KÖRDÜĞÜM (Askıda)

1K 15 4
                                    

Susmak koyar bazen insana...

Söyleyemediklerin boğazında düğüm olduğunda, gözyaşların akamayıp kendi tuzunda kuruduğunda anlarsın...Belki küçük bir sezgi ya da onsekiz yıllık hayatımdan çıkardığım garip bir ders diyebilirsiniz. Ama bu felsefe şuan hayatımın tam da merkezine oturmuş, tüm soğukluğuyla rüzgarını üflüyor.

Boğazımdaki düğümler çözülmemeye and içmiş gibi konuşmama izin vermiyor. Tepki olarak verebildiğim tek şey kısa aralıklarla gelen kesik hıçkırıklar. Sol gözümden akan bir damla yaş ne kadar aciziyetimi belli etsede bunu kendime yediremiyorum. Ağlamak...Ağlamak bana göre değildi hiçbir zaman. Küçük bir çocuğun dizi kanadığında verdiği tepkidir ağlamak.

Yaraya tuz basarlar ya işte tam öyle acıyor içim. İçim diyorum çünkü acımın nerede olduğunu çözemiyorum..Kalbim, yüreğim, güvenim, duygularım? Bilmiyorum belki hepsi sızlıyordur. Belki kurmaya korktuğum hayallerimdir...Yada şakakları beyazlamış umutlarım...

İçli içli nefesler alırken zorla kapatıldığım odanın penceresinden dışarıyı izliyorum. Minik minik çiseleyen kar buğulanmış pencereden aşağı süzülürken bu çektiğim hayatın gerçekten kaderim mi olduğunu düşünüyorum.

Büyük bir çıkmazın içinde gibiyim. Çıkışı olmayan bir labirentte kurtuluş yolu arıyorum sanki...

Öyle bir yoldayım ki ne başı var ne de sonu. Sonunda ne olacağını bilmeden yürüyorum sadece. Ardıma bakmadan. Bakamadan.

Belki de nefes almamın tek sebebi hikayemin sonunu merak etmemdir...Alnıma yazılmış tükenişlerimin bir sonu gelipte sonsuz uçurumlardaki çiçeklere dokunabilecek miyim diye...

Belki o gün sözde abim olacak üvey abime karşılık vermeseydim şu an burada olmayacaktım. Ama bazen olur ya hani ; duyguların kin kokar, yıllarca içine attığın şeyler artık içine sığmaz ve taşarlar. Dilinden düşecek her kelime intikama boyanmıştır. İşte o gün bu duyguyu tüm gerçekliğiyle yaşamıştım.

Her gün olduğu gibi yine sarhoş gelmişti eve. Onunla yaşamak işkence gibiydi. Babam ölünce annemi, yaşça büyük olmasına rağmen onun babasıyla evlendirmişlerdi. Babası da pisliğin tekiydi. Zevk için hem annemi hem beni döverdi.

Ama sonra kendi pisliğinde boğuldu. Kumar borcunu ödemediği ayyaşın teki birgün onu öldürüp yol kenarına atmıştı. Onun ölümüyle biraz olsun rahatlasakta bu kez oğlu çıkmıştı. Babasının acısını bizden çıkarıyordu sanki. Annemi çok yıpratıyordu. Artık annemin bünyesi dayanamadı ve babasından birkaç yıl sonra da annemi kaybettim. Henüz onaltı yaşındaydım.

Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Hayat beni habersiz yaptığı sınavlarla olgunlaştırmıştı.

O sarhoşla aynı evde kalmaya mecburdum.

İki yıldır onunla yaşıyordum. Hiçbir zaman korumamıştı beni. Akşamları eve gelmezdi. Soğuk geceleri yalnız büyüttüğüm o kabuslarla dolu evde bana değer vermediğini bilsemde sabahlara kadar onu beklerdim.

O gün yine sabaha karşı eve gelmişti. Fazla içmişti. Ayakta durmaya mecali yoktu. Onu odasına taşımak için yanına gittiğimde kolumu sıkıca kavradı. Ateş saçan gözleriyle bana baktığında babasının benim yüzünden öldüğünü söylüyordu. Korkuyla ona bakarken yüzümde duyduğum keskin acıyla ağzımda ki kan tadını farkettim. Tenimden çıkan ses yankılanırken gözlerim yanmaya başlamıştı.

Ama ağlamayacaktım. Ben nelere dayanmıştım bir tokata ağlamak sadece benim yenilgimi gösterirdi. Yine başlamıştı işte. Artık attığı tokatlara alışmıştım. Gözlerime dolan bir damla yaşı elimin tersiyle sildim.

Asıl annem onlar yüzünden ölmüştü. Bunu hatırladıkça çıldıracak gibi oluyordum. Bir şey yapamamak beni delirtiyordu. Nefretim doruklardaydı. Kolumu kurtarıp onu ittirdim. Bağırmaya başladığımda yılların doluluğunu boşaltıyordum. Bütün kinimi kustuğumda bana bir tokat daha attı. Artık benden kurtulacağını söylüyordu. Sarhoşluğun etkisiyle böyle davrandığını düşünmüştüm. Hızla odama çıktım. Kapıyı çarpıp yatağıma oturduğumda

gözüme dolan yaşları serbest bıraktım, haykırırcasına ağlıyordum. Baharı bekleyen bir kar tanesi gibiydim. Ne kadar direnirsem direneyim asla baharı göremeyecektim. O gün gözyaşlarımla ıslattığım yastığımda öylece uyuyakaldım.

Sabah uyandığımda dışarıdan sesler geliyordu. Bir adam abim olacak sarhoşla konuşuyordu. Gözlerimi ovuşturup odamdan çıktığımda hiç tekin insanlara benzemeyen üç adam bana döndü. Abime baktım. Çenesiyle beni işaret edip:

''İşte bu.'' dedi.

Ortada duran kirli sakallı adam çenesini okşadı. Sinsi gülümsemesinden bir şeylerin yolunda gitmediği anlaşılıyordu. Yanıma gelip saçlarımı kokladı. Bedenim ürpertiyle titrediğinde bir iki adım gerileyerek adamdan uzaklaştım. Korku dolu gözlerle bakınırken, az önce uzaklaştığım adam sinsi gülümsemesiyle

''Güzeel..'' dedi.

Neler oluyordu anlamamıştım. Bu adamlar da kimdi?..

Devamı için oy ve yorumlara ihtiyacım olduğunu unutmayın.Teşekkürler. Görüşmek üzere...

 

KÖRDÜĞÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin