Claire tekrar uyandığında, diğer kapıların ardına bakmayı daha fazla erteleyemeyeceğini biliyordu. Banyoyu bulmalıydı. Yataktan dışarı adımını attığında gösterişli halı ayaklarını sardı. Yumuşak halıya rağmen vücudunun ağırlığı, bacaklarının acı içinde yanmasına neden oldu. Claire umutsuzca feryat ettiği dakikaları anımsadı.
İç sesi cevaplanmayan sorularla doluydu. Bunasıl oldu? Buraya nasıl geldim? Neden buradayım? Ve nasıl gidebilirim?
Üç kapının ikisi yatağa yakındı, diğeriyse oturma alanının oradaydı. Claire ağrıyan bedenini çarşafla örterek, yavaşça diğerlerinden ayrı olan kapıya gitti. Bu kapı özgürlüğe açılan yolundaki sağlam, büyük, ahşap bir engeldi. Hissettiği endişe, bedenini ele geçiriyordu. Soğuk, metal kapı kulpuna giden elleri titriyordu. Hareket ederse çarşafa sarılı halde mi kaçacaktı ? Tabii ki evet!
Ancak kapı kolu hareket etmeyince, heyecanı hızla hayal kırıklığına dönüştü. Engeli, boyun eğmez bir şekilde orada duruyordu. Bu sonucu beklemiş olmasına rağmen, hayal kırıklığı Claire’in vücudundaki ağrıyı yoğunlaştırdı. Arkasına dönüp hücresine göz attı. Diğer iki kapıdan biri umduğu yola açılıyor olabilirdi. İlk kapıyı açınca buranın, normal bir yatak odası genişliğindedolap olduğu ortaya çıktı. Gömme dolaplar, ayakkabı rafları ve askılardan giyinme odası olduğu anlaşılıyordu. Şaşırtıcı bir biçimde askılarla raflar doluydu. Kıyafetler Saks katalogundan çıkmış gibiydi; Claire’in tercih edeceği ya da edebileceği türden değillerdi. Onun tarzı daha çok Target ya da Vintage’dı. Bu kıyafetlerse zengin ve ünlü birine aitmiş gibiydi. O birisi kimdi acaba? Peki, Claire neden o kişinin odasında olduğunu ve bunların ona ait olduğunun söylendiğini hatırlıyordu?
Diğer kapıyı açınca beklediği yeri buldu. Bir keresinde televizyonda gördüğü tarzda büyük ve bembeyaz banyoya girdi. Soğuk fayansı çıplak ayak tabanlarında hissetti. Etrafı beyaz mermer, beyaz porselen, gümüş eşyalar ve camla çevriliydi. Yumuşak, mor havlular dışında içeride tek bir renk bile yoktu. Geniş bir jakuzi ile içinde her yönden çıkan büyük-küçük duş başlıkları olan, etrafı camla kaplı duş vardı.
Lavabo geniş, aydınlatmalı ayna ile taburesi olan tuvalet masasına bitişikti.
Dönüp aynadaki kişiye baktı. Yansımasını incelerken gördüğü görüntü karşısında dehşete kapıldı. Darmadağınık kahverengi saçlar, tanımadığı bir yüzü çevreliyordu. Dudaklarında neredeyse havlularla aynı renk morluklar vardı, sol şakağı kızarmış ve şişmişti. Çarşafı yavaşça yere bıraktı. Vücudunun her yerini kaplayan kırmızı ve mor yaralar, hissettiği acıların görsel birer kanıtı gibiydiler. Bu görüntü karşısında Claire’in gözyaşları yeniden akmaya başladı. Kesin bir kararlılıkla banyonun içindeki diğer kapı kolunu kavrayıp çevirerek tuvaleti buldu.
💌 10.08.2018