Yaz tatilinin bitmesine çok az kalmıştı. Hani derler ya zaman su gibi akıp geçti işte, tam da bu teorinin gerçekliğini kanıtlayan bir olaydı.
Yaz tatili oldukça sıkıcı geçiyordu. Bu sıkıcılığa artık bir son vermeliydik. Aklımda harika bir fikir vardı aslında ama Hande ile de konuşmam gerekliydi.
Hande ile konuşmuştum . Oda benim gibi bu fikrin çok iyi bir fikir olduğunu söyledi .
Parti için Hande ile alışverişe çıkmıştık. Tabi herkese haber verdikten sonra. Kendimizi mağazalardan mağazalara atarken Sarp ve Kıvanç'la karşılaştık . Hande hemen Sarp 'ın boynuna atlamıştı. Bu durumda bende Kıvanç'la beraber kalmak zorunda kaldım. Onunla yaptıklarından sonra konuşmak istemiyordum bu yüzden başımı öne eğip Hande'yi bekledim . Ama o ben istemesem de bir konuşma başlatmaya çalışıyordu. s
Sorduğu sorulara kısa yanıtlar vererek konuşmayı hemen bitirmeye çalışıyordum ama soruları art arda ilerliyordu sanki hiç bitmeyecek gibi .
Hande ve Sarp nihayet yanımıza gelmişti. Hemen Hande'nin koluna girip yürümeye başladım. Aslında Kıvanç iyi birine benziyordu ama havuzda yaptığı benim ona karşı olan düşüncelerimi kötü yöne çekti. Açıkçası amacının farklı olduğunu düşünmüştüm. Onu biraz tanımak istiyordum çünkü ilk başta hiçbir şey bilmeden onu yargılamamam gerekliydi.Ve sohbet açmayı hiç beceremesemde bir sohbet açarak amacını öğrenebilirdim. Belki çok yakın arkadaş olurduk. Kim bilir...
Ona sadece Sarp'la nasıl tanıştıklarını sormuştum ama tam 2.32 dk beraber konuşup birbirimizi tanımıştık. Anladığım kadarıyla iyi birine benziyordu.Sanırım çok yakın arkadaş olmuştuk bile.
"Akşam parti var bendesiniz gençler" Hande kocaman sırıtırken gözlerimi devirdim.
"Sarp'ı bilemem ama ben gelemem Hande" Kıvanç, isteksiz bir şekilde konuşurken dudağımı büzdüm.
"Ah! Hadi ama Kıvanç! Akşam tam 12 de bizde olmazsan daha kötü şeyler yapabilirim senin için!"
Onlar kendi aralarında konuşurken bense tamamen onlardan soyutlanmış, etrafı izliyordum. "Ben eve gideyim hazırlanacağım, görüşürüz"
"Bende gidiyorum. Seni bırakabilirim?"
Kıvanç, bana umut dolu gözlerle bakarken ne diyeceğimi bilemedim."Peki madem öyle olsun"
Yol sıkıcı geçiyordu. Radyodaki ikinci frekansta durdum.Biraz klasik müzik dinlemek iyi gelirdi ha?
"Klasik müziği bende çok severim"
Cevap vermezken gözlerimi kapadım.
"Lara! Hey, uyan!"
Ne var yani biraz şekerleme yaptıysam? Gün boyu gezdik, dolaştık. Hande hanım hiçbir şeyi beğenmediği için!
"Saol.Görüşürüz."
Eve gidip kalan uykuma devam ettim.
-------------------------------------------------------------
Uzun bir uykunun ardından telefonuma baktım.
50 cevapsız arama,10 mesaj.
Vay canına!
Ve saat 11! Tanrım! Kaç saat uyumuşum ben! Hande beni doğramazsa iyidir! Bir saatte saç, makyaj, kıyafet...Olamaz!
Hızlıca elimi yüzümü yıkadım ve mağazadan aldığım siyah, sade elbiseyi üzerime geçirdim. Maşayı ısınmak üzere fişe taktıktan sonra makyajımı yapmaya başladım. Maşayı elime alınca büyük bir sancıyla yere attım! Elim yanmıştı! "Ah..Kahretsin!" diye inlerken daha dikkatli bir şekilde saçlarımı maşaladım.
Saat: 23.40 idi! Büyük adımlarla aşağı inerken bileğimi burktum! Neden şans benden yana değildi bugün!
"Handelerde parti var görüşürüz!" diye çıkarken hala burkulan bileğimi ovuyordum. Şoföre "Gidelim" diye emir verdikten sonra Hande'nin bana ne kadar çok kızacağını düşündüm. Dudağımı dişlerken Hande'yi aradım. Açar açmaz gene başlamıştı triplerine.
"Nerdesin sen? Saat kaç oldu ha? Bu bizim partimiz değil mi? Bizim karşılamamamız gerekmiyor mu? Seni aptal.İki dakikaya burda ol!" dedikten sonra kapattı. Hiç söz hakkı da tanımamıştı!
Nihayet partinin yapılacağı yere gelmiştim. Kapıya korkarak ulaşırken Hande'nin bana yapacaklarını düşündüm. En fazla ölürdüm yani.
Nefes al.
Yukarı çıkarken Hande beni gördü. "Nerede kaldın sen?" diye kükrerken başımdan geçenleri anlattım. "Bugün çok şanşsızdım işte" diyerek konuşmayı noktaladım.
Biraz yumuşamış gibiydi.Bu, beni rahatlatırken aşağı indim. Çağırdığımız kişiler gelmişti bile. Onlarla selamlaşırken, zoraki gülümsemeye çalıştım. Sarp ve Kıvanç da gelmişlerdi. "Şurada atıştırmalık bir şeyler var, yersiniz" diye mırıldandım.
Etraftaki insanlar eğlenirken bende gazozumu içiyordum. Bitirdiğini haber veren o rahatsız ses duyulunca boş şişeyi masaya bıraktım.
Parti sandığımdan sıkıcı geçiyordu. Ta ki, Kıvanç'ın beni dansa kaldırdığı o ana kadar...
"Bu dansı bana lütfeder misin prenses?"
Boğazıma gülle büyüklüğünde bir yumru oturmuştu. Ben ise yutkunamıyordum. Titreyen ellerimi ona doğru uzattım. "Tabi" dedim.
Elleri, belimdeki yerini bulurken bende ellerimi ensesine doğru uzattım. Ellerimin titrediğini fark etmemesi için tüm dualarımı art arda sıraladım. "Ellerin mi titriyor, Lara?"
Ah! Kahretsin! Ne istesem tersi olur zaten.
"Sana öyle gelmiştir."derken yüzümü alev topları akın etmişti.Kızarmış yanaklarımla tam bir fiyaskoydum.
'Aferin, Lara. Gene her şeyi mahvettin. '
İç sesimi ilk defa hak verirken bir anlık Kıvanç'a baktım. O sırada etraftakilere gülücüklerini saçıyordu. Tatlı görünüyordu. Bu saçma düşüncemi -kafamı sağa sola sallayarak- yok ederken, gerçek dünyaya döndüm.