"Saçmalamayın!" dedim sinir bozukluğu ile karışık gülerken. "Ne dediğinizin farkında mısınız? Ben hiçbir şeyi unutmadım. Unutsam anlardım!" Kulağa inandırıcı gelmediğinin farkındaydım.
Doktorun beni dinlediği bile yoktu. Boyuna sinir bozucu bir şekilde elindeki dosyada bir şeyler karalıyordu. Annem doktorun başında dikilip duruyordu. Yüzündeki telaşı silinmiş gibiydi. Hafıza kaybı yaşamama çok da üzülmüş gibi durmuyordu. Ki öyle bir kayıp yaşamadığımdan emindim. Böyle bir şeyin olması imkansızdı.
Doktorun hiçbir açıklama yapmadığı her saniyede endişem biraz daha artıyor. Telaşa kapılmaya başlıyordum.
"Biriniz bana burada ne olduğunu anlatabilir mi?" diye bağırdım en sonunda gücümün el verdiği kadar. Halam omzumu okşadı. Bu beni deli ediyordu.
Doktor elindeki dosyayı kapattıktan sonra, sanki üç yaşındaki bir çocukmuşum gibi bana gülümsedi ve "Her şeyi açıklayacağız tatlım. Ama emin olmak için ilk önce bazı testleri yapmamız şart."
Ve sonra bir dizi testten geçirildim. Filmler çekildi, kan testleri, MRI, abuk subuk taramalar yapıldı. Üstelik kimse ne olduğunu söylemiyordu! Sanki bir makineydim ve doktorların elinde bir o yana bir bu yana yollanıyordum. Delirmek üzereydim. Hepsinin kocaman bir şaka olmasını istiyordum.
Üstelik abimi hala görememiştim. Belki de şimdi kapının arkasından çıkıp hepsini onun düzenlediğini söyleyip beni sinir etmeye çalışacaktı. Farkında olmadan ağlamaya başlamıştım. Bunun nereden çıktığını bilmiyordum. Belki de sinir bozukluğundandı.
Akşam üstü olmuştu ve odada tek başıma birilerinin gelip artık beni bu oyundan çıkarmasını bekliyordum. Üstelik kollarıma bakmak istemiyordum. Beni korkutuyorlardı. Oda da kollarımla başbaşaydım.
Sonunda telaşla gözlediğim kapı açıldı ve uyandığımdan beri ilk kez gördüğüm babam içeri girdi. Üzerinde takım elbisesi vardı. İşlerinden anca zaman ayırıp buraya geldiği belliydi. Onu gördüğüme sevindiğimi söyleyemezdim. Ama nasıl olup da bana zaman ayırdığına şaşırmıştım.
Yanıma kadar geldi ve elindeki çikolata kutusunu başucumdaki komidine koydu. Babama sinir olabilirdim ama bir kutu Milka almayı akıl ettiği için en azından annemin önüne geçmişti. Abim ortaya çıkmadan hepsini bitirmeliyim diye düşündüm. Ama bu bile neşemi yerine getirmiyordu.
Babam daha tek kelime etmeden içeri doktor ve annem girdi. O anda babamın bariz bir şekilde gerildiğini fark ettim. Annemi görünce hemen kafasını başka yöne çevirdi. Annem de büyük bir hoşnutsuzluk içinde gözlerini devirdi. Ama şu an bunu düşünecek halde değildim. Doktorun gözlerinin içine yalvarırcasına bakıyordum.
Halam odaya girip baş ucuma geldi. Gözlerinin altı şişmiş ve gözleri kan çanağına dönmüştü. Henüz aynada kendimi görmemiştim ama benim de dışarıdan böyle göründüğüme emindim.
"Gelelim sonuçlara..." dedi doktor.
Gülümsemeye çalıştım. Onca testi boşuna yapmışlardı. Hafızamı kaybetmediğime emindim.
Doktor sıkıntıyla kıpırdandı. "Testler temiz çıktı. Yani beyninde her hangi bir hasara rastlanılmadı çok şükür."
Derin bir nefes aldım. Korkum boşunaydı. Tabi ki de gayet iyiydim.
"Neyse ki senin ki hasar sonucu oluşan bir kayıp değil. Yani başına çok önemli bir darbe almamış gibi görünüyorsun. Daha çok yaşanılan şok sonucu görülen bir hastalık. Ben başına büyük bir darbe alman sonucu oluştuğunu düşünmüştüm. Ama görülen o ki seninki psikolojik travma sonucu oluşan dissosiyatif amnezi. Yaşadığın şoktan dolayı hafızanın sadece belli bir bölümünü unuttun." Dedi sanki unuttuğum şey ödevimmiş gibi basit bir şekilde söylemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kraliçe Arı
Teen FictionGeçmişimde en fazla ne yaşamış olabilirim ki? Kraliçe Arı artık kitap :)