♔ 11.Bölüm

310 27 20
                                    

Not: Bu bir yeni bölümdür. :D Yazı tipi sizi yanıltmasın

Bölüm şarkısı: Rihanna - We Found Love

 Selam. Ben yılda bir yazmak aklına gelen, seni çürümeye bırakan yazarın. Uzun zamandır yazmadığım için üzgünüm. Sayfalarını çevirmeyi ve üstünde kalemimi gezdirmeyi özlemişim. 

 Bayağı oldu yazmayalı. Fakat şimdi sana ihtiyacım var. Tekrar anıları hatırlamak kötü hissettirdi. O zamanlar hissettiklerimi ve olanları yazmamıştım. Çünkü.. Bilmiyorum. Sanırım yazıp tekrar hatırlamak istememiştim. Tekrar kötü hissetmek istememiştim. Ama şimdi, Melisa banyodayken bunları yazmam gerek sanırım. Başlıyorum günlüğüm. Dinlemekten hiç sıkılmayan günlüğüm.

 Tuna. İki yıldır çıktığım, benim ilk aşkım. Beni her zaman etkisi altına alıyor. Bunu kendisi de biliyor. Şöyle söyleyebilirim. O hayatınızda tanıyabileceğiniz en sinir bozucu ve en etkileyici kişi. 

  Kendisi, babasının tayini yüzünden yurt dışına taşınacaktı.Aramızı bozan bu değildi tabi. O gün gayet güzel bir şekilde onu yolculamaya gidecektim.

 Bunun öncesi de var tabi. Uzun süre yazmayınca böyle oluyor sanırım. Konuya en saçma yerinden başlıyorsun. 

  En başından anlatmak gerekirse bunu yapamam, fakat sorunun Gizem olduğunu bilmeni isterim. Gizem, üç yıldan beri Tuna'ya takık. Ciddi ciddi takık. Bir keresinde onun telefonunu karıştırıyordum ve Gizem'den çok Tuna'nın fotoğrafları olduğunu fark ettim. 

   Onunla ilgili her şeyi, öğrendiği, konuşurken söylediği her şeyi notlar kısmına kaydediyor. Notlarının en sonunda "Sınava çalışmayı unutma." yı gördüğümde Tuna'dan başka bir şey olduğu için dua etmiştim. 

  Telefonda gördüklerimi Gizem'e söylememiştim. O zamanlar oldukça yakındık sanırım. Kardeş gibi falan değil de, Tuna'dan önce şimdiye göre çok daha iyiydik. Birlikte aynı tenise gidiyorduk falan.

 Çok benziyorduk, hala da benziyoruz sanırım. Ama keyif aldıklarımızın, dinlediğimiz müziklerin dışında pek benzemiyorduk. Düşüncelerimiz, beyin yapımız olarak. O benden çok daha farklıydı.

  Kısaca benzeyip benzemediğimizi sana tam olarak anlatamayacağım. Bu oldukça karışık. 

 Aramızdaki ilk soğukluk o zaman başladı işte. Telefonuna baktığımda. Sinem sürekli birine takardı ve bana ondan bahseder dururdu. Bunları dinlemek sinir bozucu olsa da, bazen onun ifadeleri beni güldürüyordu. 

 Fakat Tuna'dan hiç bahsetmemişti. Neyin sinirimi bozduğunu bilmiyordum. Telefonuna baktığım zaman Tuna'yı yeni tanıyordum diyebilirim. Daha bir konuşmamız falan bile olmamıştı. Aşık değildim ona. Beni sinir edenin ne olduğunu hala bilmiyorum.

  Her neyse, Tuna'nın yurt dışına gitmesine gelirsek. "Param yok, fakirim ben." sözü o zamanlar için geçerli değildi. Çünkü bayramdan kalan paralarımdan alış verişimi yapıyordum.

 Bir taksiyle havalanına gittim. Onu yolculamak üzere. Tek başına gidecekti çünkü her şey hazırdı. Babası orada bekliyordu. Ve anneside. Tuna son birkaç gününü anneannesinde geçirmişti. 

 Tek başına onu beklerken gördüm. Kısa saçlarından, ve hiç çıkarmadığı bilekliğinden o olduğunu anlamıştım. Arkadan ona süpriz yapacaktım. Sonra bir kız geldi. 

 Her zaman sahip olmak istediğim kızıl saçları vardı. Tuna'ya yaklaştı. Ve onu öpmeye başladı. Önce sinirlenmedim. Tuna'nın arkasında olduğum için başka biri olduğunu düşündüm. Öne doğru yürüdüm ve tekrar baktım. 

 Evet. Bu Tuna'ydı. O an en fazla siniri ben hissetmişim gibi geldi. Sanki o an dünyadaki en sinirli kişi bendim. Tuna beni görünce yakalamaya çaılıştı. Fakat sonra uçağının anonsu geldi.

  Ondan sonra hiç konuşmadık. İlk gün çok fazla aradı. Sonra gün geçe geçe azalmaya başladı. Bu sırada yanımda Melisa yoktu. O da yurt dışındaydı. Fakat olayları telefondan biliyordu. 

  Bugün onu tekrar gördüm. Bir süre sarıldı bana. İtiraz edemedim. Bende özlemiştim çünkü. Bak şimdi bende özledim deyince aklıma dizi geldi. Hiç ciddi olamayacağım sanırım. 

 Sana yazmayı özlemişim. Gerçekten. Bunu daha sık yapmalı, içimi dökmeliyim. Ama ne yazık ki unutuyorum. Ya da elim yoruluyor. Ve şu anda gerçekten yoruldu. O yüzden sussam iyi olur. Teşekkür ederim. Hoşçakal.

Yazmayı bitirdiğimde Melisa'nın kafasındaki havluyla bana baktığını gördüm. 

"İnan bana, onun için sayfa harcamana gerek yok."

"Anlamıyorsun, bu onun için değil benim için. Yaşadıklarımı kaydetmiyorum. İçimi döküyorum. İç dünyam gibi bir şey."

"Öyle olsun." gülümsedikten sonra aklına başka bir şey geldiğini belli eden bir surat takındı. 

"Yarın saçını kestirelim mi?" diye sordu heyecanla.

"Olmaz."

"Neden?"

"Mutsuz kadınlar saçını kestirir."

Gözlerini devirdiğinde güldüm.

"Çok fazla edebiyatla kafanı ütülemişler senin. İtiraz yok yarın kestiriyoruz."

Nefesimi üfledikten sonra kabul ettim.

Masanın üstündeki tarağı alırken kafasındaki havluyu çıkardı. Saçını tararken onu izledim. 

"Ne anlatacaktın sen."

"Bekle, pijamamı giyeyim, anlatırım."

 Tüm saçlarını taradığında tarağı masaya koydu. Ya da fırlattı. İkinci seçenek daha uygun. Hızlıca pijamalarını giymeye gitti. Yanıma geldiğinde üstünde üzerinde dondurmalar olan mavi bir pijama vardı. 

"Güzel pijama."

 Tekrar gözlerini devirdi. Melisa'nın göz devirme tiki vardı. Çoğu şeye gözünü devirirdi. Bunu söylediğimdeyse, inkar ederdi.

 Ben pijamalarımı zaten giydiğim için koltuğa atladım. O da yanıma benim aksime prenses gibi oturduktan sonra -ciddiyim ben- yüzü asıldı.

"Yine ne var?"

"Dondurmayı unuttuk."

"Of Melisa, boş ver onu da anlat hadi. "

"Olmaz." dedi ve mutfağa gitti. Bizim evde daha önce çok yatıya kaldığı için evi ezbere biliyordu.

Elinde dondurma kaplarıyla geri geldiğinde elindeki kabı hızlıca kendime çekip ona baktım.

"Anlat hadi."

Gözlerinin parladığına yemin edebilirim. 

"Biri var."

Saçma Bir Aşk HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin