Kahretsin. Kahretsin. Kahretsin.
Nereye gittiğimi bilmeden koşuyordum ve nefesim ağzımdan küçük beyaz bulutlar halinde çıkıyordu.
Koşmasam da olurdu, lunapark geride kalmıştı. Ama içimdeki büyüyen pişmanlık ve geri dönme korkusuyla...
Koşmam gerekiyordu.
Dudaklarımdaki yanma ve soğuk hava zihnimi açan bir etki yaratıyordu ancak midemdeki o acı his hala duruyordu ve bunun içtiğim alkolle hiç ilgisi yoktu.
Yüzümü göğsüne gömdüğümde utanmıştım.
Hem de çok.
Elleriyle çenemi kavrayıp ona bakmamı sağladığında onunda gülümsemesinin hala yüzünde olduğunu gördüm.
Bütün gün hiç yorulmadan gülümsemişti...
Telefonunu arka cebinden çıkarıp ellerime bıraktığında ondan biraz uzaklaştım. "Numaranı yazar mısın?"
Numaramı yazar mıydım?
Tanrım, evet.Şifresini sorarken sırıtıyordum.
"1993."
"Hım bir anlamı var mı?"
Kıkırdadı. "Doğum yılım Valerie."
Evet belki kafam iyiydi ama bunu kabullenecek kadar değil.
Gülümsemem suratımda donarken, ellerim titremeye başlamıştı. Algılama yetimi kaybetmiş gibiydim. Elini omzumda hissettiğimde irkildim ve geriye bir adım attım.
"Sorun ne? İyi misin?"
Bir kaç kez kekeledim. "Lavaboya girmem gerek." derken telefonunu eline tutuşturdum ve hızlıca yanından ayrıldım.
Gözlerime yaşlar dolarken, sinirden ağlamak üzereydim.
Benden sekiz yaş büyük biriyle... Yirmi beş yaşındaki bir adamla zaman geçirmiş ve... öpüşmüştüm.
Bu olmamalıydı.
Off, bu akşam tam anlamıyla sıçmıştım.
.
Yaklaşık 1 saat sonra eve vardığımda, annemin sesi duymak istediğim son şey olmasına rağmen ön kapı dışında eve girebileceğim bir yer yoktu.
Zili çalmak için elimi uzattığım sırada kapı aniden açıldı ve kolumdan tutulduğu gibi eve çekiştirildim.
"Valerie Carter! Bu soğukta ve bu saatte nereden geliyorsun?"
Gözlerimi kırpıştırarak kızarmış yüzüne baktım.
"Telefonunuda almamışsın, kafayı yemek üzereydim!"
Dudaklarım titrerken kendimi biraz daha sıktım.
"Baban arayıp seninle konuşmak istediğinde, erkenden uyuduğunu söylemek zorunda kaldım! Çünkü izinsiz ve haber vermeden evden çıktığını öğrense-"
Tutamadığım gözyaşlarım buz gibi olmuş yanaklarımdan akarken ona sarıldım.
Başımı göğsüne gömerken, aradığım hissi onda bulamıyordum.
Muhtemelen bu hissi bir daha Harry dışında kimsede bulamayacaktım.
Vücudum utançla titrerken annem ne yapacağını şaşırmış bir şekilde kaskatı kesilmişti.
"Valerie... tatlım?"
Ellerini omuzlarımda hissettiğimde ona biraz daha sıkı sarıldım.
"Anne... ben çok üzgünüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Little Darling | hs
Fanfiction❝Bizim için hiç umut yok. Ben size bunun çaresizliğini nasıl anlatayım Bay Styles?❞