1' kurtuluşuma engel

648 67 18
                                    

Burnuma gelen kokudan bir hastanede olduğumu tahmin etmiştim. Gözlerimi hafifçe aralamaya başladığımda görüş açımı sarı saçlar kapatmıştı. Karşımdaki kişinin ilk olarak saçları dikkatimi çekse de yüzüne indiğimde en az saçları kadar güzel bir yüzü olduğunu farkettim. Tabi bundan bana ne. Asıl sorun benim buraya nasıl geldiğimdi. Ölümün bana bu kadar yakın olmasına karşın onu başaramamış olmak hissettiğim acıları iki katına çıkarmıştı.

Beyaz duvarlarla kaplı, iki yatak ve iki dolap bulunan sade bir odadaydım, karşımdaki yatağın içindekini saymazsak. Odanın kapısı yavaşça aralandığında beyaz önlüklü, yaşı en fazla 27, doktor olduğu her halinden belli olan bir adam girdi.

"Ben Min Yoongi sizin doktorunuzum. Arkadaşınız Jungkook'un sizi hastaneye getirmesi sayesinde kurtuldunuz. Neden böyle bir şeye kalkıştığınız gibi şeyleri size sormayacağım ama bir psikologdan randevu almak sizin için iyi olur." Evet, nasıl kurtulduğum belli olmuştu. Jungkook. Cidden gelecek başka zaman mı bulamamıştı. Tam o duyguyu "ölümü" hissettiğim anda onun ortaya çıkışı, kurtuluşuma engel oluşu beni her ne kadar sinirlendirse de onun o minik kalbinin neler yaşadığını tahmin etmek zor değildi.

"Teşekkürler. Arkadaşımı görebilir miyim?"

"Dışarda sabırsızlıkla sizi bekliyor, eminim ki çıktığım anda içeri damlayacaktır." Adama küçük bir gülümseme yolladım ve yanımdaki yatağa baktım. Pür dikkat bizi izlediğini farkettiğimde bir yanım neden baktığını sorgulamak istese de diğer yanım ne kadar güzel olduğunu kafamda tartıyordu.

Doktorun dediği gibi oldu ve kapıyı kapatır kapatmaz içeriye pek sevgili(!) Jungkook'cuğumuz teşrif etmişlerdi. Koşarak bana sarılan bu küçük tavşana nasıl karşılık vermezdim? Jungkook benim hayatımdaki tek gerçek kişiydi. Onu çok üzeceğimi biliyordum. Ve öyle de olmuştu. O minik aklıyla neler kurmuştur kafasında kim bilir?

"Hyung, neden böyle bir şey yaptın?" Cevabını biliyordu. 15 yaşında bu bataklığa düşmüştüm. Babam saygı değer bir iş adamı olunca benimle ilgilenmesi çok zordu bu yüzden uzun bir süre ona farkettirmeden uyuştucu kullandım. Annemin ölümünden sonra her şey çok değişmişti. Beni hep seveceğini düşündüğüm babam beni terk etmiş ve üstüne yeni birisiyle evlenmişti. Haliyle ben ortalık çocuğu olmuştum. Evet, bunlar uyuşturucu kullanmam için büyük nedenler değil ama 15 yaşındaki bir çocuktan nasıl nedenler bekleyebilirsiniz ki?

"Jungkook bana cevabını bildiğin sorular sorma. Farkında değil misin acı çekiyorum, aynı zamanda sana da çektiriyorum sence de buna bir son vermenin zamanı gelmemiş miydi?" Gözleri dolmuştu, bana bakmamaya çalışsa da bunu anlayabiliyordum.

"Ben acı falan çekmiyorum, ben seninleyken mutluyum hyung. Biliyorsun bunu, sen kendi acılarını bastırabilmek için bana ömür boyu yetecek bir acı verecektin." Evet, bunu biliyordum. Fazla bencilce hareket ettim, karşımdaki insanın neler düşüneceği aklımın ucundan bile geçmedi.

"Jungkook özür dilerim. Bunları eve gidince konuşsak olmaz mı? Hem sen de dünden beri uyumamışsın belli, eve gidip biraz dinlen."

"Eve falan gitmiyorum ben. Burada kalacağım."

"Gidiyorsun. İstersen sonra yine gelirsin ama şu an gitmelisin, gözün kapandı kapanacak farkında değil misin sen?". O da bu halini fark ettiği için fazla itiraz edemedi, ki aksi takdirde yere düşüp bayılacaktı.

"Tamam ama akşam üstü yeniden geleceğim. Unutmadan seni seviyorum, hyung."

"Ben de seni Jungkook, ben de seni. Dikkat et giderken." Bana ufak bir gülümseyişle karşılık verdi. Yavaş adımlarla odadan çıkmaya başladığında birden arkasına dönüp bana sarıldı, beklenmedik bu hareketine ne yapacağımı şaşırmıştım. Ellerimi omzuna koyup sırtını sıvazlayarak karşılık verdim.

"Git hadi."

"Gidiyorum ama geleceğim." Bundan sonra odadan çıktı. Ve beni yanımdaki sarı saçlıyla baş başa bıraktı. Yaşadıklarımdan sonra iletişim kurma konusunda pek başarılı değildim. Sürekli karşı taraftan bir atak beklerdim. Ama nedensizce içimdeki bu çocukla konuşma isteğimi bastıramıyordum.
Neyse ki ben konuşmaya başlamadan istediğim hareketi gerçekleştirmişti.

"Selam."

"Selam." dediğimde dudak kıvrımları yukarı doğru kalkmıştı.

"Taehyung ben Kim Taehyung." dediğinde yüzüne daha net bir şekilde bakabilirmiştim. Pürüzsüz bir cildi, kahvrengi gözleriyle uyumlu esmer bir tene sahipti. Yakışıklıydı.

"Jimin ben Park Jimin." dediğimde gözlerinde memnun olmuş bir ifade vardı.


y/n: umarım beğenirsiniz, her gün bölüm atmaya çalışacağım VE CİDDEN ÇOK HEYECANLIYIM
unutmadan bana her konuda yardımcı olan erroriscor 'a çok teşekkürler :')

y/n: umarım beğenirsiniz, her gün bölüm atmaya çalışacağım VE CİDDEN ÇOK HEYECANLIYIM unutmadan bana her konuda yardımcı olan erroriscor 'a çok teşekkürler :')

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
F A L S U S   /vmin+yoonkook/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin