"Annem... annem ile pazara alışverişe çıkmıştık. Ben çok küçüktüm. 5 yaşındaydım. Annem birkaç poşet yemeklik malzeme almıştı. Dönüş yolundaydık. Ben ilerde bi baloncu gördüm. Koşa koşa balona doğru ilerliyordum... Nazlı, sonra devam edelim mi?"
Sertçe yutkundum. Meraktan çatlıyordum.
"A-ateş... yanında olmak istiyorum. Lütfen..."
"İşte ben baloncuya koşarken annem de arkamdan geldi. Karşıdan karşıya geçme yeriydi. Ben geçtim annem de arkamdan gelirken... arabanın altında..."
"Tamam Ateş nolur devam etme."
"Annem benim yüzümden öldü. Annem benim yüzümden öldü. Annem benim yüzüm..."
"Ö-özür dilerim Ateş... B-ben bilmiyordum..."
dedim ve ona sımsıkı sarıldım. O yine benim kokumu içine çekiyor, hıçkıra hıçkıra çocuk gibi ağlıyordu. Çok... çok üzgündü
"O zamandan beri babam beni hiç affetmedi. Kardeşim hep yanımda oldu ama babam onu benden soğuttu..."
dedi ve tekrar ağlamaya başladı. Ben de onun derdine ortak oluyordum. Bu... bu çok önemliydi. Ona destek oluyordum.
"Sen de bana sırtını dönme, nolur! Annem gitti, babam beni affetmedi, nolur sen beni bırakma..."
dedi. Yine hıçkırarak ağlıyordu. Omzumdaydı... Yüzü nü ellerimin arasına aldım ve ona;
"Bir daha seni kimsenin üzmesine izin vermeyeceğim. Seni çok seviyorum..."
dedim ve ona tekrar sımsıkı sarıldım.
"B-ben de... ben de seni çok seviyorum. İyi ki varsın!"
dedi ve o da beni sıkıca sardı.
Bu gün birbirimizin dertlerine ortak olmuştuk. O gün zorla da oşsa nikah ttöreninde verdiğimiz sözü gerçekleştirme kararı almıştık. Bu sefer zorla feğil, isteyerek... İyi günde de kötü günde de birbirimizin yanında olacağız. Bu kötğ günümüzdü. Elbette iyi günümüz de olacaktı. Birbirimize vermiştik bu sözü.
**********
İkimiz de çocukluğumuzu yaşayamamıştık. Biz de bunun geç de olsa, o kadar güzel olamayacağını bilsek de lunaparka gitme kararı aldık.
"Hadi bakalım Kelebek! İnme vakti, geldik..."
dedi mutlulukla gülümseyerek. Ben ise heyecanla arabadan bir çocuk edasıyla gülerek indim. Sol elimi kavradı sağ eli ile. Ben de onunkini iyice sıktım.
Lunaparkın girişinden el ele girmiştik. Ben daha önce hiç binmediğim dönme dolaba binmek istedim. O da beni kırmadı ve bindik. Ben en üste çıktığımızda korkudan altıma edecek dereceye gelmiştim. Ateş'in kolları arasına girdim.
"Noldu? Korktun mu? Sen Kelebeksin, uçucaksın.. Korkma!"
diye beni cesaretlendirince ben de kendimi biraz saldım. Sonunsa inmiştik.
"Çarpışan araba?"
diye bana kedi gibi bakarak sordu. Bense büyük bir gülümseme ile olumlu anlamda kafamı salladım. Kolunu omzuma attı. Ben de onu. Belinden tutuyordum. Arabalara doğru ilerledik. Sıramız gelince arabaya atladık. Büyük bir mutlulukla birbirimize öarpıyırduk. Ben ona ne zaman vursam dilini küçük bir çocuk gibi dışarı çıkaradak ölmüş gibi yapıyordu. Şakası bile kötü olduğu için geri geri gidip bi anda ona vuruyordum. Bi daha bu taklidi yapmaması gerektiğini belirtiyordum ama o inatla yapıyordu. Her ne olursa olsun çok ama çok mutluyduk.
Çıkışta yorgunluktan bayılmış gibiydim. Hemen eve vardık zaten. Ben hemen üzerimi değiştirip, dişimi fırçalayıp yatağa girdim. O da aynılarını yapınca tam koltuğa yatacakken;
"Noldu?"
dedim. O;
"Yatıcam."
dedi masumca. Bir bebek gibiydi...
"Sabah birbirimizi bırakmayacağımıza söz vermiştik ama"
dedim kedi gibi.
"Rahatsız olur musun yanına gelsem?"
dedi. Bu düşünceli davranışları benim ne kadar iyi bir adama denk geldiğime şükrettiriyordu.
"Neden rahatsız olayım. Kocamsın sen benim. Gel."
dedim hafif bir tebessümle. O da biraz utanarak uanıma geldi ve yattı. O sırtüstü yatıyordu. Ben de onun omzuna yattım. Kokusunu içime çekiyordum. O da benimkini... Mutluyduk. Hem de çok...
Selam herkese tekrardan. Zehir'i yazmayı özlemişim. Artık mutlu olmaya ihtiyaçları vardı genç çiftimizin. Bu sefer sonunu güzel ve merak edilmeden bitirmek istedim. Umarım beğenmişsinizdir. Hepinizi öpüyorummm😗😗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEHİR
Acakİki gencin olumsuz bir nedenle yollarının kesişme öyküsüdür. Kanser bir kız ve ünlü bir hastane sahibi olan Vedat Acar'ın oğlu Ateş Acar'ın hikayesidir.