ONUN HİKAYESİ

642 37 12
                                    

-12YIL ÖNCE- (7 YAŞINDA İKEN)

Yazar

Hiroshi o sabah ne olacağından habersiz açtı güne gözlerini. Jinsei ilkokulunda ki son haftasına girmişti. Her zaman ki gibi geçen okulda, öğle arasına girmiş, arkadaşlarıyla beraber yemeğini yerken müdirenin onu çağırdı haberini almıştı. "Acaba bir şey mi yaptım?" diye endişeyle girdi müdirenin yanına. Fakat çağırma nedenini anladığında keşke okulda yaramazlık yapsaydım diye iç geçirdi...

Hiroshi

Müdirenin beni neden çağırdını merak ediyordum açıkçası, çünkü son günlerde hiç yaramazlık yapmamıştım. İçeri girdiğimde müdirenin yanında iki tane de polis bekliyordu ve yüzleri asıktı. "Otur Hiroshi." Etrafıma manasızca bakarak oturdum, suskunluğunu koruyan müdire bana acırcasına bakıyordu. "Efendim, bir sorun mu var?" diye sordum sonunda. Derin bir nefes aldıktan sonra konuştu "Hiroshi.. Annen.." Yutkundu ve devam edemedi. Arkamdan soğuk ve bir o kadar acımasız ses tonu devam etti"Annen araba kazasında öldü." Sarsılan bedenimle döndüm polise. Müdire ise sinirle kalktı "Siz nasıl polissiniz?! Aniden söylenecek şey mi bu?!" Polisin yüzü ise o kadar soğuktu ki bir umut kırıntısı bile yaşamadı içimde.  

İşte o gün hayatın anlamını kaybetmiştim, beni yaşamaya iten tek şey iki kız kardeşimdi. O zamanlar babam da yaşamımın nedeniydi, ta ki onunla tek kalmak zorunda kalınca...

-9 YAŞINDA İKEN-

Okuldaki durumumun pek iyi olduğu söylenemezdi. Bazı hocalar beni anlamaya çalışsa da çoğu "2 sene geçti, kabullen artık." diyerek beni anlamamakta direniyordu.

Bir cuma günü eve geldiğimde fazla sessizlik olduğunu fark ettim. Babam içeride gazetesini okurken yanına gittim. "Ablam ve kardeşim nerede?" Gazete okumaya devam ederek cevap verdi "Halan gelip onları aldı, pazar gününe kadar onda kalacaklar." Pek de umursamayarak odama gittim. Klasik bir çantayı yere bırakışın ardından, ruhsuz halimle dolabımda sakladığım resmi aldım. Yatağıma uzandım ve resmi öperek ağlamaya başladım "Anne.." Her geçen gün alışıyordu ruhum onun yokluğuna. Peki ama nasıl dolacaktı ki onun yeri? Dolduracak biri veya bir şey var mıydı gerçekten de?..

Islattığım yastığa sarıldım. Gözlerimi kapattım ve hayal ettim meleği. Ölümünün öncesindeki gün ona ağlayarak sarıldığım ânı hayal ettim en başta. Ama yetmiyordu işte, hayallerle ve sahte bir sarılmayla dolduramıyordum yerini. Onun sıcaklığı lazımdı bana, sıcaklığı ve kokusu... Annemin o eşsiz kokusunu duymalıydım burnumda. Derin bir nefes aldığımda akciğerlerim onun kokusuyla neşelenmeliydi... Ama o günden sonra bu hiç olmamıştı ve olmayacaktı da, biliyordum malesef.

Bunun hırsıyla akıttım göz yaşlarımı yatağa. Daha 9 yaşındaydım ben! O gitmemeli ve yanımda olmalıydı! Düştüğümde beni teselli etmeli, ağladığımda sarılmalıydı şu an! Bu haykırışların hepsi boşaydı ve bunun farkında olmaktan nefret ettim hep!

Ağlayarak attığım sinir ve enerjimin ardından uyuya kalmışım..

(DİKKAT! SİNİR KRİZİ UYARISI!)

Uyandığımda hava kararmıştı bile ama yanlış olan bir şey vardı. Üstümde büyük bir baskı vardı, hemde çok fazla baskı vardı. Arkamı dönmeye yeltendiğimde bunda başarılı olamadım ama bir uyarı sesi işittim "Fazla kıpraşma, 5 dakikaya işimiz bitecek.." Bu.. Bu ses... Babamdı!

Cümlenin ardından aletime dokunan büyük bir el hissettim, yay gibi gerilmenin ardından bu el hiç de istemediğim yönlere gitmeye başlamıştı. "D-DUR!" Ama dinlemedi ve devam etti. İtmeye çalıştım ama o kadar halsiz ve güçsüzdüm ki..

GİZLİ ÜYE (YAOI) TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin