Merdivenlerden inerken birkaç kere takılıp düşecek gibi olsa bile toplanması çok sürmedi. Emre arkasından bir şeyler söyleyerek koşuyordu ama ulaşmasına imkanın olmadığı kadar hızlı koşuyordu Alya. İzini kaybettirmesi çok sürmedi. Yağmur kaldırımları delmek istercesine yağarken, gözyaşları yağmurla yarışır gibi dökülüyordu. Ellerini yüzüne götürdü, gözyaşlarını sildi. Yenileri geldi yerine, yeniden sildi. Tekrar ve tekrar.
Daha fazla takati kalmamıştı, bir binanın altına yığıldı ve bacaklarını cenin pozisyonuna getirdi. Ağlamayı kesmek istiyordu bir yanı ama buna engel olamıyordu. Düşünmemeye çalıştı ama ıslak gözlerinden bir türlü silinmiyordu sevdiği adamın başka birinin belinde olan eli.
Sevdiği adam, sevildiğini sandığı adam onu aldatmıştı. Başını kaldırdı. Gözlerini sildi ve çantasından telefonunu çıkardı. İçinde yurtdışı aramaları için ayarlanmış hat vardı. Ekrana baktı ve hızla galeriye girip teker teker bütün fotoğrafları sildi.
Yağmur durmuş ama yerini derin bir rüzgar almıştı. İçine işliyordu insanın ama içindeki acı, canını o kadar yakıyordu ki bunu bile umursamadı. Islanan kaldırımda yavaş adımlarla yürümeye başladı.
Her şeyi sandığı adam aslında hiçbir şeyi olamamıştı. Bu yüzden güçlü olmak zorundaydı. O güçlü biriydi. Dağılmanın ne yeri, ne zamanıydı.
Arkasında bir grup sarhoş adam görünce çantasına daha sıkı sarılıp adımlarını çok hızlandırdı. Kahkahalarla gülen grup onu çoktan farketmişti bile. Gruptan birinin hemen arkasında olduğunu farkedememişken boğazına bir çift kol dolandı. Kahkaha sesleri etrafını sardı. Leş gibi içki kokan bir çemberin içine aldılar onu. Sadece gülüyorlardı. İki adam kollarını sıkıca tuttu önce diğer biri gelip yüzündeki saçı geriye attı. İğrenççe gülen orta boylu adam, işaret parmağını Alya'nın yüzünde, dudaklarında, boynunda gezdirdi. Alya çıpınmaya, tekme atmaya çalışsa da pek etkisi olmadı. Ayakta zar zor duran adamlar Alyadan her halleriyle güçlülerdi.
Alya ne olacağını düşünmeden ağzında biriktirdiği tükürüğü adamın iğrenç suratına tükürdü. Adam elini kaldırıp tam Alyaya vuracaktı ki gözlerini delercesine parlayan far ışıkları bunu böldü.
Spor, siyah, lüks araba fren yaptı ve arabadan uzun boylu, geniş omuzlu, oldukça kaslı, uzun ama erkeksi saçlarıyla tahminen 25-26 yaşlarında yakışıklı genç bir adam indi. Diğer kapıdansa ona yüzce çok benzeyen ama 18-19 gösteren biri daha indi.
Ne olduğunu anlayamadan birbirine giren serserilere ve bu yabancılara bakakaldı Alya. Teker teker hepsini indirdiler. En fazla 15 dakikanın sonunda bütün hepsi yerdeydi. Onlarınsa burnu bile kanamamıştı.
Herkesin boşluğuna düşmüş bir kadına artık hangi el uzatılırsa uzatılsın yabancıdır. Alya ona uzanan ele baktı. Sonrada elin sahibine baktı başını kaldırarak. Yabancının dudağındaki gülümseme o kadar içtendi ki, Alya direnecek gücü kendinde bulamadı. Elini tuttu yabancının.
---------------------------------
Neden bu saray yavrusu evde olduğu o bile bilmiyordu, bu gece neler olmuştu böyle aklıda almıyordu. Kimse yoktu yanında. Ne sevdiği adam, ne ailesi. Tanımadığı bir evde, tanımadığı iki yabancının evinde tek başınaydı.
Hizmetçi hiçbir açıklama yapmadan küçük olan çocuğun telefonda anlattığı gibi bir oda hazırlamıştı. Alyayı kapıda karşılamışlar ve direk odaya almışlardı.
Küçük yabancı eve geldiklerinde gülümseyerek "yat, dinlen sadece." demişti. Oda itiraz etmeden odaya gitmişti. Kapısını kilitledikten sonra odayı inceledi birkaç dakika. Büyük iki kişilik bir yatak, büyük bir dolap, bir komidin, komidin üzerinde bir gece lambası, yatağın tam karşısında büyük bir boy aynası vardı. Ayrıca odanın içinde bir banyo ve mini bir buzdolabı bulunuyordu.
Tam bu eve göre diye düşündü içinden. Banyo da temiz havlular vardı. Her şey o kadar temiz ve beyaz gözüküyordu ki Alya hayran hayran baktı. Banyoya girip üstündeki her şeyi bir bir yere attı ve ılık suyun altına girdi.
Ilık suyun altında kaç dakika durdu bilmiyordu. Gözlerinin önüne durmadan her sahnesiyle bu gece geliyordu ve su bile onu rahatlatmıyordu.
Hava aydınlanmaya, güneş göz kırpmaya başlamıştı. Yatağa uzandığında üstünde havlusu vardı. Saatini kurdu ve ruhu kadar yenik düşmüş gözlerini kapadı. Çok geçmeden uykuya teslim olmuştu.
Alarmın sesiyle uyandığında gözlerini araladı. Bu yabancı oda, bu ev... Gözlerini tekrar yumdu. Bunların aptal bir rüyadan ibaret olmasını diledi. Ama gözlerini tekrar açtığında her şey yerli yerindeydi. Kendini aptal gibi hissetti. Aptal gibi hissetmesinin tek sebebi saat farkından kaynaklanmalıydı oysa ki dün gece yaşadıkları.. Doğruldu, aynaya baktı. Gözleri kızarmıştı. Kalktı ve aynaya yaklaştı. Gözlerinin altlarına dokundu. Sonra Emre'nin o ağlarken gözlerini silişini hatırladı. Tüyleri diken diken oldu. Güçlü olmak zorundaydı.
"Güçlü olmak zorundasın." dedi aynadaki solgun suretine.
Büyük bir çanta getirmemişti. İçinden siyah deri mini bir etek ve beyaz kısa kollu bir gömlek çıkardı. Kaptıcıyla gözerini kapatmaya çalıştı, hafifçe makyaj yaptı. Üstüne geçirdi teker teker çıkardıklarını. Küçük yeşil çantasını ve kırmızı topuklu ayakkabılarını yatağın yanına koydu. Odayı ve yatağı topladı. Çantasında duran not defterinden bir sayfa kopardı.
"Her şey için çok teşekkür ederim." yatağın üzerine bıraktı. Minik valizini, ayakkabıları ve çantasını eline aldı. Parmak uçlarında evden çıktı.
Arkasında bıraktığı eve baktı. Dün gece ki o yabancıyı hatırladı. Gülümseyişi.. Tekrar eve baktı ve gülümsedi. Bu ev onun ömrü boyunca hayalini kuracağı ama asla sahip olamayacağı o evlerdendi.
----------------------------------------
Toplantıya geciktiği söyleyen sekretere başını salladı ve toplantı salonunu sordu. Koşar adımlarla oraya yöneldi. Ve yüzüne gerçek görünmesini umarak bir gülümseme yerleştirdi.
Kapıyı açtı ve özür dilemek için ağzını açtı ki.. Karşısında duran adam, yabancıydı. Hiçbir yabancı, bu kadar tanıdık olamazdı. Bu bir şaka mıydı? Alya karşısında ona inci gibi parlayan dişleriyle gülen adama kitlendi.
Şaşkınlığını ve donukluğunu üstünden atan Alya, her şeyden habersiz yeni başlangıcına gülümsedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYAK İZLERİN
Romanzi rosa / ChickLit"Neden öyle bakıyorsun bana?" kuruyan dudakları o kadar güzeldi ki, düşünmemek istedi gerisini. "Nasıl bakıyorum?" dedi genç adam bakışlarını başka yöne çekmeye çalışarak. "Kaybolmuş gibi." dedi. Tekrar başını ona çevirdi. Uzunca yüzüne baktı, ay ış...