2' ufaklık

504 60 24
                                    

eklediğim şarkıyla okursanız sevirinirim : )

JIMIN

Yaklaşık 2 saattir Taehyung'la konuşuyorduk. Kendisi 23 yaşında daha yeni mezun olmuş bir öğretmen, burada olmasının sebebi ise apandisit patlaması. Çok fazla kendim hakkında bahsetmesem de yaşımdan, Jungkook'tan, üniversiteyi bitiremediğimden bahsetmiştim. Tezat karakterlerimiz vardı. O çok cana yakın, gülümsemesi yüzünden düşmeyen, arkadaşlarına ve işine önem veren, düşünceli bir insandı. Bense bencil, genellikle somurtan, yaşamaktan bile zevk almayan bir insanım. Her ne kadar zıt karakterlerde de olsak ona karşı bir çekim hissetmiştim. İster zıt kutupların çekimi olsun ister olmasın. Bu düşüncelerle hafif bir uykuya daldım.

Gözlerimi hafifçe açtığımda bir dejavu yaşadım, yine sarı saçlı bir Taehyung beni izliyordu. Çocukta anlamlandıramadığım bir gizem vardı.

"Günaydın mı demeliyim?"

"Sanırım." diye cevapladım sorusunu. İçimde her ne kadar onunla konuşmak isteyen bir yan olsa da yaşadıklarım kelimeleri boğazıma diziyordu.

"Neden bu hastanedesin, senin daha iyi bir yerde özel hastanede olman gerekmez mi? Sonuçta ünlü iş adamı Park Hwan'ın oğlusun."
Aslında bunun cevabı basitti.

"Babam ünlü bir iş adamı olduğundan oğlunun  intihar etmesini insanlara duyurmak istemeyecektir tabii ki. Buradan başka hastaneye nakil edilirsem bunun basına yansıması çok kısa bir süre alacaktır." Evet tam olarak böyleydi, benim babam kendi düzeni bozulmasın diye beni burada bırakabilecek bir insan.

"Aslında sana bunu sormak istemiyordum ama nasıl kendi canına kıymaya çalıştın? Bir insan ne yaşarsa yaşasın buna nasıl cesaret edebilir? Bu kadar mı hayattan umudun yoktu?" Sorduğu soru bir süre boşlukta takılı kalmamı sağlamıştı. Neden diye sorguladım, neden yaptım, neden sevmiyorum yaşamayı?

"Bir insanın içi ölmüşse fiziksel ölümün bir şey ifade edeceğini düşünmüyorum. Taehyung benim içim ölmüştü. Yaşarken ölenlerdenim ben."

"Peki ya Jimin, neden uyuşturucu kullandın? Bunu kendine yapmak zorunda mıydın?" Buna ne cevap verebilirdim ki, hem de daha birkaç saat önce tanıdığım birisine.

"Kim Taehyung bu kadar merak bugün için yeterli değil mi? Neden sana bunun cevabını vereyim hem de bu kadar ünlü birinin oğluyken?" Verdiğim cevabın sertliği yüzünün düşmesine sebep olmuştu. Neden bir insan yeni tanıdığı birinin hayatını bu kadar merak etsin ki. Ben insanlara bu kadar güvenemezken onun bana bu soruları sorması canımı sıkmıştı.

"Tamamdır Jimin. Bugünlük bu kadar yeter, anlaşılan pek konuşmayı seven birisi değilsin." Eh, en azından anlayışlıydı. Ufak bir gülümseme yollayıp sırtımı ona doğru döndüm, yaşadıklarımı henüz birine anlatacak kadar güçlü hissetmiyordum.

JUNGKOOK

7-8 saatlik bir uykumun ardından Jimin hyungun yanına gitmeye karar verdim. Onun bana ihtiyacı vardı, benim de ona. Küçüklükten beri onun peşine takılan küçük kardeşi gibiydim. Geçen gün yaşadıkları onun ne kadar kötü zamanlar geçirdiğinin kanıtıydı. Onu yalnız bırakmamalı elimden geldiğince hatta elimden geldiğinden fazlasıyla yanında olmalıydım.

Hastaneye girdiğimde ilk olarak doktoruyla konuşma kararı aldım. Yeni mezun olmuş bir doktordu, aramızda geçen birkaç diyalogdan sonra onun iyi bir insan olduğuna kanaat getirmiştim. Hem bana hem Jimin hyunga yardımcı olmuştu sonuçta.

Kapıyı tıklatıp içeri girerken sandalyesine oturmuş işleriyle uğraşan doktor beyi gördüm.
Beni görünce yüzüne bir gülümseyiş yerleşmişti.

"Hoş geldiniz." dün karmaşadan farkedemesem de yakışıklı bir yüzü, gülünce belli olan küçük dişleri vardı, sevimliydi, fazlasıyla.

"Hoş buldum. Park Jimin hakkında bilgi almak için gelmiştim." Başka ne için gelebilirdim ya, neyse.

"Arkadaşın ağır zamanlar atlatmış, hala atlatmaya devam ediyor. İnsanın kendini öldürecek gücü bulması, bu kadar hayattan bıkması bir şeylerin ters gittiğine işarettir. Bu yüzden yanında olan güveneceği birisine ihtiyacı var. Güven çok önemli. Sağlık durumuna gelirsek, şu anlık bir problem olduğunu söyleyemem. Zaten fazla kan kaybetmeden hastaneye getirilmişti. Kendine dikkat etmesi lazım. Hey dinliyor musun?" Evet, onu izlemeye dalmıştım. Çaktırmayalım heh neyse,

"Jungkook adım. Hey değil."

"Tanıştığıma memnun oldum, Jungkook." Ah cidden adamın çok çekici bir aurası vardı. Neyse, topla kendini Jungkook. Arkadaşın hakkında bilgi almaya geldin buraya.

"Ben de memnunum çok." Al işte saçmaladın? gülüyor mu o. Evet evet gülüyor. Komik mi ya, olmaz mı?

"Neye güldüğünüzü anlayamadım?"

"Bir şeyler düşünürken, yüz ifadelerinin girdiği şekle." Evet çok güzel böyle bir şeyi hiç bekleyemiyordum. Ne diyeceğim ben şimdi bu adama ya.

"Ne hale giriyormuş, siz benimle dalga mı geçiyorsunuz?"

"Hayır, hayır yanlış anladın. Sadece çok tatlı olduğundan, neyse neyse sadece dalga geçmiyordum." Tatlı dedi, bana dedi delirme Jungkook. Sakin olman lazım tam şu anda. Farkında olmadan tavşan dişlerimi gösterip sırıtmıştım ve şu an nedensizce birbirimize bakıp gülüyoruz.

"Yoongi Bey ben gideyim her şey için teşekkürler."

"Ne demek her zaman beklerim. Tanıştığımıza  mutlu oldum ufaklık." Anandır ufaklık.

y/n: arkadaşlar sanırım yoonkook bölümlerini biraz troll yazacağım çünkü vmin ciddi olacak

eğer bölümü beğenmezseniz lütfen yorumlarda belirtin, yorumlarınızı bekliyorum

size yoonkook

size yoonkook

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
F A L S U S   /vmin+yoonkook/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin