eight

3K 230 80
                                    

"Bu ders sadece birbirimizi tanıyalım istiyorum."

Boğuk sesi sessiz sınıfta yankı yaparken herkes pür dikkat onu izliyordu. Dudakları yavaşça yukarı doğru kıvrılırken sonunda yüzünde hafif bir sırıtış belirmişti.

Adının yazılı olduğu tahtayı gösterdi. "İsmim Harold Edward. Ama bunu sadece annemden işitirim. Yakın çevrem genellikle bana Harry diye hitap ederler."

Bütün gece kulaklarımda yankılanan ismini duyduğumda bakışlarımı yere eğdim.

O sırada sınıfın ortasından başka bir kişinin sesi yükseldi. "Bay Harry..."

Harry onu durdurdu ve tahtada yazan soyadının altını çizdi.

"Bay Styles," diye düzeltti kız sırıtarak. "İlk seneniz mi?"

"Hayır yirmi iki yaşında mezun oldum ve ardından yüksek lisansımı yaptım. 1 sene mezun olduğum üniversitede öğretmenlik yaptıktan sonra şu an sizinle birlikteyim."

Herkes hep bir ağızdan konuşmaya başladığında gülerek yerine oturdu ve bakışlarını sınıfta gezdirdi.

Ve o kısacık gülüşü beni baştan aşağı eritmişti. Bedenim yavaşça gevşerken, bunu beklediğimi fark ettim.

Herkes onun ne kadar genç gösterdiğini tekrarlıyordu.

"Yirmi dört yaşında gibi durmuyorsunuz!"

Kafasını iki yana sallarken saçlarının dalgası gözlerini sıyırdı. "Zaten yirmi beş yaşındayım."

Sesler biraz daha yükselirken gözlerimi devirmemek için kendimi tuttum, sonra ilk öğrendiğim zaman geçirdiğim şaşkınlığı hatırladım ve derin bir nefes aldım.

O sırada aklımdan geçen sorulardan birini sordular.

"Bay Styles biraz uykusuz görünüyorsunuz. Gece heyecandan uyuyamadınız sanırım," derken kıkırdaşmalar duyuldu.

Harry'nin bakışları hafifçe donuklaşırken yutkunduğunu gördüm. "Aslında dün gece eve biraz geç girdim ve evet üç saatlik uykuyla durduğum için uykusuz göründüğümü tahmin edebiliyorum."

Omuzlarını silkti ve gülümsemeye çalışıp bana döndü.

İşte şu an saklamak istediği duygularını okuyabiliyordum. Gözlerinde gördüğüm hissi çok iyi bilirdim. Hüzün.

Ben eve girdiğimde saat on ikiydi.

Ben gittikten sonrada... orada kalmış olabilir miydi? Beni beklemiş miydi?

Bu düşünce karşısında midem kasılmıştı. Dün gece ben eve dönerken o hala ondan ayrıldığım yerdeydi. Belki de saatlerce beni aramıştı...

Avuçlarımı sinirle sıkarken kafamı iki yana salladım. Ne düşünüyordum ben böyle? Tabii ki beni aramamıştı.

"Ve erken uyanmak zorunda kaldım," diye devam etti. "Dün bir kaç sorunla karşılaştığımdan kütüphaneden almak istediğim kitapları alamamıştım. Saat sekizde halk kütüphanesinin önündeydim."

Sorun mu?

Gözlerinin hala üstümde olmasıyla daha fazla dayanamadım ve bakışlarımı sağ tarafımda oturan arkadaşıma çevirdim. Onun zaten beni incelediğini fark edince yutkundum. Niye bu kadar garip baktığına ise anlam veremedim.

"Aranızda dersimden hoşlanmayan veya zor bulan var mı?"

Masasından kalkıp sınıfta gezinmeye başlamasını Hannah'nın onu takip eden gözlerinden anladım.

Mavi gözlerine vuran yansıması yavaşça netleşirken tam arkamda olduğunu biliyordum.

Sırtım bir yay gibi gerilirken önüme döndüm ve sıramın ucuna oturmasını izledim.

Kollarını göğsünde kovuşturdu ve kafasını eğerek bize baktı.

Hannah saniyesinde cevapladı. "Yok efendim."

Bu sefer yeşilleri benim yeşillerime odaklandığında içimin ürpertisi dışımada yansıdı ve dudaklarım birbirine çarptı.

Konuşmak çok zordu. Bir sarhoşun peltek peltek konuşması gibi, ağzımdan her dökülen sözcük ezilerek çıkıyordu.

"Sayısalım daha iyi."

Yine alaycı bir tavırla koyu renkli kaşını kaldırdı. O kaştan nefret etmeye başlıyordum.

"Ama sözel sınıfındasın," diye diretti.

Gerçekten mi? Bilmiyordum(!)

Daha fazla soru sormasını istemediğim için kestirip atmaya çalıştım. "Çünkü burada olmam gerekiyor."

Güldü ve sınıfa döndü. "Aranızda dersimi sevmediği için ağlayacak kadar dibe batmış kişiler görmüyorum."

Gözlerim irileşirken sertçe ona baktım ve bana göz kırpmasını izledim.

My Little Darling | hsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin