Sabah gözlerimi karanlık bir odaya açıyorum. Bir an gece uyandığımı zannedip saate bakmak için telefonu elime alıyorum. Saatin 09:30 olduğunu görünce üzerimde olmayan pikeyi ayağımla tekmeledikten sonra perdeyi açmak için yataktan kalkıyorum. Perdeyi açmamla karşı apartmandaki pencerede Uyuz'u görmem bir oluyor. Uyuz bana göz kırpıp elindeki fincanı ağzına götürüyor. Aklıma gelen şeyle çalışma masamdan kağıt ve kalem alıp pencerenin önüne dönüyorum. Kağıda 'Penceremi mi dikizliyorsun?' yazdıktan sonra ona gösteriyorum. Gözlerini kısıp kağıda bir kaç saniye baktıktan sonra 32 diş sırıtıyor. Pencereden uzaklaşıp bir süre sonra elinde kağıt ve kalemle tekrar karşıma çıkıyor. Kağıda bir şeyler karalayıp bana gösteriyor.
"Başka bir manzaram yok."
Bu söylediğini başka yönlere çekecek o kadar çok kız tanıyorum ki. Ama beni saf sanıyorsan çok haklısın. Sadece bu seferlik kurnazlığım tuttu. Pencerelerin sadece binalara bakmasından bahsettiğini bildiğim için gereksiz havalara girmiyorum.
"Taşınmayı dene."
Sırıtarak elindeki kağıda bir şeyler yazıp bana doğru tutuyor.
"Sağol. Ben manzaramdan gayet memnunum."
Kağıda "O zaman iyi seyirler." yazıp ona gösterdikten sonra kalemle kağıdı havaya fırlatıp odamdan çıkıyorum. Yağmur'un odasına hışımla girip uyandırma işlemlerine girişiyorum.
"Yağmuur. Uyaaan." Anlamadığım bir şeyler mırıldanıp pikeyi kafasına kadar çekiyor.
"Yağmur çabuk kalk. Dün taşınan komşularımız geldi." Yağmur birden yataktan fırlayınca yerimden sıçrıyorum.
"O yeşil gözlü yarim de geldi mi?" Bir süre yeşil gözlü kişinin kim olduğunu düşündükten sonra hatırlıyorum. Barıştı ismi galiba.
"Barış mı? Evet içeride seni bekliyor." Yağmur jet hızında odadan çıkıp içeriye gidiyor. Ben de o sırada Hazan'ın odasına giriyorum. Tam omuzunu dürteceğim sırada içeriden Yağmur'un sesi yükseliyor.
"Nisaaan." Hazan, ben onu uyandırma fırsatı bulamadan gözlerini açıp yatakta doğruluyor.
"Bugün de alarmım tam vaktinde çaldı." Ben Hazan'a "Şüphen olmasın." deyip göz kırptığım sırada Yağmur odaya dalıyor. Hazan'a 'beni kurtar' bakışı atıp yatağın üstüne çıkıyorum. Hazan da yataktan inip yerde önüme geçip kollarını iki yana açıyor. Yağmur'un bana ulaşmasına engel oluyor.
"Nisan kaçma benden. Elinde sonunda bu sahne gerçekleşecek zaten."
Hazan'a "Tut şunu." diye bağırıp yataktan atladığım gibi odadan çıkıyorum. Oturma odasına geldiğimde Yağmur da peşimden geliyor. Yağmur koşarak bana doğru gelirken kahramanım Hazan, Yağmur'u bana ulaşamadan yakalıyor.
"Niye yalan söylüyorsun bana ya amacın ne? Ne kadar heyecan yaptım haberin var mı?"
Bir yandan Yağmur'u sakinleştirmek için yollar arıyorum.
"Yağmur bak iyi ki gerçekten gelmemişler. Ben senin böyle bir tepki vereceğini bilmiyordum. Uyandığın gibi bu halde çocukların karşısına çıksaydın rezil olacaktın. Ben sana tatbikat yaptım tatbikat."
Yağmur, Hazan'ın kollarında çırpınmayı bırakıp bana sinsi bir gülüş atıyor.
"Senin Ozan'a bakkalda yakalandığın gibi mi?"
Yağmur'un dediği şeyle gözümün önünce şimşekler çakıyor. Ağır ağır koltuktan iniyorum. Gözlerimi yumduktan sonra bir o kadar daha ağır gözlerimi açıyorum. Ona 'savaş mi istiyorsun' bakışı atıyorum.