Duyduğum gürültüyle korkuyla gözlerimi açtım ve yerimde doğruldum. Etraf karanlıktı. Başımı pencereye doğru çevirdim. Yağmur hızlanmıştı ve gök gürlüyordu. Bu ses beni her zaman ürkütüyordu. Pencereye sertçe çarpan damlalar korkumun iyice belirginleşmesine neden oluyordu...
Aslında korkmamın tek nedeni annemi böyle bir gecede kaybetmemden ötürüydü...
Sadece ben vardım yanında. Biliyordum annem gidecekti. Dönüşü olmayan sonsuz bir yolculuğa çıkacaktı. Çaresizliğin nirvanasını tatmıştım. Elimden gelen hiç bir şey yoktu.
Ve annemin dudaklarından dökülen iki kelime hayatımı yıkmıştı:
''Korkma annecim. ''
Annem bu durumda bile beni düşünüyordu. Bu nasıl bir vefaydı? Nasıl bir sevgiydi böyle?..
Ve gözlerini bir daha hiç açmamak üzere kapattı...
O gitmişti...
Gözlerim yanmaya başladığında gelen sesleri duymamak için ellerimle kulaklarımı kapattım.
İşittiğim her ses maziyi tüm acılarıyla önüme seriyordu. Gök gürültüsü odayı önce aydınlatıyor sonra karanlığa boğuyordu. Gözlerimi sıkıca kapattım. Korkmamalıydım. Artık yalnızdım hiçbir şeyden korkmamalıydım...
Nefeslerim sıklaşıp kesik hıçkırıklara dönüştüğünde gözlerimden sessizce akan şeffaf sıvı kuru dudaklarımı ıslatmaya yetmişti. Gözlerimi sımsıkı kapatmıştım. Ama bu lanet duygudan kurtulamamıştım.
Omzumda hissettiğim elle gözlerimi hafifçe araladım. Poyraz endişeli bir ifadeyle bana bakıyordu. Çok az bir sesle duyduğum kadarıyla
''Yaren iyi misin güzelim?'' diyordu.
Başımı iki yana salladım ve Poyraza sarıldım. Bu hareketim onu afallatsada o da bana sarıldı. Poyraz saçlarımı okşamaya başladığında hıçkırıklarım azalmıştı.
''Şşş..Tamam sakin ol.''
Poyraza daha sıkı sarıldım. Onu bırakmak istemiyordum. Şu sonunda ne olacağını bilmediğim karanlık dünyamda ışığı sadece onda görüyordum. Ona herkesten çok ihtiyacım vardı...
Gözyaşlarım omzunu ıslatmıştı. Yüzümü boynuna gömdüm. Bir teselliye ihtiyacım vardı.
''Tamam güzelim. Şimdi bana ne olduğunu anlatmak ister misin?''
Başımı iki yana salladım beni göremese de hissettiğini biliyordum.
''Peki.''