Altıncı Bölüm : Yanımda olmana ihtiyacım var Sirius ...

542 36 6
                                    

Bu bölümü okurken sökülen ciğerlerden işletmemiz sorumlu değildir . İyi okumalar .

Evet .
Tüm sapıklığıyla ,
psikopatlığıyla ,
ruh hastası Edgar Allan Poe ,
karşımda duruyordu .
Asamı almıştı . Bir büyü yapmıştı ama ne olduğunu bilmiyorum , duvara yapışmıştım . Kıpırdayamıyordum . Ayrıca Dilkilit yapmıştı . Ağlamak istemiştim . Ama hayır , cesur ve güçlü bir kızdım . Ağlamayacaktım . Halimi fark etmiş olmalı ki manyakça sırıtışı büyüdü ve bana baktı .
- Şimdi benim olacaksın  güzelim .

Gözlerimden benden bağımsız yaşlar aktı . Yapacak hiçbir şeyim yoktu . Çözüm yoktu . Konuşamıyordum . Hareket edemiyordum . Hiçbir halt edemiyordum . Yardım beklemekten başka çarem yoktu . Ama olmadı . Herkes her zaman şanslı olmazdı .

************
Uyandığımda ihtiyaç odasındaydım . Yatakta yatıyordum . O şerefsiz p*ç ortalarda yoktu . Kan lekeleri vardı .
Büyük ihtimalle beni orada kullanmış , sonra bayıltıp getirip atmıştı . Kendimi aşırı berbat hissettim . Çok . Ağlamaya başladım . Hıçkıra hıçkıra ağladım . Bir süre sonra aç olduğumu fark ettim . Kahvaltı saatiydi . Üzerime cenaze günü gibi siyah giyindim . Gözyaşlarımı sildim ve sessizce büyük salona indim . Bizimkileri gördüm . Çok endişeli görünüyorlardı . İçimden hıçkırıp çığlık çığlığa ağlarken dışımdan tepki vermedim . Gözlerindeki yaşam parıltısı sönmüştü . Benim tüm vücudumda yaşam yoktu ya , neyse . Yanlarına gittiğimde bana bakıp endişelendiklerini söylediler . Basit cevaplarla geçiştirdim . İhtiyaç odasında kaldım dedim . Ama anlamışlardı bişey olduğunu . Sorduklarında cevap veremedim . Haritayı masaya bıraktım . Bir bardak su içtim ve doydum . Her zaman gülen , kahkahalar atan , herkesi neşelendiren , en az 10 adet Pankek yemeden doymayan ben . Bir bardak su ile doymuştum . Hiçbir şey demeden kalktım . Yüzlerine bakacak yüzüm yoktu . Ne diyecektim ? Dün sapığın biri bana tecavüz etti de siz bana takılmayın mı ? Berbat durumdaydım . Karanlık ormana girdim . İçerideki küçük gölün yanına gittim . Kenara oturdum ve ağlamaya başladım . Kimse kaldıramazdı böyle bir şeyi . Hıçkırıklarım ormanı inletiyordu . O sırada yanıma biri oturdu .
- Ne yapıyorsun burada ?
Kafamı kaldırdım ve beklediğim en son kişiyi gördüm .
Regulus Black .
- Sen ne yapıyorsan onu .
R : Biraz yalnız kalmak için gelmiştim . Neden ağlıyorsun Jones ?
- Kimseye söyleyemem Regulus .
Şaşırmıştı .
R : İlk defa bana beni daha tanımadan ismimle hitap eden bir Gryffindor görüyorum .
- Senin iyi biri olduğunu biliyorum Regulus . Slytherin olman birşey değiştirmez . Yada arkadaşlarının gazına gelip zorbalık yapman . Bu arada benim de bir adım var . İsabella Sue Jones .
R : Nereden biliyorsun benim iyi biri olduğumu Sue ?
- Seni senden iyi tanıyorum Reg . Ama neden , nasıl sorma . Cevap veremem . Sadece şunu söyliyeyim , sana aşık olduğum için peşinde sapık gibi gezmedim .
Şu hayatta en çok korktuğun şeylerden biri de yanlış anlaşılmaktı . Geçmişimde çok yaşamıştım çünkü . Gülümsedi .
R : Şimdilik konumuz bu değil . Neden ağlıyorsun Sue ?
Burnumu çektim ve ona baktım .
- Sana güvenebilir miyim Reg ? Bu benim için çok ....... hassas ve can yakan bir konu . Bu konu üzerinden bir şekilde tehdit etmezsin değil mi ?
R : Şerefim üzerine yemin ederim . Bana önyargı ile bakmayan ilk ve tek Gryffindor sensin . Sana zarar vermem . Anlatabilirsin .
Gülümsemeye çalıştım ama olmadı .
Olanları baştan sona anlattım . Anlatmaya ihtiyacım vardı . Regulus un boynundaki damarın fena halde attığını gördüm .
R : Şerefsiz o*ç ! Tecavüz etti ha ! Ben onu gebertirim! O Hiçbir insana isteği dışında dokunulamaz !
- Regulus sakin ol . Lütfen . Zaten berbat haldeyim , bari sen üzme beni .

Bu sözüm üzerine sakinleşti . Yanıma geldi . Ona sarıldım . Bunu beklemiyordu sanırım . Kalakaldı . Ama sonra o da bana sarıldı . Ağlamaya devam ettim . Hafifçe sakinleştiğimde yüzüne baktım .
- Regulus , bugün için sana minnettarım . İyi ki yanımdaydın . Senden bana söz vermeni istiyorum, gidip o Poe denen p*ç kurusunu lanetlemek , vurmak , zarar vermek , öldürmek yada başka kötü bişey yapmak yok . Ben ...... ben sanırım birkaç güne kadar Dumbledore ile konuşmuş olurum . Söz ver bana !
İç çekti .
R : Şimdilik söz . Ama unutma , şimdilik .
- Tekrar sağol Reg . Ben sana konuştum diye haber verene kadar ona bişey yapma .
R : Tamam . Artık dostuz , değil mi ?
- Elbette .
Son kez ona sarıldım ve şatoya gittim . Dersleri kaçırmıştım . Ama gram umrumda değildi . McGonagall ! Ona anlatabilirdim ! O şerefsizi okuldan attırabilirdi ! Çünkü eğer hala okul sınırları içinde olduğu sırada bizimkiler öğrenirse kıyamet kopardı . Koşarak odasına çıktım . Şansıma , dersi boştu . Kapıyı çalarak içeri girdim .
- Merhaba Profesör . Müsait miydiniz ?
M : Evet Mrs . Jones . Sabahtan beri derslere girmemişsiniz , sebebini öğrenebilir-
- Profesör lafınızı bölmek istemem ama sizinle kişisel bir şey konuşmalıyım ..... siz , ben ve profesör Dumbledore dan başka kimsenin bilmemesi gereken bir şey ..........

Şaşırmıştı .
M : Elbette . Oturun . Biraz kurabiye almaz mıydınız ?
- Sağolun Profesör ama hayır . Size başımdan geçen ve hayatım boyunca utanç kaynağım olacak bir olay anlatmam lazım benim .........

Anlattım . Şoka girmişti . Bana doğru olup olmadığını sordu . Bende ona anılarımı verdim . Sonra kendinden hiç beklenmeyecek bir şey yaptı .
Bana sarıldı .
Bende ona sarıldım .
Tekrar bana döndü :
M : Kendini tekrar iyi ve mutlu hissettiğin zamana kadar dinlen . Poe ile ilgili gerekli işlem yapılacak . Profesör Dumbledore ile de konuşacağım . Derslere gitmene gerek yok . Ruhsal olarak iyileş yeter . Ve unutmadan , kendine dikkat et Sue .

Gülümsedim .
- Tamam profesör .
Odasından çıktım . Sessizce ihtiyaç odasına gittim . Birkaç plak , gramafon, bir adet cam , şömine , aşırı kalın bir battaniye , bir de kanepe istedim . Battaniyeden sadece gözlerim ve burnum görünüyordu . Çok sıkı sarılmıştım . Plaklar çalıyordu . Ateş cızırdıyordu . Camdan dışarıyı izledim . O sırada ağlayarak uyuya kalmışım .

**********
Kalktığımda geç olmuştu bayağı . Akşamdı . Yemek yemek istemiyordum . Aslında burada kalabilirdim ama çok kötü anılarım vardı ve eminim ki uyuyamazdım burada . O yüzden kalktım ve aşırı dikkatle Gryffindor Kulesine gitmeye başladım . Neyse ki bu defa başıma bişey gelmeden ortak salona vardım . Ne kadar uyuduğumu saate bakınca anladım . Yatakhaneye çıktım . Bizimkiler ayaktaydı . Girer girmez bana sarılıp anlat dediler . Bende yok bişey diye direttim . En son pes ettiler ve istediğin zaman buradayız dediler . Teşekkür ettim . Tekrar uyku bastı . Normal miydi bilemem . Yatağıma girip muffliato büyüsünü yaptım . Kabus görüp bağırarak kalkarsam , sesimi duymasalar iyi olurdu .

**********
Ve tahminim doğru çıktı . Birkaç saat içerisinde uyandım . Kabus dün gece ile ilgiliydi . Çok korkmuştum . Aklıma bişey geldi ama .........
İşte o geldiği an , deli cesaretim devreye girdi .
Sessizce çıktım . Yavaşça erkekler yatakhanesine girdim . Gerçekten , dünden sonra şans benim de hayatta olduğumu fark etmişti sanırım . Hepsi uyuyordu . Onun dışında .
Sirius Black .
Beni görünce şaşırdı . Ama yanaklarıma bakınca ağladığımı fark etti . Dediğim gibi , ağladığımda çillerim çıkıyordu . Yatağında oturuyordu . Hafifçe doğruldu .
- Gelebilir miyim yanına ?
Kendimi korkmuş küçük bir kız gibi hissettim . Göğsüne yatmak , bana sarılıp saçlarımı okşamasını istiyordum Buna ihtiyacım vardı .
- Elbette . Gelebilirsin tabii .
Sessizce yanına gittim . Yatağına oturdum . Başımı kucağına gömdüm . İçimde fırtınalar vardı ve sanki bu dışımdaymış gibi hissediyordum . Üşüdüm . Pijamam kalındı , buna rağmen . Vücudumu yorganın altına soktum . Dizlerimi göğüslerime çektim ( biliyorsunuzdur belki cenin pozisyonu dedikleri hale geçtim ) ve başımı iyice karnına soktum . Yavaşça başımı okşuyordu . Sonra hafifçe kıpırdandı .
Bu sayede geri çekildim . O da yorganın altına girdi . Uzundu benden . Sarıldı bana ama o an çok irkildim . Ay ışığı sayesinde yüzümdeki korkuyu görmüştü . Bana baktı . Bir şey diyemedim . Direk göğsüne kuruldum . Kokusunu içime çektim . Başımı okşuyordu . Bir anda fısıldadı :
- Sana kim zarar verdi böyle ?
Etrafa hemen muffliato büyüsünü yaptım . Tam zamanında . Ağlamaya başladım .
- Söyleyemem .
- Yoksa Regulus mu ?
- Ne ?! Hayır ! O sadece yardım etmişti bana , nereden çıktı şimdi ?
- Bugün karanlık ormanda beraberdiniz . Bir şey yapmadı , aksine yardım etti . İlginç . Bize gelmedin ama ona gittin , öyle mi ?
Haklıydı . Gerçeği söyleyecektim .
- Yüzüm yoktu . Yüzünüze bakmaya yüzüm yoktu .
- Neden ? Dün gece başına ne geldi ?
- S-sen ne-nereden anladın-
- Bir , seni tanıyorum . İki , anlamamak için salak olmak lazım . Anlat hadi .
- Sirius , şimdi değil . Anlatacağım , söz, ama şimdi değil . Dumbledore gerekli işlemi yapacak , ondan sonra .
- Yani iş Dumbledore a kadar çıktı ama bizim haberimiz yok . Harika . Sen bilirsin .
Arkasını döndü . Ona bakıp fısıldadım :
- Sana ihtiyacım var Sirius . Yanımda olmana , sana sarılmaya ihtiyacım var .
O gece Sirius Black'in göğsünde uyuya kalmıştım . Ve sabaha kadar kabus görmedim .

Selam gençlik . Aslında böyle bir şey yazmayı düşünmemiştim ama azıcık acıdan zarar gelmez dedim. Gerçi yazarken kalbim ağrıdı ya , neys . Baya üzücü bir olay geldi biricik Bell'in başına . Regulus için hiç laf etmeyeceğim , sürprizi bozmak istemiyorum .
Hepinize sihirli günlerrr !

Bölüm 1232 kelime .

İnfinite Brotherhood - Çapulcular { DÜZENLENİYOR } Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin