9' sadece sen sev

341 34 8
                                    

JIMIN

Hastaneden ayrıldığımızda Taehyung beni bilmediğim bir yere getirmişti. Böyle gizemli şeyler yapmayı çok seviyordu, eh bu durum benim de hoşuma gidiyordu. Benim yanımda olması, bana destek çıkması, istemediğim halde benimle ilgilenmesi... Ne bileyim bir insanın karşılıksız bunları yapması imkansız gibi geliyordu. Anlaşılan Taehyung şaşırtmayı seviyordu.

Etrafıma bakındığımda geçen seferki gibi bir manzarayla karşılaşmamıştım. Burası daha çok yeşilliklerle dolu, binbir çeşit çiçeğin olduğu bir bahçeydi. Burnuma gelen çiçek kokuları dudaklarımın hafifçe kıvrılmasına neden oluyordu. Gözlerimi yan tarafıma çevirdiğimde ise Taehyung'un -ki bu durum artık klasikleşmişti- gülümseyerek beni izlediğini gördüm.

"Neden böyle yapıyorsun?"

"Ne yapıyorum?" Ah hadi ama ne yaptığını çok iyi biliyordun.

"Neden bana öyle bakıyorsun, neden bana bakarken gülümsüyorsun ya da neden hiç gitmeyecekmiş gibi davranıyorsun?"

"Anlamıyor musun senin üzerine neden böyle titrediğimi? Neden hep yanına gelmek, seninle olmak istediğimi?"

"Acıyor musun bana? Bak böyle bir şey varsa eğer hemen buradan git."

Bunu dediğim an gözlerindeki siniri görseniz emin olun bu o kişi mi, tanıdığım Taehyung mu derdiniz?

Kısa bir bekleyişin ardından dudaklarımın üzerindeki ani baskıyla neye uğradığımı şaşırmış, öylece kalmıştım. Sanki zaman durmuştu, yaşamıyordum. Ölümle yaşam arasındaki duygu gibiydi onun dudaklarının benimkilere değmesi.

Belki üç saniyelik bir şeydi belki o kadar bile yoktu. Ama o an bana yıllar kadar uzun gelmişti, sanki bir kara deliğe sıkışmış ve oradan çıkamıyordum. Kalbim, ona söz geçiremiyordum. Baskı dudaklarımın üzerinden yok olduğunda her şey ağır çekimden alınıp eski haline dönmüştü. Bu neydi şimdi, öpüşmüş müydük biz şimdi? Ama sadece bir temastı bizimkisi.

"Ani hareketlerine bir anlam yüklemeli miyim? Yoksa her arkadaşına karşı bu kadar yakın mısındır?"

"Sana özel bu ani hareketler."

Gözlerindeki anlam veremediğim duygu karmaşıklığı, aklıyla kalbinin birbirlerine savaş açtığının habercisiydi. Bende de aynı duygular olduğundan fark etmem pek şaşılacak bir durum değildi.

"Eğer yapacağın hareketten emin değilsen yapma. Sonuçları pek tatmin edici olmuyor, anlarsın ya." Aslında söylemek istediğim şey bu değildi ama onun utanacağını görmek hoşuma gidecekti. Evet, tam şu anda yüzüne kırmızlıkların hücum etmesi gibi. Sevimliydi, fazla sevimliydi.

"Anlamamış gibi davranmayı tercih ederim." dedikten hemen sonra çiçeklerin içine koşmaya başlamıştı. Demek ki utanınca kaçıyordu, öğrendiğim iyi olmuştu.

Koşmaya başladığında ben de peşinden gitmiştim. Pembe güllerin arasına girdiğinde hayatımda gördüğüm en güzel manzara işte karşımdaydı. Fazla yakışmışlardı birbirlerine, tamamlayıcısı olmuştu onun.

"Benden kaçarak kurtulacağını sanıyorsan yanılıyorsun."

"Tam olarak öyle sanıyordum." dediği anda kolundan tutup kendime çevirmiştim. Sonuçta yarım kalan işi bitirmek lazımdı.

Ani bir cesaretle dudaklarıma en çok yakışan dudakların üstünde bulmuştum kendimi. Evet işte yeniden oluyordu. O duygu, zamanın durduğu hissiyatı, yeniden girmiştim o kara deliğe. Hafifçe dudaklarımı araladığımda sanki bunu bekliyormuş gibi sertçe öpmeye başlamıştı. Onun ritmine ayak uydururken kendimi hiç bu kadar iyi hissetmemiştim. Sanki teni tenime her değdiğinde vücudumda şimşekler çakıyordu. Ellerimi o yumuşak saçlarına daldırdığımda ise dışardan göründüğü gibi bir yünden farksız olduğunu farketmiştim. Sırtımdan hafifçe çekip beni kendine mümkünmüş gibi biraz daha yaklaştırdığında yemin ederim ki kalbim duracak gibiydi. Dudaklarımız yumuşakça birbirinden ayrılırken gözlerimi ona sabitlemiştim, o da bana.

F A L S U S   /vmin+yoonkook/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin