▪Yeni Bir Gizem

118 55 60
                                    

Adrian okyanusta, açık mavi suları geride bırakıp koyu, hatta siyah tonlarına yakın sulara doğru ilerlerken birdenbire denizaltıyı durdurdu. Bir şey unuttuğunu hissetti.

Parlak Işıklar!

Hemen direksiyonun yanındaki küçük, mantar kafasına benzeyen kolları aşağıya indirdi. Denizaltının ucundaki camlar, parlak beyaza büründüğü an yoluna devam etti.

Adrian şu sıralar çoğu şeyleri unutuyor, duygularını kontrol etmekte zorlanıyordu. Yaşlılık demansı mı, diye düşündü içinden; oysaki sadece otuz iki yaşındaydı, on yılı anne olma hayaliyle geçirdiği otuz iki yaş.

Grace, Diego ve iş arkadaşları ise Adrian'ı dev ekran televizyonlarında izliyordu. Grace dışında hepsi içinden bu kadın çıldırmış mı, diyor ama bir yandan da Adrian'ın cesaretini tebrik ediyorlardı.

Adrian yedi bin fite kadar inebilmişti ve inmeye devam ediyordu. İçinde ufak bir korku vardı. Ufacık.

Grace kafasını, elindeki telsize doğru yaklaştırıp "Adrian, farklı bir şey görebildin mi?" diye sordu. Adrian ise Grace'in sesini, sağında yukarıda duran dikdörtgen şeklindeki üstünde de küçük bir kamera olan hoparlör tarzı aletten duydu ve "Yedi bin fite kadar indim ama burada balıklardan ve kayalardan başka bir şey yok ama en derine inene kadar umudumuzu kaybetmek de yok," deyince Grace'in yüzüne tekrar buruk bir gülümseme yerleşti.

Tek çocuğu okyanusun derinliklerinde kaybolmuştu. Korku, merak ve üzüntü duygusu içindeki okyanusun dalgalarında bir o yana bir bu yana sürükleniyordu. Yüzünü buruşturdu. Artık okyanustan, devasa kütleli sulardan, işinden nefret ediyordu. Casey -eğer yaşıyorsa- yanına gelirse işinden istifa edecekti ve sıradan insanlar gibi yaşamak için elinden geleni yapacaktı.

Grace düşünceleriyle derin sularda boğulurken onu kurtaran Adrian'ın sesi oldu.

Adrian, Grace'e cevap verip yoluna aynı monotonlukla devam ederken yöneltiçinin yanındaki dikdörtgen ekrana, düz ve içinde tedirginlik hissi uyandıran bir ses eşliğinde "pressure warning" yazısı gelince denizaltıyı durdurup kafasını ekrana eğdi. İçinden basınç mı, diyip kafasını yukarıda bulunan hoparlöre doğru kaldırdı ve "Grace!" diye bağırdı.

Adrian'ın bağırmasıyla başta Grace olmak üzere tüm iş arkadaşları telâşlandı ve aralarında bir uğultu oluştu.

"Ne oldu Adrian, farklı bir şey mi gördün?"

"Hayır, hayır! Basınç uyarısı var. Bu araç yüksek basınçlara dayanmıyor muydu? Neden basınç uyarısı geldi!"

Grace ne diyeceğini bilemediği için sadece dudaklarını aralayıp aralayıp kapadı. Bunu Diego fark edince kafasını Grace'in elindeki telsize doğru yaklaştırıp endişeli bir şekilde o iri, kahverengi dudaklarını araladı.

"Elbette dayanıyor. Basınçla ilgili hiçbir sorun olmaması gerekiyordu."

Adrian'ın gözleri hala pressure warning yazısına bakarken bir çıtırtı duydu ve hemen bakışlarını karşısındaki cama çevirdi. Camda ufak bir çatlama oluşmuştu. İşte şimdi, kendini ölüme çok yakın hissetmeye başladı.

"Cam... camlar kırılıyor!"

Grace parmaklarını, istemsizce ağzına götürdü, bağırmamak için kendini zorlar gibiydi. İş arkadaşları hala aralarında uğultu çıkarıyorlardı. Diego ise buna hala inanamıyordu. Kesinlikle basınçla ilgili bir sorun çıkmaması lazımdı.

"Hemen yüzeye çık Adrian!" diye bağırdı, Diego.

Adrian, Diego'nun dediklerini duyar duymaz denizaltıya yön verdi fakat denizaltı milim kıpırdamadı. Adrian bir kere daha denedi fakat yine olduğu yerdeydi. Bu nasıl olabilirdi? Neden denizaltı hareket etmezdi ki?

Adrian camdaki çatlağın daha da büyüdüğünü görünce ekrandan gelen diyapazona eşdeğer gürültüyü duymazdan gelmeye başladı, gözlerini boşluğa çevirdi. O an aklından geçen tek bir kelime vardı: Ölüm.

İçinden pes etmek yok, diye geçirdi ve denizaltının hareket etmesi için tekrar zorladı ama olmuyordu, hareket etmiyordu. Sanki birisi denizaltıyı tutuyor gibiydi.

Adrian hemen kafasını cama doğru eğdi fakat dışarıda hiçbir şey yoktu.

Haporlörden gelen sesleri önemsemeyerek denizaltıyı hareket etmesi için zorlamaya devam etti. Bu arada da camdaki çizikler daha da büyüyordu, diğer aşama kırılma aşamasıydı. Eğer kırılırsa içeriye tonlarca su dolardı ve bu tonlarca suyun içinde ya boğularak ya da cam kırıklarının vücuduna saplanmasıyla ölüp gidecekti.

Bunları düşünüp denizaltıyı zorlarken denizaltı birden yaydan fırlatılan ok gibi yukarı doğru çıkmaya başladı. Tuhaf olan denizaltının hareket ettiği an basınç uyarısı ve o tedirginlik veren seste kaybolmuş olmasıydı.

Adrian gözlerini büyüterek denizaltının yüzeye çıkışını izledi. Az önce ne olmuştu?

İçindeki maceracı kişinin sesini dinleyip kafasını hızlıca arkasına çevirdi. Arkadaki camdan, hızlıca geçip gittiği okyanusun siyaha yakın renkteki sularına baktı.

Her göz kırpışında baktığı sularda sanki bir silüet oluşuyordu. Sanki, sanki...

"Sanki orada bir şey var."

Adrian, bir yatağın şiltesinden kesilmiş küçük, dikdörtgen bir parçasında otururken yaklaşık yarım saat önce olan olayları zihninde bir tiyatro gibi tekrar canlandırıyordu.

Hâlâ o malum sorunun cevabını aramakla meşguldü. O an denizaltıya ne olmuştu? Nasıl ilk önce orada takılı kalıp sonrasında birden hareket edebilmişti?

"Adrian! Buraya gelmelisin!"

Yoğun düşüncelerini bölen Diego oldu.

Sırtındaki battaniyeyi kolay bir el hareketiyle oturduğu şilteye attı, sesli bir şekilde ofladı ve yavaşça ayağa kalktı. Zaten denizaltı odasının yanında oturuyordu. Bu yüzden ayağa kalktığı gibi eli, kapının şifre yerine gitti. Kapı yavaşça açılırken gözlerini etrafta gezdirdi. Kullandığı denizaltı mekanik bir kolla havaya kaldırılmıştı.

Diego kapının açılma sesini duyunca bakışlarını, denizaltından çekip Adrian'a çevirdi, heyecanlı bir ses tonuyla "Adrian. Bunları kesinlikle görmelisin." diyip elindeki -makine koluna ait- kumandanın bir düğmesine bastı ve denizaltı yavaşça aşağıya doğru inmeye başladı.

Denizaltı inerken Adrian'ın gözleri, denizaltının alttaki tabanına takıldı. Orada sanki bir şey vardı.

Denizaltı, suyun biraz üstünde durunca Diego bu sefer kumandanın başka bir düğmesine bastı ve bu sefer denizaltı ters dönmeye başladı.

Orada görecekleri, yaklaşık yarım saat önce olan gizemli olayların bir açıklaması olacaktı.

\______________________/

\______________/

Merhaba!

Oradaki şeyi tahmin ettiniz mi bilmiyorum ama ben, o şey hakkında fazla ayrıntı verdim 😅

Umarım güzel, mantıklı bir bölüm olmuştur. Birde, ben bu kitabın mantık açısından fazla bir sorunu olsun istemiyorum. Eğer mantıksız bulduğunuz bir şey varsa bunları lütfen belirtin.
(Bazı şeylerde benim hayal gücüm olacaktır.) 🌾


Diğer bölümde görüşürüz🌊

Derinlerdeki GizemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin