-9-

10K 1.2K 632
                                    

🍁

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🍁

Güneş yüzünü Jeon Krallığına göstereli bir kaç saatten fazla olmuştu. Uyanıktım ama gözlerimi açamıyordum.

Üzerimde koca bir ağırlık vardı sanki.

Bundan hiç haz etmiyordum. Artık gözlerimi açıp etrafımda neler oluyor görmek istiyordum. Zorlukla tekrar gözlerimi açmayı denediğimde sonuç yine başarısızdı.

Yanımda uzanan bedenin omzuna gömülüp orada uyumak istiyordum ama hayat buna imkan vermiyordu.

"Uyan artık güzelim..."

Yorgun çıkan sesi içimi daha fazla yakarken elimden geldiğince kuruduğu için canımı yakan dudaklarımı hareket ettirmeye başladım.

"J-jun... kook. Göz-lerim yanı-yor. Y-yardım ette a...açabileyim."

Sesim o kadar berbat ve kesik çıkmıştı ki beni anlamamasından endişe duyar olmuştum.

Yatağın içindeki hızlı hareketleri hissettiğim anda göz kapaklarımın etrafında parmaklarını hissettim.

Gözlerimi acıtmamaya dikkat ederek açmama yardım ettikten sonra heyecanla bana bakan bedene baktım. Çok bulanık görünüyordu ama bu umrumda değildi. Gözlerim sonunda açılmıştı.

"S-su."

Boğazım o kadar çok yanıyordu ki krallığın etrafındaki nehri içsem yine de geçmeyecek gibiydi.

Jungkook kolunu sırtımın altına koyup nazikçe bedenimi kaldırdıktan sonra diğer eli ile suyu içmeme yardım etmeye başladı.

Suyun geçtiği yerler acıdığı için kendimi geriye çektim. Gözlerim acıyla kapanırken dudaklarımdan acı dolu bir tıslama çıktı.

"Canım acıyor."

Zorlukla fısıldadığım kelimeler  ile Jungkook bedenimi geri yatağa yatırıp alnıma küçük bir öpücük kondurdu.

"Birazcık dayan. Bi-" diyeceği sırada aniden gelen cesaretle sözünü kestim.

"J-Jungkook. B-beni öldür."

Canım o kadar yanıyordu ki. Şu an tek kurtarıcım bu gibiydi.

Ölüm...

Birkaç ay sonrasını daha geri çekecektik sadece. Sadece biraz daha az yaşayacaktım bu hayatta. Bu pis kokan hayatta yaşamak istemiyordum artık. Prenses olmak istemiyordum sadece.

"N-ne ölümü? Ne s-saçmalıyorsun?"

Titreyen sesi ile korkarak sorduğu soru ile elimi kalbimin üzerine koydum. Ölecekmiş gibi hissediyordum. Kalbim o kadar çok ağrıyordu ki biraz sonra duracak olmasından  korkuyordum. Gerçekleri söylemeden ölmek istemiyordum.

"Beni affet ama..."

Nefessiz kaldığım için öksürmeye başladığımda boğazımda yükselen acı beni perişan ediyordu.

Bu da neydi böyle?  Neden iç organlarımın hepsinde büyük bir acı hissediyordum? Ölüme yaklaşmak böyle bir şey miydi yoksa?

Cesaretimi toparlayıp beni acıdan kurtarması için ona gerçekleri söylemeye karar verdim. Gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. Belki de şu anda söylemeliydim bütün gerçekleri.

"Ben... Ben erkeğim."

Aniden titreyen sesimle söylediğim cümle ile tepkisine bakmak için gözlerimi geri açtım.

Endişeyle bana bakan gözleri şaşkınlık haline bürüdüğünde vücudumda ki acının az olduğuna kanaat getiren kalbim hızla göğüs kafesimi dövmeye başladı.

Jungkook birkaç saniye sessiz kaldığında tekrar konuşmaya başladım. Yoksa beni dinlemeyeceğini biliyordum.

"Ailem... Onlar emretti. Onlar yüzünden... Hayatım boyunca kız gibi davranmak zorunda kaldım... Narin bir hanımefendi gibi."

Nefes almam zorlaştığı için duraksadım. Derin nefesler alıp verdiğimde elim hâlâ hızlıca atmaya devam eden kalbimin üzerindeydi.

Jungkook'un suskunluğu ile daha da hızlanıyordu. Her geçen saniyede kalbim beni yavaş yavaş öldürüyordu.

Ben yavaş yavaş ölüyordum.

Yüzünde anlam veremediğim bir ifade vardı. Ama bakışlarında endişe yoktu, buna emindim.

"Şimdiye kadar hiçbir şey beni üzmemişti. Seni tanıdığımda... O zaman hayata gerçekten kız olarak gelmediğim için kendime lanet ettim. Çünkü... Çünkü sana aşık oldum. Sana gerçekten aşık olduğumu hissettim Jungkook. Ama şimdi bu acı ile devam edemiyorum. Sana yalan söyleyerek seninle evlenmek istemiyorum. Biliyorum bu söylediklerimden sonra beni yaşatmayacaksın ama yine de sana yalan söylemek bana acı veriyor. Şimdi lütfen..."

Yeniden derin bir nefes aldım.

"Lütfen beni öldür. Sen bana ölüm emrini vermeden, senden beni öldürmeni istiyorum."

Durdu.. Yalnızca durup bana baktı.

Ardından iri gözleri doldu. O kadar içim acıdı ki, istemsizce benimde gözlerim dolu dolu oldu. Bir damla yaş düştü yanağına.  Bir damla yaş düştü şakaklarıma.

Onun gözyaşları her geçen saniye arttı. İçimde ki yangının üzerine akıttı gözyaşlarını.

O ağlıyor diye ağlamak, sevmekti işte. Boğazına koca bir yumru oturması ve konuşamaman aşık olmaktı kendimce. Boğazımda keskin bir yumru vardı. Sanki konuşsam o keskinlik boğazıma batacaktı.

Ayağa kalktı. Gözerinden hâlâ yaşlar akıyor yanaklarını ıslatıyordu. Bana kısaca baktı. O kadar kısa sürdü ki kahroldum. Uzunca bir süre gözlerini benden alamayan adam şimdi kısacık bir bakışmayla yetindi. Gözlerimdeki yaşları bile göremedi. Şakaklarıma doğru akan gözyaşlarım saçlarımın arasına karışırken o bana ilk defa arkasını döndü. Bu gitmekti. Odadan değil, odanın içindeki kişiden gitmekti.

Yavaşça ama sert adımlarla kapıya ilerledi, sinirle kapıyı açmadan hemen önce mırıldandı. Ses tonunda elle tutulur bir acı vardı.

Bu acı benimde canımı yakmıştı.

"Uyu Jimin. Sadece uyu."

Kapı sertçe kapandığında benimde acıyla gözlerim kapanmıştı.

Uyu mu? Tek diyeceği bu muydu yani?

🍁
Acaba Jungkook diğer bölüm ne yapacak? Ehehhehe. Size diyoruz ki bölümdeki olaylar aynı olmayacak. Ama siz hâlâ bizi dinlemiyorsunuz canlarım.

Bölümü umarım beğenmişsinizdir ❤️.

Bu fici cyintiajin ile birlikte yazdık. Yani  o yazdı  ben de düzenledim.

Prince Or Princess? • KookMin [✓]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin