Bu adam gerçekten uzun boyluydu. Geniş omuzları ve kaslarıyla üstündeki tişörtü zorluyordu. Eminim onu ansızın gören biri ardına dönüp tekrar bakardı. Çok az gülümsüyordu ve bu ona çok yakışıyordu. Konuşkan değildi. Sert bir mizacı vardı. Bu özelliği onu gizemli bir kişiliğe bürüyordu. Cidden etkileyiciydi.
Salona geldiğimizde Poyrazın oturduğu üçlü koltuğun diğer kenarına oturdum. Kahvemden dumanlar çıkıyordu ve bu etrafa mis gibi kokular yayıyordu. Sıcak kahvemden bir yudum aldım.
Sonra bir gök gürlemesi duyuldu ve pencereye doğru baktık. Yağmur başlamıştı ve rüzgar ağaçları sallıyordu. Hava iyice soğumuştu. Şöminenin ateşi azalmıştı.
Poyraz salonun ortasındaki şömineye birkaç tane daha odun attı. Galiba ben odadayken yakmıştı.
Tekrar gelip yanıma oturduğunda kahvesinden bir yudum aldı. Oldukça düşünceli görünüyordu. Yine ne olmuştu acaba? Bu adam üzülmeyi haketmiyordu. Hafifçe boğazımı temizledim.
''Bir şey mi oldu?''
Başını iki yana salladı.
''Nerden çıktı bu?''
''Bilmem biraz düşünceli görünüyorsun.''
Kahvesinden bir yudum daha aldı ve bana döndü.
''Bir şey yok ufaklık.''
''Tamam.''
Bir süre sonra dayanamadım ve aklımı kurcalayıp duran soruyu sordum.
''Şey... Beni ordan kurtardın sana minnettarım. Ama bundan sonra ne olacak?''
Bir süre elinde tuttuğu kahveye baktı. Düşünüyordu.
''Bundan sonra ne olacak? Tam olarak bende bilmiyorum güzelim. Bir süre burada kalırız. Sonra sen yoluna ben yoluma..''
Sen yoluna ben yoluma...
Benim yolum tükenişlerle dolu genç adam...
''Peki.''
Elimdeki kahveden son yudumu aldım ve mutfağa götürmek için ayağa kalktım. Kalbimi bir korku almıştı. Ne yapacaktım ben? Nereye gidecektim? Ama o da haklıyıdı. Beni kurtarmıştı. Büyük bir iyilik yapmıştı. Beni bir ömür koruyamazdı ki...
Mutfağa gittim ve kahve kupasını yıkadım. Tekrar salona geldiğimde Poyraz aynı yerde oturuyordu. Odaya yöneldiğimde bana seslendi:
''Uyuyacak mısın?''
Ona döndüm ve başımı salladım.
''Peki. İyi geceler..''
''İyi geceler..''
Odaya girdim ve iki kişilik yatağın kenarına oturdum. Düpedüz aptaldım işte. Ne düşünüyordum ki Poyrazın beni hiç bırakmayacağını falan mı? Hayat yine yapacağını yapmıştı. Umutlarımı almıştı benden...
Yataktaki örtünün altına girdim ve cenin pozisyonu aldım. Gözlerim yanmaya başlamıştı. Genç adam beni bırakır bırakmaz ya abim olacak şerefsiz ya da pavyonun sahibi beni kesin bulacaklardı. Keşke annem hayatta olsaydı. Onun varlığını bilmek bile bana yeterdi.
Bunları düşünmemeliydim düşündükçe tükeniyordum çünkü. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi hafifçe kapattım...
...