5.Bölüm

2.2K 243 10
                                    

#Akşam

Soo bol dizlerine kadar gelen, görenin babaannesine ait olduğunu sanacağı bir tişört ile balkonda oturuyordu.

Rüzgarın sert tokatları çıplak bacaklarına vurdukca küçük adamın suratında ki gülümseme de genişliyordu. Eğer bir kez daha dünyaya gelme şansı olsa kesinlikle rüzgar olmayı dilerdi. Çünkü o özgürdü. Hem de rüzgar sesini çok seviyordu Soo.

Bazen sevmediği derslerini ekip kendini kütüphaneye kilitlerdi. Kütüphanenin pencereleri bir hayli uzun ve geniş olduğu için rüzgarı harika bir şekilde hissedebilirdiniz.

Soo eline ilk denk gelen kitabı alır, pencereye en yakın masaya oturur ve okumaya başlardı.

Pencerenin aralığından içeri giren soğuk ve temiz hava insana herşeyi unutturabilir, stresli hayatınızdan sizi bir kaç saniye uzaklaştırabilirdi. Soo bu zaman dilimini fazlasıyla kıymetli ve eşsiz buluyordu. Haklıydı da. Bu huzuru her insan hissedemezdi..

Bacaklarında hissettiği yumuşak tüyler Meleğin geldiğine işaretti. Yere eğilip kedisini kucağına aldı ve başını okşamaya başladı.

"Tam bir aptalım değil mi Melek?"

Kedi onun karnına sürtünerek sevimli mırıltılar bırakıyordu. Bu genç adamın tebessüm etmesine sebep olmuştu.

"Aslında bana numara yapıyormuş Melek. Bana aşıkmış. Sadece benim duygularımı anlayabilmek için arkadaşca davranıyoruş."

Kedi dikleştirdiği kulaklarıyla sahibine baktı. Soo ise gecenin lacivert elbisesini giymesini izliyordu. Derin titrek bir nefes alarak gözlerini yumdu. İçi gerçekten Jongin'in dediği gibi acıyordu. Bu..bu korkunç bir duyguydu.

Tutmaya bile tenezzül etmediği göz yaşları bir bir yanaklarından dökülmeye başladı. Hıçkırıkları da eşlik edince daha kötü hissetmeye başladı Soo.

"Aşk.." ,fısıldadı zorlukla.

"Tahmin..ettiğimden..daha çok" ,mırıldandı gökyüzüne bakarak.

"Canını acıtıyormuş..insanın" ,ince bir iniltiyle sözlerini bitirdi.

İçi o kadar doluydu ki.. Dilinin ucuna geliyordu söylemek istedikleri, oysa sadece gülümsüyordu zayıf bir şekilde.

Soo böyle değildi. O güçlü adam neredeydi?

Soo asla ağlamazdı. Peki şimdi neden ağlıyordu? Şıp sevdi kişiliği nereden çıkmıştı?

Zarif ve ince parmaklarıyla göz pınarlarını sildi özenle. Varlığını unuttuğu kedisine baktı bir an. Masum kedi uyuyakalmıştı.

Soo akmaya hazır olan göz yaşlarını geri göndermek için kafasını yukarı kaldırdı ve rüzgarın yaşları kurutmasını bekledi.

Duygusallık ona yaramıyordu fakat yakışıyordu...

#Sabah

Bugün hava oldukca soğuktu. Bu yüzden Soo sabah evden çıkmadan önce annesinin zoruyla dolmalık bibere dönmüştü. Siyah beresi ile takım olan örgülü atkısı neredeyse ağzına girecekti. Siyah kabanı en azından onu şık gösteriyordu. Bu nedenden ötürü atkı eziyetine okula gidene kadar katlanabilirdi.

Soğuktan toz pembeye dönüşmüş ellerini ceplerine sokup yürümeye devam etti. Bu haliyle tıpkı Minion'lara benziyordu.

Bir süre sonra görüş alanına Jongin girdi. Küçük olan kalbinin ani atağıyla ürkmüştü. Bu garipti. İlk defa böyle.. aşk dolu duygular hissediyordu.

Jongin elinde salladığı anahtarlığı yere düşürünce geriye dönüp anahtarlığı almak için yere eğildi.

Soo ise sadece onu izliyordu. Kendisini fark etmesini istiyordu. Ona yine edepsizce şakalar yapıp sinirlerini bozmasını istiyordu. Küçük adam bir mazoşiste dönüşüyordu.

Jongin anahtarlığı alıp ayağa kalkınca karşısında siyahlar içinde parıldayan bir çift göz ile karşılaştı. Şuan ne kadar mükemmel göründüğünü ona söylemek istese de yapamazdı. Ona aşık olduğunu söylemişti. Soo kesin bir adilik yapıp onunla dalga geçebilirdi. Bunu göze alamazdı.

Zorlukla bakışlarını onun üzerinden çekti ve yürümeye devam etti.

"Benden kaçıyor musun Jongin?"

Soo onunla konuşacaktı.Buna ihtiyacı vardı.

"Kaçmıyorum Soo. Sadece okula gidiyorum, görmüyor musun?"

Soo cevap vermesini beklemediği için sesini duyunca afalladı ve sıcacık gülümsedi. Jongin bunu görmüş olsa çıldırırdı.

"Jongin beni bekle."

Koşarak esmer çocuğa yetişti ve yanında onunla yürümeye başladı. Jongin'in yanaklarına nüfuz eden sıcaklık akımıyla buz gibi hava da yanmaya başlamıştı.

Soo ise içten içe sonsuz bir mutluluk hissediyordu. Jongin'in yanında olursa sanki tüm dertleri yok olacak gibiydi. Jongin ne zaman onun her şeyi olmuştu böyle?

Sessizliği yarıp geçen Soo'nun güzel sesiydi.

"Beni seviyor musun Jongin?"

Esmer çocuk bir anlığına duraksadı. Ve bunu bir fırsata çeviren Soo hemen onun önüne geçerek yüz yüze geldi. Ağzını kapayan atkıyı çekiştirip suratının tamamını gün yüzüne çıkardı.

Jongin ise ne cevap vereceğini düsünüyordu. Soo ondan hoşlanmaya başlamıştı, evet. Ama aşık değildi. Kendisi gibi kör kütük bağlanmamıştı kendisine. Her gece onu düşünerek uykuya dalmıyordu mesela. Onun tenini hissetmeyi arzulamamıştı. Biliyordu Jongin. Soo'nun henüz hazır olmadığını çok iyi biliyordu.

Kafasını yavaşca kaldırıp karşısındakine baktı.

Yapmamayı diledi.

Bu hareketi yapmamalıydı.

Bebeğini ağlarken görmek, tüm vücudunu kızgın suya sokup çıkarmakla eş değerdi.

Hiç vakit kaybetmeden küçüğüne sarıldı.

Bu ikisi içinde aşırı dozda bir hediyeydi. Sonsuz olmayı dilediler. Birbirlerinin kokularını bu kadar yakından çekebilmek, kalplerinin atışlarını bu kadar net hissedebilmek..

Olağanüstüydü.

heaven// kaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin