2- K U R T A R I C I

54 27 12
                                    

Ölüm ile yaşam. Birbirine zıt iki basit kelime. Birçok anlam yüklü olan bu iki basit kelimenin arasında kalan bir kız. Ben Yasemin Karaca. Boşlukta çaresiz kalan ben ilk kez ne yapacağımı bilmiyordum.

Araya giren erkek sesine dönmek amaçlı kafamı hafif döndürmek istediğimde ise kolumdan hızla tutularak öne savruldum. Arkamdaki Rauf Karademir kafama dayadığı silahla beraber, bir kolunu boğazıma sararken istemsizce ellerimi onun kolunun üstüne koydum.

Ve ilk kez o gözlerle karşılaştım. Zifiri karanlıkta parlayan kehribar rengi gözlerini, benim yeşillerime dikerken tek yapabildiğim yutkunmak oldu. Karşımda gördüğüm adam bana oldukça tanıdık gelen bir simaydı. Üstünde jilet gibi duran siyah smokini ve hafif dağınık duran saçlarıyla oldukça yakışıklıydı. Elindeki bana doğrultmuş silahıyla ise oldukça korkutucu duruyordu.

"Erdinç Korhan. Seni burada görmek oldukça şaşırttı beni." dedi arkamdaki adam. Rauf Bey'in söylediği isimle kaşlarım çatıldı. Evet bu ismi duymuştum. Hatta tanımıştım. Ünlü iş adamı Erdinç Korhan. Faruk Korhan'ın tek oğlu. Korhan Holding'in sahibi ve başarılı bir iş adamıydı. Ekonomi sayfalarının bir numaraları iş adamı da denilebilir.

"Şaşırtmayı severim." dedi alay yüklü sesiyle. Oldukça ciddi ve sert duruyordu. Keskin yüz haklarıyla ise oldukça korkutucu. Gözüm arkaya kaydığında ise Rauf Bey'in adamlarının etkisiz hale getirildiğini gördüm. Onun adamlarının yerine, başka adamlar vardı. Büyük ihtimalle Erdinç Korhan'ın adamlarıydı.

"Hadi ama Rauf benden bu kadar korkuyor olamazsın değil mi?" dedi alayla Erdinç. Burada benden bahsettiğini anlamak güç değildi. Kendini korumak amaçlı beni feda ediyordu şuan Rauf Karademir. Erdinç denen adamın silahı bana doğru doğrultulmuş bir şekilde dursa bile beni en çok korkutan kafama dayanan silahtı. İki silah arasında kalmıştım.

"Duru nasıl Erdinç?" dedi alayla arkamdaki adam. Karşımdaki adamın yüz ifadesi değişirken elinin yumruk olduğunu gördüm.

"Nefesini keseceğim senin. Öyle bir anda değil. Yavaş yavaş öldüreceğim seni." diyerek tısladı. Bu tehdit bana edilmiş gibi gerildim. Gözlerinden alev fışkırıyordu resmen. Bu adam herkesin canını yakmıştı. Ama asla Nükhet'in canını yakmasına izin vermeyecektim.

"Bırak beni!" dedim sinirli bir o kadar sert çıkan sesimle. Kafamdaki metalin soğukluğu tenime işlerken, biraz daha kafama bastırdı.

"Sen kes sesini." dediğinde bu sefer alayla konuşan ben oldum.

"Ne çok düşman biriktirmişsin. Hepsi seni öldürmek istiyor." dedim onu sinir edip dikkatini dağıtmak adına. Şuan beni bu durumdan kurtaracak biri varsa o da Erdinç Korhan'dan başkası değildi. Ve eğer dikkatini dağıtırsam bir ihtimal onu boşlukta yakalayıp beni kurtarabilirdi.

"Sana sesini kes dedim!" diyerek her kelimesine baskı yaparken silahın namlusunu kafama bastırdı. Kafam hafiften sola doğru yatarken gözüm Erdinç'e kaydı. Bir şey düşünüyor gibi duruyordu. İnşallah o düşüncelerinin arasında benimde bu durumdan kurtulmam ile ilgili bir düşünce vardır.

"Acı veriyor değil mi? Kendi k-" sözümü onun bağıran sesi kesti.

"KES SESİNİ! ÖLDÜRÜRÜM LAN SENİ! ÖLDÜRÜRÜM!" diyerek bağırırken onu oldukça sinirlendirdiğimi anladım. Her an patlamaya hazır silah ve sinsice Erdinç'in arkasından yaklaşan adam. Gözlerim fal taşı gibi olurken hızla bağırdım.

"Arkanda!" diye bağırmamla beraber Erdinç hızla arkasını dönüp ateş ederken her şey bir anda oldu. Art arda patlayan silahlar, öne savrulan bedenim...

Dizlerimin üstüne düşerken hiçbir tepki veremiyordum adeta. Kitlenmiştim sanki. Biri silahını çekip bana nişan alsa beni vurabilirdi ve şuan öyle bir durumdaydım ki hareket edecek gücü kendimde bulamıyordum. Neden her yerde cansız bedenler vardı? Neden ayağımın dibine doğru kan süzülüyordu? Neydi bu ses? Ölümün acı sessizliği miydi? Yoksa yaşamın çığlığı mıydı? Peki niyeydi bu öfke ve kin? Ve neden cevapsızdı sorular?

V U R G U N Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin