Vote ve yorumlarınızı bekliyorum ♡
"Tamam."
Ozan suratında memnun olmuş bir ifade ile gülümsüyor. Hala benden uzaklaşmayınca ona kafamla 'geri çekil' işareti yapıyorum. Tam o sırada odaya kucağında bebeği olan bir kadın giriyor. Kadın bizi ilk gördüğünde şaşırıyor ama hemen sonra imalı bir şekilde gülüyor. Benim yüzüme o gülüşle ateş vururken Ozan benden uzaklaşıp kapıya ilerliyor. Ben de onun peşinden odadan çıkıp kapıyı kapatıyorum. Ozan adımlarını yavaşlatıp benim ona yetişmemi bekliyor. Yanımda yürürken kafasını benden yana çeviriyor. Bu hareketini hissedip ben de bakışlarımı ona yöneltiyorum. Ozan yüzümü inceleyip birden kahkaha atıyor. Ona kişilik bozukluğu varmış gibi hayretle bakıyorum.
"Utanınca kızarıyor musun sen?" Elim otomatikman yanağıma gidiyor. Yanağım fırın gibi yanıyor. Şu an yanağımda yumurta kırsalar yumurta pişer. O derece bir yangın var yüzümde. Utanınca ve heyecanlanınca kızardığımı biliyorum. Hem de öyle böyle değil. Pembelik olsa neyse. Yanaklarım kırmızıya bürünüyor.
"Evet. Ne var bunda bu kadar gülecek?"
Ozan gülüşünü durdurmak için dudaklarını birbirine bastırıyor.
"Bilmem. Duygularını içinde saklayamıyorsun. Bu işimi kolaylaştıracak." Yüzünde sinsi bir gülüş oluşuyor. Cevabımı beklemeden önümden hızlı hızlı ilerliyor.
"Ne işi? Hey! Kolaylaşacak olan ne?" İstifini bozmadan podyumda yürüyen bir manken edasıyla masaya doğru ilerliyor. Masaya geldiğimizde herkes ayağa kalkıyor ve evin yolunu tutuyoruz. Bu sefer hızlı davranıp Çağlar'ın arabasına biniyorum. Ozan'ın arabasına da Barış ve Buğra biniyor. İyi ki de bu arabaya binmişim. Çünkü espriler gırla gidiyor. Lise anılarımızdan bahsedip kahkahalarla gülüyoruz.
" Bakın ben ne anlatacağım. Lise sondayken bir sınıf WhatsApp grubu açmıştık. Grupta bir muhabbet dönüyor. O zamanlar sınıf öğretmenimiz inkılap dersimize de giriyor. Grupta, hocanın bize derste gösterdiği notların kimde olduğunu soruyorlar."
Yağmur bu olaya bizzat şahit olduğundan sonunu bildiği için benim anlatmamı beklemeden ağzını kapatıp gülmeye başlıyor.
"Ben de "Hacer'de" yazıyorum. Öğretmenimizin ismi Hacer. Şimdi sıra can alıcı noktada. Bir arkadaşım bana hemen özelden ses kaydı atıyor. 'Nisan, Hoca grupta. Sen ne yaptın?' diye. Ben bunu grup listesine defalarca bakmama rağmen kendime yediremiyorum. Ta ki Hoca gruba 'Merhaba Nisan. Ben Hacer.' yazana kadar."
Yağmurla Hazan lafımı bitirir bitirmez kahkahayı patlatırken Çağlar dikiz aynasından bana acıyan gözlerle bakıyor. Ve 1-2 saniye sonra kahkahaya boğuluyor.
"Oha çok kötü olmuş bu. Peki hayatına nasıl devam ettin bu olaydan sonra?"
"Vallahi ben de bilmiyorum Çağlar. Şans eseri yaşadım." Yağmur gülmeyi bırakıp "Sıra bende." deyince Hazanla birbirimize bakıp sırıtıyoruz.
"Ben komik bir anımı anlatmayacağım. Aklıma da gelmiyor zaten. Lise gerçekten hiç bitmesini istemediğim zamanlardı. Bol bol okuldan kaçıp doğruca masa hokeyi oynamaya giderdik. Ayrıca bu kaçma olaylarında okul idaresinden suç ortaklarımız da vardı."
Yağmur'un manevi anılar barındıran konuşması ile ona hüzünlü ama özlem dolu bir bakış atıyorum.
"Sevmediğimiz derslere girmeyip alt kattaki fotokopi odasında Muharrem abi ile muhabbet etmeye gidiyorduk. Bilgisayardan Nisan'la Ateş ve Su açıp oynuyorduk. Hadememiz adem abi var bir de. O da çok sıcakkanlı bir insan. Onun da az hakkı yok üzerimizde. Bir gün yine sınıftan çantamızı alıp Muharrem abinin odasına gittik. Ona 'okuldan kaçma mıza yardım et' adlı söyleşimizi sunarken o, elindeki torbadaki bozuk paraları verip bizi karşıdaki eczaneye parayı bütünletmeye gönderdi. Biz de bütünletip okulun kapısına geldik. Muharrem abi odasındaki çantalarımızı getirip 'Hadi yolunuz açık olsun.' deyip okuldan kaçmamızda yardımcı olmuştu." Yağmur lafını bitirdiğinde apartmanın önüne geldiğimizi fark ediyorum. Arabadan inip diğerleriyle vedalaştıktan sonra kızlarla eve giriyoruz. Yorgun olduğumuz için ve yarın okul günü olduğundan uyumak için odalarımıza dağılıyoruz. Pijamalarımı giyip aynanın karşısına geçiyorum. Saçımı çözmek için önüme aldığım sırada, saçımın ucuna bağladığım desenli kumaşın olmadığını görüyorum. Bir yerde düşürdüm herhalde deyip çok sevdiğim bir eşyamı kaybetmenin verdiği üzüntü ile birlikte yatağıma yatıp derin bir uyku çekiyorum.