Zaman biz farkına varamasak da, oldukça çabuk geçiyordu. Hayatın akışına kendimizi o kadar çok kaptırmıştık ki, etrafımızda gerçekleşen ufak detayların farkına bile varamıyorduk.
Bu, Jungkook için de geçerliydi. Her zaman sosyal bir çocuk olmuştu ve bu özelliği, liseye geçmesiyle beraber kendini daha da belli etmişti. Yeni arkadaşların ve yeni bir ortam içine girmiş olmanın heyecanıyla, her geçen gün biraz daha büyüyen kardeşinin farkına varamamıştı.
Onun aksine Taehyung ise, her şeyin bilincindeydi. Abisi, büyüdükçe daha da yakışıklı oluyordu ve bu içindeki kıskançlık duygusunun ortaya çıkmasında en büyük etkendi. Jungkook'un liseye başlaması, aralarındaki o sıkı kardeşlik bağını olumsuz bir yönde etkilemişti.
Jungkook, sürekli kardeşine yeni arkadaşlar edinmesinin onu unutacağı anlamına gelmediğinden bahsediyordu fakat şu anda tam olarak yaptığı şey, buydu. Bazen öyle zamanlar geliyordu ki, birbirleri ile iki çift laf bile edemiyorlardı. Eskiden olsa tüm günü hiç sıkılmadan birlikte geçirirlerdi.
Taehyung her ne kadar belli etmemeye çalışsa da, gerçekten üzülüyordu. Küçük bir çocuk olarak, abisine düşkün olması elbette ki normaldi ve onun bunu anlamasını beklemişti. Fakat en son, abisine kendisine artık eskisi kadar ilgi göstermediğini söylediğinde, verdiği tepkiyi hala net bir şekilde hatırlıyordu.
Çok kızmıştı. Taehyung ilk defa onu bu kadar sinirli görüyordu ve bu ister istemez ürkmesine neden olmuştu. O günden sonra, Jungkook'un peşinde dolanmayı bırakmış ve istediği gibi onu rahat bırakmaya karar vermişti.
Jungkook o gün kardeşine bir anlık sinirle bağırmış olsa da, sonradan pişman olmuş ve Taehyung'a kendini affettirebilmek için her yolu denemişti.
Fakat minik Taehyung, sürekli Jungkook'tan kaçıyor ve mümkün olduğunda yüz yüze gelmemeye çalışıyordu.
Abisi, ona artık bir çocuk olmadığından ve sürekli onun bebek bakıcısı edasında peşinde gezmek istemediğinden bunun aptalca olduğundan bahsetmişti. Ergenlik dönemindeydi ve sinirlendiğinde nasıl tepkiler verebileceğini bazen kendisi de kestiremiyordu. Aslında o gün öyle demek istememişti. Bir anda ağzından çıkan sözcükleri geri alamayacağının da farkındaydı.
Yine de söylediklerinde bir içtenlik yoktu. Taehyung'la ilgilenmeyi elbette ki seviyordu. Sadece bu aralar kendisini fazlasıyla sıktığından öyle söylemişti. Fakat bu söylediklerinin Taehyung'un içine iyice işleyeceğini ve kendini ondan uzaklaştıracağını düşünememişti.
Aralarındaki abi kardeş ilişkisinin arasında bir duvar örülmüştü ve bu saatten sonra istese de o duvarı yıkamayacaktı. Bu duruma gelmelerinin sebebi oydu ve sonuçları ile de yüzleşmesi gerekiyordu.
Taehyung'un diğer erkek çocuklarına nazaran daha kırılgan bir yapısı olduğunu biliyordu. Olayların bu şekilde sonuçlanacağını tahmin etmesi gerekirdi.
Tahmin edememişti ve her şeyi eline yüzüne bulaştırmıştı. Oysa ki kendine sözü vardı değil mi ? Ona çok iyi bir abi olacaktı ama ona iyi bir abi olmakla uzaktan yakından alakası olmadığının yeni yeni farkına varıyordu ve bu farkındalık ister istemez içinin sızlamasına ve vicdan azabı çekmesine neden olmuştu.
Taehyung kendini etrafından iyice soyutladığı o dönemde, vaktini evde kitap okuyarak ya da evin az aşağında kalan parkta geçirerek harcamıştı. Geriye kalan zamanda ise okula gidiyor ev ödevlerini yapıyor ve uyuyordu.
Hala bir tane bile arkadaşı yoktu. Arkadaş yapma konusunda katı kuralları vardı ve bunun ne zamana kadar böyle devam edeceğini kestiremiyordu. Tek bildiği insanlarla anlaşmak konusunda iyi olmadığıydı ve bunu tek iyi anlaştığı kişi olan abisiyle arası açıldıktan sonra daha iyi anlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dare For More | TaeKook
FanfictionMini minnacık bir Taehyung gelmiş, Jungkook'un kalbinin üzerine konmuştu...