İlk Croution

#5

" Okuldayken Andrew'u severdim, bana iyi davranırdı. Bana her şeyi anlatmamış olması çok kötü, ona güvenmiştim." dedim.

"İnsanlar değişebilir. Mesela Daniel Frown çok değişti, birkaç yıl öncesine kadar çok daha farklı bir insandı. Bizim gibilerle iyi anlaşırdı, yardım ederdi. O adama ne olduğunu hala anlayamıyorum." dedi Lexi.

"Ben onun ele geçirildiğini düşünüyorum." dedi Jacob. "Son yıllarda çok içe kapanık hale gelmişti, eminim ki o sırada bilmemesi gereken bir şey öğrendi ve onu ele geçirdiler."

"Croute tam olarak nedir? Andrew bana bir croution olduğumu söylemişti." dedim.

"Sen bir croution musun? Şimdi tüm parçalar yerine oturuyor, bir şeylerin yaklaştığını hissetmiştim. Andrew ve Chase'in seni apar topar kendi klanlarına götürmelerine şaşmamak gerek." dedi Mike.

"Klan mı? O da ne? Ayrıca croute ve croution olmak arasında ne fark var?" diye sordum.

"Geçmişte Croutionist eşit parçalara bölünmemişti, benim elime geçen taş seninkinden daha küçüktü, yani daha güçsüz. Benim gibi küçük taşlara sahip olanlara, küçük taşların bekçiliğini yapanlara Croute deniyor. Senin gibi daha büyük taşlara sahip olanlara da Croution. Klan konusuna gelince de, taşlar dünyaya yayıldığından beri bir sürü Croute ortaya çıktı, ancak hepsinin yetenekleri ve görüşleri farklıydı. Kimi gücünü kötülük, kimiyse iyilik, iyileştirme ve bunun gibi şeyler için kullandı. Fikir ayrılıkları sonucunda da klanlar oluştu. Bu klanlar arasında savaş çıkmaması içinse bir meclisimiz ve tüm klanların uyması gereken birtakım kurallar var. Örneğin; bir klana girdiğin zaman meclis tarafından geçerli sayılmayan bir nedenin olmadıkça o klandan ayrılamazsın ya da klandan kovulmadıkça. Ayrıca bir klana girdiğin zaman diğer klanlarlardan olan kişilerle romantik ilişki yaşayamaz, evlenemezsin. Çünkü bir klana katıldığın zaman otomatik olarak o klanın kurucusunun belirli güçlerini öğrenirsin ve evlenip çocuğun olduğu zaman bu çocuk çok güçlü, güçlü olduğu kadar da tehlikeli olur. Bizim klanımızın adı 'The Shadows', Andrew ve Chase'in ait olduğu klansa 'The Invincibles'. " dedi Lexi.

"Şimdi anlıyorum, eğer Andrew ve Chase'e kalsaydı kendim seçim yapamayacaktım. Hayatımı mahvedebilirlerdi." dedim. "Bu arada saat kaç? Çok uzun süredir yürüyoruz, hala varmadık mı?" diye sordum.

"Ah, komik olma biz şu anda yürümüyoruz ki, geleli epey oldu." dedi Lexi.

"Ne? Sen ne diyorsu-" derken bir baktım ki Lexi haklıydı. Yürümüyordum, havada süzülüyordum.

"Ne oluyor neden havadayız? Yere inmek istiyorum! Andrew ve Chase'le konuşmam gerekiyor!" dedim.

"Mike, hadi Ivy'i sahile kadar götür ve onu nazikçe yere bırakmayı unutma." dedi Lexi.

Mike, tamam anlamında başını salladı.

"Klan meselesini düşün Ivory, Andrew ve Chase'in senin için karar vermesine izin verme, yardıma ihtiyacın olursa orada olacağız." dedi Jacob.

"Nasıl yani orada olacaksınız?" derken kendimi deniz kenarında buldum.