♔ 9.Bölüm

333 30 2
                                    

  Bilgisayarım bozuldu -,- O yüzden yazamadım -,- Nalat olsun. 

Bölüm şarkısı: beyoncé run the world

İyi okumalar.s

Uyandığımda annem karşımda beni izliyordu. Esneyerek sordum. "Bugün hangi gün?"

"Cumartesi, günaydın." 

"O zaman sanırım Melisa bugün gelecekti." ve ekledim "sana da günaydın."

"Melisa mı gelecek?" annem Melisa'yı çok severdi. Kendisi ona göre çok olgun, bakımlı, tam yaşına göre bir kızdı.

Daha fazla esnedim. "Saat kaç?"

"En son baktığımda on buçuktu."

"Ne zamandır beni izliyorsun?" 

Elini çenesine koydu ve düşünür gibi yaptı. Her sabah olduğu gibi yorgun bir gülümseme vardı üstünde. Toz pembesi bir tişört giymişti ve altında beyaz şortu vardı. "Şeyy, on dakika olmuştur sanırım."

"Melisa ne zaman gelir ki?" 

"Bana saat bir gibi demişti."

"İyi o zaman, iki gibi de buluşursunuz" dedi gülümseyerek.

"Hayır" dedim karşı çıkarak "Ben onu havalanında karşılamak istiyorum."

"Tamam, zaten hazırlanmam falan derken iki saati doldurursun sen."

"Hadi kalk, bak hava çok güzel bugün"

  Kalktım. Yüzüme soğuk suyu tutarken ne giyeceğimi düşündüm. Bir karar veremedim, hayalimde kombin yapamazdım zaten. Melisa nerede ne giyileceğini çok iyi bilirdi. Kafasından kombinler yapar, bana anlatırdı. Benimse zavallı hayal gücüm hayal edemezdi. Şimdi düşünüyorum da, onu sandığımdan daha fazla özlemiştim.

Mutfağa gittim. Tüm pencereler açıktı ve muhteşem esiyordu. Kahvaltımı yaparken sordum "Babam nerede?"

"İşte, cumartesi de çalışması gerekiyormuş. Bu akşam oldukça geç gelecek. "

Ofladıktan sonra kahvaltıdan kalktım. 

"Anne! ne giyeyim?" dedim dolabıma bakarken. Bu bir işkenceydi. Bence pijama ile dışarı çıkabilmeliydik. 

Rafın en üstündeki tişörtü gösterdi. "Bu nasıl?" 

"Boğaz kısmı beni boğuyor. Kim yazlık tişörte boğaz bölümü yapar ki?"

Altındaki kırmızı pullu tişörtü gösterdi. "Bu?"

"Pulları bedenime batıyor."

Altındaki siyah, akraba hediyesi tişörtü gösterdi.

"Çok karamsar bu."

"Hani çok sevmiştin, öyle demiştin yengene."

"E, ne yapayım? Kadının gözünün önünde berbat bu falan mı demeliydim?"

"Seni oyuncu mu yapsaydık acaba. O kadar içten söylemiştin ki." diyerek güldüğünde bende güldüm.

"Hem, kaç yaşında kızsın sen. Kendin seçemiyor musun giyeceklerini?"

Ofladım. "Ya bulamıyorum ki."

Kafasını iki yana sallayarak iki sene önce aldığımız tişörtü gösterdi. "Peki bu?"

Annemin sabrını daha fazla zorlamak istemesem de kafamı olmaz anlamında salladım. Dar geliyor.

Bu sefer kaşlarını çattı. "Madem hiç biri olmuyor, sevmiyorsun, niye aldık kızım?"

"Aldığımız anda sevmiştim ama."

Ellerini havaya doğru kaldırdı "Hay Allah'ım, sen bana sabır ver."

  Altındakini gösterdi. Bunu oldukça seviyordum. Tişört değil elbiseydi. Omzumdan belime kadar olan kısmı siyahtı, altı yine siyahtı, fakat bu sefer üstünde papatyalar vardı. Hem sıcaktan öldürecek cinsten değildi. İncecikti. 

"Tamam" dedim elinden elbiseyi alırken "Bu olsun." 

  Annem tekrar elini kaldırdıktan ve "Çok şükür" dedikten sonra güldüm. Annem çıktı ve bende üstümdeki pijamayı çıkardım ve elbiseyi giydim. 

  "Anne! Hadi çıkalım!"

"Otobüsle gitmeyecek miydin?"

"Param yok, fakirim ben."

Güldü ve kendisinin götüreceğini öğrenince ışık hızıyla giyindi ve yanıma geldi.

----

  Oradaydı. Her zamanki ışıltısından bunu fark etmemek zor değildi. Tahmin ettiğim gibi toz pembe elbisesini giymişti. Ben elbise pek sevmezdim ama o çok severdi. Yeşil bavulu ile etrafa bakınıyordu. Ona doğru gülümseyerek gittiğimde beni fark etti. 

  Koyu yeşil nefret ettiği bavulunu daha sıkı kavradı ve bana doğru ilerledi.Sonunda arada elli santim kadar kalınca durduk. Bunu hep  yapardık. Karşılaştığımızda birbirimizi incelerdik ve sonra uzunca sarılırdık. Bir kere sekizinci sınıf balosunda yaptığımız şey, alışkanlığımız haline gelmişti.

  Sürekli şikayet ettiği kilolarını göremiyordum. Diş teli taktırmıştı, ve tuhaf şekilde yakışmıştı. Söylediğim gibi diş telleri olanları pek sevmezdim ama Rüzgar ve Melisa'dan sonra fikrim değişmeye başlamıştı.

 "Kilo vermişsin."

"Senin de boyun uzamış."

 "Diş teli taktırmışsın ve bunu bana söylemedin." dedim yalandan kaşlarımı çatarak.

Güldü.

 "Çok güzel olmuşsun" dedim. Ciddiydim. Gerçekten hoş olmuştu. Her zaman dağınık topuz yaptığı kahverengi saçlarını açmıştı. Ve saçları da uzamıştı. Nefret ettiği gözlüklerinden kurtulmuştu ve diş teli taktırmıştı. Ve kilolarından da kurtulmuştu.

 Utanarak gülümsedi. 

MELİSA.

UTANMAK.

  Demek ki yurt dışı ona sadece fiziksel olarak yaramamıştı. Melisa iyi kalpli bir kızdı. Fakat sorunu övülmeye bayılırdı. Bir gün bana "Kusursuzum, hatta tek kusurum yüksek egom." demişti. Haklıydı. Her şeyiyle kusursuzdu. Ve tek kusuru egosuydu. Ancak şunu anladım ki, yurt dışında bu kusurundan da kurtulmuştu.

"Sende." 

"Yalancı." 

Güldü ve sonra yüz ifadesini ciddileştirerek bana baktı "Ciddiyim, çok güzel olmuşsun."

Ve sıra sarılma kısmına geldi. 

  Eline yapışmış gibi duran bavulunu en sonunda bıraktı ve bana baktı. İkimizinde suratındaki ciddi ifade bozuldu ve en sonunda o an geldi.

 "Aaaaaaa!!"

 "Aaaaaaaa!" 

Çığlık atarak birbirimize sarılırken bir yandan "Seni çok özledim." diye tekrar ediyorduk.

Annem kulağını tutarak bize yaklaştı. 

"Bende ne zaman çığlık atarlar diyordum. Çığlık atmazsanız doktora götürecektim" dedi. 

  Birkaç kişi bize bakıyordu ama çok umrumda olduğu söylenemezdi. Sonunda biyolojik olmayan kardeşime kavuşmuştum. 

Saçma Bir Aşk HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin