Chapter 2 "Weird Boy"

77 11 68
                                    

"Yoongi hyung, şu bardağı uzatır mısın?"

Sarışın genç bakışlarını telefondan kaldırıp önündeki bardağa, daha sonra da onu isteyen kahverengi gözlü kişiye çevirdi. "Hayır. Sen daha yakınsın."

Kahverengi gözlü çocuk bir kendi oturduğu yere, yani masanın en ucuna; bir de sarışın olanın oturduğu yere, bardağın olduğu tarafa baktı.

"Haklısın hyung."derken yerinden kalkmış ve bardağını alarak geri yerine dönmüştü." Ben daha yakınım, doğru."

Yoongi elindeki telefonu nihayet bırakırken nefesini sıkıntıyla dışarı üfledi. " Sabahtan beri oturuyoruz. Kalçamın düzleştiğine dair ciddi şüphelerim var ve ben onları yuvarlak haliyle seviyorum." Sandalyeden kalkıp gerinirken gözlerini etrafta gezdirdi. "Canım çok sıkıldı, biraz dışarıya çıkalım Jungkook. Hem Joon'un yarışına da bir saat var, biz erkenden gidip bakalım."

Jungkook omuzlarını silkerek ayağa kalkıp kenarda duran eldivenlerini alarak onları ellerine geçirdi ve telefonunu cebine koyarak anahtarı da alıp kapıya doğru yürüdü.

" Aslında haklısın, biraz hava almakta fayda var."

" Kestirmeden gidelim, yürümek istemiyorum." Yoongi ceketini üzerine geçirirken söylendi. "Ya da beni sırtına al. Hem o yaptığın kaslar bir işe yarar."

"Hyung senin araban var, hatırlatayım dedim." Jungkook kapıyı ardından kapatırken konuştu fakat Yoongi'nin ona attığı bakışları fark ederek dudaklarını birbirine bastırdı.

"Arabam var evet  ama  zengin değilim. Benzini bitti."

Jungkook konuyu kapatmak istercesine eliyle evinin ilerisindeki parkı işaret etti. "Hyung parkın içinden geçerek yolu kısaltalım. Tabii eğer hala erken gitmek istiyorsan."

Sarışın olan omuzlarını silkerek önden yürümeye başladı ve kenarda duran tabeladaki 'Lütfen Basmayınız' yazısını görmezden gelerek çimenlerin üzerinde yürümeye başladı. Kafasını çevirme gereği duymadan ona baktığını bildiği Jungkook'a seslendi. "Elektriğimi atmam lazım sonuçta."

"Hyung onun için ayaklarının çıplak olması lazım, biliyorsun değil mi?"

"Her neyse."diyerek onu umursamadığını alenen belli ederek yürüyüşünü daha da hızlandırdı ve gördüğü büyük ağacın altına oturarak gölgesine sığındı. " Yoruldum."

Jungkook kafasını iki yana sallayarak gözlerini devirdi. " Taş çatlasa elli adım atmışsındır hyung. Neyse, bekle beni burada. Ben bir bakayım taksi geçiyor mu."

Yoongi kafasını ağaca yaslayıp gözlerini kapatırken Jungkook ona onaylamaz bakışlar atarak oradan uzaklaştı ve biraz daha yürüyerek parkın çıkışına kadar geldi.

Gözleriyle etrafı kontrol ederken ağacın altında yatan birini görmesiyle kaşlarını çatarak yönünü oraya çevirdi ve yürümeye başladı. Fazla yaklaşmadan aradaki mesafeyi koruyarak yerde boylu boyunca uzanan yabancıya baktı.

Zararsız birine benziyordu fakat riske atmaya gerek yoktu.

Aralarında birkaç adım kala yabancının arkasında durdu ve tepeden yüzüne bakmaya başladı.

Öğle vakti güneş en tepedeyken ve günün diğer zaman dilimlerinde olduğundan daha sıcak bir haldeyken, Jungkook ; onu güneşin ısısından daha fazla terleten bir şeyle yüz yüzeydi şimdi.

Güneş ışınları olduğu gibi yerde uzanan yabancının yüzüne vurup, onu olduğundan daha da parlak bir hale çevirirken kaşlarını çattı Jungkook.

 The Devil Inside Of Me ⚜️TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin