyuyordun, gözlerini kapatıp ellerini göğsünde kavuşturuyordun. uyuyamadığında homurdanıyordun, omzuma yattığın elimi biraz kaldırıp saçlarına uzanıyordum. başın daha sonra boynumda omzum arasına düşüyordu.

yumuşacık saçlarının parmak uçlarımı gıdıklamasına bile âşığım.

bunu bir daha tadamamam ne kadar da yazık.

"🗝"

miyaji kiyoshi telaşlanmaya başlıyor. ısrarla zile basmaya devam ediyor, açan yok. ellerinin terlemeye başladığını fark ediyor. midesi bulanıyor.

korkuyor.

kapıyı yumrukluyor. "takao! takao!" bağırıyor. hâlâ yanıt yok. telefonunu çıkartıyor cebinden. aramayı başlatırken bir yandan da diğer kulağını kapıya gömüyor.

telefonun sesini içerden duyabiliyor. böylece içeride olduğunu anlıyor ki bu daha korkutucu.

en sonunda dayanamıyor. geri çekiliyor. derin bir nefes alıyor ve gözlerini kapatıyor. tüm gücünü topluyor.

ve kapıya sertçe bir tekme atıyor.

kapı sarsılıyor, açılıyor. açılmasının sebebi kırılması değil, kilitli olmaması. can hâliyle koşuşturuyor, takao'nun odasına. olsa olsa orada olacağını gayet iyi biliyor.

kapı ardına kadar açık.. gözleri çelik mavisi renklerle donatılmış odada geziyor. yerdeki siyah karmaşa anında dikkatini üzerine çekiyor.

zihni en kötü senaryolarla doluyor.

iki bilemedin üç adımda yanına ulaşıyor, yüzüstü düşmüş küçük bedeni sırtüstü çeviriyor. yanağına hafif tokatlar atıyor.

"takao! takao! kendine gel! takao!" sırtından destekleyip üst bedenini biraz daha havaya kaldırıyor, iyice eğilirken nefeslerini kontrol ediyor.

neredeyse yok.

bundan sonrası zamanla yarışa giriyor. kendine geldiğinde miyaji, takao'yu hastaneye yetiştirmiş bulunmakta. hızla içeri alınmış, durumu hakkında kendisine sorular soruluyor.

her şeyi teker teker anlatıyor.

bildiği tek şeyin, buluşmaya sözleştikleri hâlde siyah saçlı oğlanın gelmemesiyle korkması, takao'nun kullandığını bildiği birkaç ilaç.

aniden bir şey hatırlıyor.

odanın köşesine fırlatılmış bir beyaz kutu.

önündeki insanlara ittirerek koşmaya başlıyor.

lütfen! hayır! yapmadın! yapmazsın. yapmazsın, değil mi takao?

dakikalarca koştuktan sonra açık kapıdan içeri giriyor, panik hâlinde, nefes nefese kalmış. soluklanmaya fırsat vermiyor kendine.

odaya giriyor gözleriyle o kutuyu arıyor. bulduğu sırada aynı anda hem umut hem de dehşetle doluyor bedeni.

kutuyu eline alıyor.

kutu çok hafif.

kutunun içerisine bakıyor.

olması gereken dört beş hap, kutunun içerisinde yok.

intihar etmeye çalışmış.

"🔓"

adını bilmediğim bir hastanede gözlerimi açtım ve geçmişime dair hatırladığım yalnız iki şey vardı.

adım ve bir lakap..

Shin-chan diye bir lakap.

"💚"

usotsuki (liar)  ✦  midotaka ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin